Medeniyet böyle bir şey değil!

Esra Aydın

Esra Aydın

Tüm Yazıları

Mevsim geçişlerini hissederek yaşamayı seviyorum.

Kış aylarında karı görmek, baharda yağmurları ve yeşerttiği doğayı seyretmek insan ömrünün kaçınılmaz döngüsünü anlatıyor bana.

Yaza adım atarken güneşin sıcaklığı ve damlayan ter zerrecikleri,

Sonbaharda tüm geçişin silkelenişiyle son noktayı koyma.

Bu döngü, doğalından çıktığında bizim de uyum sağlamamız zorlaşıyor.

Her şey kendi içinde bir ahenge sahip.

Ani gelen soğuklar ya da bahar geçişlerinin neredeyse ortadan kalkması bizim de dengemizi bozuyor.

Ancak, ekosistemin tekerine çomak sokmakta başarılı olduğumuzu da unutmamamız gerekiyor.

Önce yok ediyor sonra yerine yeşil alanlar inşa ediyoruz.

Doğal olan kaynakları tüketiyor ve şikâyet ediyoruz.

Durum böyle olunca günden güne denge bozuluyor.

Mevsimsel geçişler de bundan payını alıyor.

Bir anda gelen sıcaklar ya da beklenenden çok önce kar yağması gibi…

Geçtiğimiz yaz benim için zordu diyebilirim.

Normalin üstündeki sıcaklıklar akşam saatlerini iple çekmeme neden oluyordu.

Neredeyse her akşam sahile iniyor ve çıplak ayakla iki ya da üç saat oturuyordum.

Sandalyeme oturup kitap okumak, ayaklarımın altındaki yeşilin ve toprağın serinletici etkisini hissetmek en iyi gelen şeydi.

Kent insanı geç saatlere kadar dışarıda yiyor, içiyor ve vakit geçiriyordu.

Seka Park, tüm yaz boyunca şehrin insanını bağrında taşıdı, serinletti.

Deniz ve yeşil bir arada olunca insanlar da fazla düşünmek istemiyor.

Çocukları için güvenli alanlar mevcut ve her daim temiz.

Gönül rahatlığıyla vakit geçirebileceğiniz bir ortam.

Yürü, bisiklet sür, koş, piknik yap…

Bu konuda şanslı olduğumuzu düşünüyorum.

İnsanın hem zihinsel hem de fiziksel olarak kendini yenileyebileceği bir ortamı var.

Ve böyle bir alana ulaşım sağlamak zor değil.

Zaten bundan ötürü sandalyesini kapan soluğu Seka Park’ta alıyor.

Şimdilerde havaların ısınmasıyla yeniden hareketlendi.

Sabah kahvaltısı ya da akşam etkinlikleri için buluşma noktası olmaya başladı.

Fakat bu durumun kötü bir yanı var.

Sadece kendi keyfi ve eğlencesi için hareket edenlerin, geride bıraktığı çirkin izler…

Evet, tüm çöpleri ve pisliği temizleyen, toplayan birileri var.

Hem de sabah saatlerinde bir gece önceden kalanlarla yeni güne uyanıp çalışmaya başlayanlardan söz ediyorum.

“Bu onların işi” gibi bir yaklaşımı kesinlikle kabul etmiyorum.

Böyle bir savunma şekli olamaz.

Medeniyet böyle bir şey değil!

Bir metre ilerideki çöpü kullanmak varken oturduğu yere, ayağının dibine pisliğini bırakmak insan olmaktan çok uzak.

Evimizde nasıl hareket ediyoruz?

Elimize geçeni yere atıp gidebiliyor muyuz?

Hayır!

Hepimizin ortak kullandığı alanlarda çok daha özenli olmalıyız.

Ancak, bu konuda yol alamadığımız ortada.

Kolayına geldiği gibi davranan o kadar çok insan var ki…

Birileri arkamızı toplamazsa her yer çöp yığınına dönebilir ve üstelik kısa zamanda.

Neden bu konuda eğitilemiyoruz?

Gerçekten zor mu?

Bu yüzden kışı seviyorum; dürüst olacağım.

İnsanlık büyük oranda evinde, hava soğuk ve doğa kendi halinde.

Elbette bu geçici bir çözüm.

Bize kalıcı çözümler gerekiyor.

Bu zamana kadar bir şeyler değişmediyse belki de artık para cezasına doğru geçiş yapılmalı.

Sigarasını yere atana, sağa sola çekirdeğini savurana, yediği içtiğini denize ve doğaya savuranlara iyi gelecektir bu uygulama.

Böylece her birey kendini eğitmiş olacak aynı zamanda.

İsterim ki ödül ya da ceza sistemi olmadan yalnızca olması gerektiği şekilde hareket edelim,

Doğaya, çevreye ve tüm canlılara saygı duyalım,

Daha nazik, görgülü ve saygılı olalım ama böylesi bir evrensel ahlak sistemine sahip insan sayısı oldukça az.

Belli ki bazı davranış kalıplarını değiştirme noktasında gönüllü değiliz.

Yakın gelecekte de o seviyeye geleceğimizi düşünmüyorum.

Bu sebeple umuyorum ki en kısa sürede etkili adımlar atılır ve uygulamaya koyulur.