Erhan Uysal

Erhan Uysal

Platon’un devleti nasıl olmalıydı?

Siyaset felsefesi yapan düşünürler ve sosyal bilimciler yüzyıllardan beri “devlet nedir?” sorusunun cevabını aramışlar ancak şimdiye kadar tek bir cevap üzerinde anlaşmaya varamamışlardır.

Bunun farklı nedenleri olmakla birlikte en önemli olanı devletin mahiyeti hakkındaki temel anlayış farklarından kaynaklanmaktadır.

Her insan topluluğu gibi, devlet de toplumun içinde doğmakta ve yaşamaktadır.

Yazının Devamı

Yaşlı kadınlarımıza karşı her türlü ihmal ve şiddete son vermeliyiz

Birleşmiş Milletlerin "Yaşlanma-2002 Uluslararası Eylem Planı-Yaşlılara Karşı Her Türlü İhmal, İstismar ve Şiddetin Ortadan Kaldırılması" hedefleri kapsamında saptanan ulusal eylemlerin yaşama geçirilmesi gecikmeye devam ederse eğer yaşlı kadınlarımıza yönelik şiddet eylemleri artmaya devam edecektir.

Geçtiğimiz günlerde medyada, özel bakım merkezlerinden birinde engellilere ve yaşlılara şiddet uygulandığına dair bir haber yayımlandı. Yaşlılar, aile içinde, kurumsal bakım altında ya da toplum içinde fiziksel, psikolojik, duygusal ya da ekonomik şiddete maruz kalıyor. Bu bir gerçek. Bu hepimizin yüreklerini acıttı.

İhmal ve istismar davranışlarını içeren bu şiddet gerçeği; görmezden gelindiği, dile getirilmediği, yok sayıldığı, saklandığı sürece bitirilmesi veya sonlandırılması konusunda atılan adımlar çok sınırlı kalmaya mahkûmdur.

Yazının Devamı

Grip aşısının neden yapıldığını biliyor musunuz?

Giriş Grip genellikle kış aylarında görülen ve insanların öksürerek ve hapşırarak çıkardıkları virüslerle yayılan, oldukça enfeksiyöz bir hastalıktır.

Grip aşısı virüsten korunmanın en iyi yoludur. Genelde son baharda yapılır (Eylül Kasım arası) ve gelecek kış beklenen grip virüsünün zayıflatılmış halinden elde edilir. 65 yaş ve üstüyseniz, hastalanmanız halinde sağlığı riske girecek birisine bakmakla yükümlüyseniz veya bir bakım evinde ya da huzur evinde yaşıyorsanız grip aşısı olabilirsiniz. Ayrıca 6 aylıktan büyükseniz ve uzun vadeli (kronik) bir hastalığınız varsa ya da bağışıklık sisteminiz AIDS veya kanser tedavisi gibi bir nedenle zayıflamışsa da grip aşısı olmaya hakkınız vardır.

Grip aşısı bir yıl süreyle koruma sağlar. Korunmaya devam ettiğinizden emin olmak için, her yıl grip aşısı olmanız gerekir.

Yazının Devamı

Dünya nüfusu ve istatistikler

En güncel tahminlere göre dünya nüfusu 7,44 milyarı geçmiştir.

Şimdiye kadar yaklaşık 110 milyar insan doğmuştur. 20. Yüzyılın son 70 senesinde dünya nüfusu tarihte en fazla yükselişini göstermiştir.

Bugün sizlerle bazı istatistik bilgilerini paylaşmak istiyorum. Çok güzel ve de üzücü değerler var tabi ki.

Yazının Devamı

Alzheimer hastalığı ve 21 Eylül dünya Alzhemier günü

Alzheimer hastalığı, günlük yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile karakterize, nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalıktır. Demansın en sık görülen tipidir. Bu hastalığı ilk olarak Alois Alzheimer tanımlamıştır.

Erken semptomlardan biri hafıza kaybıdır. Bu hafıza kaybı, geçmiş hafızanın korunduğu, hastalığın ilerlemesi ile birlikte sıklıkla telaffuz edilmeye başlanan küçük unutkanlıkların başlaması şeklindedir. Bozukluğun ilerlemesi ile bilişsel yeteneklerdeki kayıp, frontal ve temporal lob işlevleri ile ilişkili, dil alanlarında işlev kaybı (afazi), beceri gerektiren hareketlerde işlev kaybı (apraksi) ve tanıma fonksiyonlarında bozulmaya doğru uzanım göstermeye başlar.

Altta yatan patolojik sürecin yansıması olarak beyinde limbik sistem ile frontal ve temporal loblar arasındaki bağlantılarda kopmalar olur. Patolojik süreç temporoparietal korteksin yoğun bir şekilde tutulduğu fakat frontal lobu da etkileyen amiloid plak ve nörofibriler yumaklarla karakterize inflamatuvar cevabın birlikteliğinde nöron kaybı ve atrofisini içerir.

Yazının Devamı

Koalisyon hükümetlerimiz

İlk yüzyılına yaklaştığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi geçmişi her seçimde bir öncekine göre sürekli olarak farklılık göstermekle birlikte günümüzde de sistem bazlı belirsizlikler varlığını sürdürüyor. Tarihimizdeki siyasal hayatımızda ilk koalisyon hükümeti hangisiydi? Kimler hangi vaatlerle bir araya geldiler? Bunları bir gözden geçirelim istedim. İşte koalisyon hükümetlerimiz;

1. Cumhuriyet Halk Partisi-Adalet Partisi Hükümeti

27 Mayıs İhtilali sonrasında CHP ile kapatılan DP’nin devamı olan Adalet Partisi'nin uzlaşması sonucu, Başbakan İsmet İnönü önderliğinde Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümeti kurulur ve Türk siyasal yaşamı yepyeni bir kavram ile tanışır. Hükümetin sorunlarından birisi AP’nin bir siyasi af istemini gündeme getirmesidir. Bunun yanına Albay Talat Aydemir ve arkadaşlarının, 22 Şubat'ta başarısız bir darbe girişiminde bulunması da eklenir. 22 Şubatçıların affına ilişkin yasa tasarısının görüşülmesi sırasında, AP ile CHP arasında af konusunda varılan anlaşma, AP grubu tarafından kabul edilmeyince İsmet İnönü, 30 Mayıs 1962’de başbakanlıktan istifa etmiş ve AP’nin ve CHP’nin iş birliği ile 20 Kasım 1961’de kurulmuş olan Birinci Koalisyon Hükümeti sona ermiştir.

Yazının Devamı

CHP sağlam temeller üzerinde kuruldu!

Cumhuriyet Halk Partisi, 9 Eylül 1923'te kurulan, Atatürkçü, sosyal demokrat ve sosyal liberal görüşleri benimsemiş bir merkez sol Türk siyasî partisidir. Milli Mücadele sonrası Türkiye'sinin ilk siyasi partisi olma özelliğini taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi, 1923'ten 1950'ye kadar aralıksız iktidarda kalmış ve 1946'ya değin kısa aralıklar dışında genellikle tek parti yönetimini uygulamıştır. Türkiye'de en uzun süre iktidarda bulunmuş siyasi partidir.

Mustafa Kemal Atatürk tarafından "Halk Fırkası" adıyla kurulan partinin adının başına 1924'te "Cumhuriyet" sözcüğü eklenmiş, 1935'teki 4. Kurultay'da bugünkü "Cumhuriyet Halk Partisi" adı benimsenmiştir.

12 Eylül Darbesi'nin ardından, o dönem Bülent Ecevit'in genel başkanlık yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış; daha sonra 3821 sayılı yasaya dayanarak, kuruluşunun 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992 günü tekrar açılmıştır.

Yazının Devamı

Türkiye Barış Günü

Dünya Barış Günü veya Uluslararası Barış Günü, her yıl 21 Eylül tarihinde kutlanan uluslararası bir bayramdır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiştir. Yıllar sonra Genel Kurul'un 7 Eylül 2001 tarih ve 282 sayılı kararı ile 21 Eylül'ü Barış Günü olarak kabul edilmiştir.

Türkiye’ de ve Kıbrıs’ta 1 Eylül “Dünya Barış Günü” olarak kutlanmaktadır. Oysa dünyada ise değil…

Yazının Devamı

30 Ağustos 1924

30 Ağustos günü, ilk kez 1924'te Dumlupınar'da Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in katıldığı bir törenle Başkumandan Zaferi adıyla kutlanmıştır. Zaferi kutlamak için iki yıl beklemenin en önemli nedeni 1923 yılının yeni Türkiye açısından hem ulusal hem de uluslararası alanda yoğunluğun had safhada olmasıydı.Çal Köyü'nde gerçekleşen ilk törende Mustafa Kemal, milli ruhun canlı tutulmasının önemini vurgulamış ve Meçhul Asker Abidesi'nin temelini eşi Latife Hanım ile beraber atmıştır.Başkumandan Zaferi 1926'dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır. 1 Nisan 1926’da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu'nda 30 Ağustos Başkumandan Muharebesi gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilir. Aynı yıl, dönemin Savunma Bakanı Recep Peker’in yayınladığı bir genelge ile bayram törenlerinde neler yapılacağı detaylı bir şekilde belirtilmiştir. Ancak 1930’ların ortalarına kadar ilk tören gibi üst düzeyde gerçekleşen Büyük Zafer kutlaması veya anma töreni yapılmamıştır. Hava Kuvvetlerinin ülke savunmasında önemli bir yeri olması nedeniyle, Tayyare Cemiyeti ’de 30 Ağustos tarihini "Tayyare Bayramı" olarak adlandırmıştır.Başkomutanlık Meydan Savaşıyla kazanılan zaferin ikinci yıldönümünde, 30 Ağustos 1924'te, Mustafa Kemal, Dumlupınar'da Meçhul Asker Anıtı'nın temel atma töreninde, şu ünlü konuşmayı yapmıştı:

Efendiler!

Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa verdiği kıymetli açıklamalarla burada hazır olanlara Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı’nın ve kesin sonuç veren 30 Ağustos Savaşı’nın oluş şekli hakkında bir fikri özetlemişlerdir. Beş gün aralıksız geceli gündüzlü süren en büyük Meydan Savaşı’nın gerçek içeriği bugün verilen açıklamalardan fazla, yarın tarihin hakemleri tarafından, araştırmacıların inceleme araştırma ve kararları okunduğu zaman daha açık, daha belirgin bir şekilde anlaşılacaktır. Beni milletim, Türk milleti, güvenine lâyık görerek bu hareketlerin başında bulundurdu. Bu görev ve işimin mutlu anısını duygulanarak sevinçle ve gururla saklıyorum. Görevlerini milletin vicdanından gelen gerçek ihtiyacına, yalnız onun yüksek fikrine uygun olarak yapmış olanlara özel bir vicdan rahatlığı ile bugün önünüzde bulunurken duyduğum mutluluğu ifade edemem.

Yazının Devamı

Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır

Yunan ordusu 23 Ağustos 1921 tarihinde saldırıya geçmiştir. Bıçağın kemiğe dayandığı koşullar olduğunu ve ölünceye kadar savaşmaktan başka çare olmadığını düşünen Başkomutan Mustafa Kemal, ordularına şu emri vermiştir : “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe oluşturup savaşmaya devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, çekilen birliğe uymayacaklardır. Bulundukları mevzide mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeye ve düşmana karşı koymaya devam edeceklerdir.” 13 Eylül 1921 tarihine gelindiğinde Sakarya'nın doğusunda Yunan askeri kalmamıştır.

Sakarya Meydan Muharebesi, Atatürk tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ifadesi ile anılan, Türk Kurtuluş Savaşı'nın mühim bir muharebesidir.

Sakarya Meydan Muharebesi, Anadolu Türk tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Yunan General Papulas tarafından Yunan ordularına Ankara'ya harekât emri verilmişti. Savaşı Yunan tarafı kazanırsa TBMM, Sevr Antlaşması'nı kabul etmek durumunda kalacaktı. Öte yandan yirmi dört tümen Rus askeri Kafkaslarda bu savaşın sonucunu beklemekteydi. Savaşı Türklerin kaybetmesi halinde Sevr hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilecekti.

Yazının Devamı

Türkiye’de tarikat ve cemaatler

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeye yaptığı en büyük hizmetlerinden biri nedir diye sorsanız, tereddüt etmeksizin tekke ve zaviyeleri kaldırmasıdır diyebiliriz tabi ki.

Atatürk eğer o tekke ve zaviyeleri kaldırmamış olsaydı, bugün Türkiye’de bırakın her şehir ya da semtte, her mahallede adına İslam denen farklı farklı dinler olurdu.

Evet, son bir aydır FETÖ terör örgütünden kurtulmaya çalışılmaktadır. Birçok kurumdan bu yapıya girmiş insanların gördükçe neler olmuş diyerekten hayretler içinde kalmaktayız.

Yazının Devamı

30 Ağustos Zafer Bayramı

Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos'ta başlayıp, 30 Ağustos'ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır.

İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.

23 Ağustos - 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Savaşı ile Yunan orduları gerilemek zorunda kaldı. Bu uzun zamandır Türk ordularının elde ettiği ilk başarıdır. Meclis tarafından Sakarya Savaşı'ndan sonra Mustafa Kemal'e mareşal ve gazi unvanları verildi. Tarihin bu dönüm noktasından sonra Yunan ordusunun ve diğer işgalci güçlerin topraklardan atılma kararı alınır. Sad planı adı verilen taarruz planı Ocak ve Nisan aylarında iki kez ertelenir. Taarruzun hazırlıkları tam anlamıyla Ağustos ayında tamamlanır. Batı cephesinin kuzeyindeki ve güney cephesindeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Kocatepe bölgesine kaydırıldı. İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane gizlice Anadolu topraklarına getirtildi. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silahlar satın alındı. Orduya taarruz eğitimi yaptırıldı. Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı Türk ordusu, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Birkaç saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis de vardı.

Yazının Devamı

Demokrasinin tarihçesi

Demokrasimizin sekteye uğratılmaya çalışıldığı son günlerde bunun biraz da tarihçesini sizlerle paylaşmak istedim.

Roma İmparatorluğu döneminde uygulanan devlet sistemi, temsili demokrasiye yakın bir nitelik taşımaktaydı. Demokratik haklar genellikle sosyal sınıf ayrımına göre şekillenirdi ve güç elitlerin elindeydi. Bununla beraber, Eski Hindistan'da bazı bölgelerde uygulanan sistemler de temsili demokrasiye benzetilir. Roma İmparatorluğu ile paralel olarak, kast sisteminin varlığı, gücün varlıklı ve asil bir azınlığın elinde olduğu söylenebilir.

Orta çağda demokrasinin gelişme süreci içindeki en büyük olay İngiltere'de kralın yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlayan Magna Carta Libertatum'un (Büyük sözleşme) ilan edilmesidir. Bu belge doğrultusunda ilk seçimler 1265 yılında yapılmıştı. Fakat bu seçimlere, yapılan kısıtlamalar sebebiyle, halkın çok az bir bölümü katılabilmişti.

Yazının Devamı

ABD dolarının hikâyesi

Doların tarihçesi iki yüzyılı aşkın bir süreci kapsar.

Yeni kıtada kâğıt para dönemi 1600'lü yılların sonlarında İngiliz Kolonilerinde askeri maliyetleri karşılamak içim basılan banknotlar ile başlamıştır. İlk banknot 1690 yılında Massachusetts Körfezi Kolonisinde basılarak dolaşıma çıkmıştır. Kâğıt para çıkarma yöntemi diğer Kolonilerce de kısa sürede benimsenerek yaygınlaşmıştır.

1739 yılında, Benjamin Franklin'in Philadelphia’daki matbaasında doğa manzaralı banknotlar basılmaya başlanır. Kabartma yaprak desenleri kullanılarak sahteciliğe karşı önlem alınır. Bu paralar, 1764 yılında İngiltere kolonilerin kâğıt para basma çıkarmalarını tamamen yasaklayana kadar kullanılmıştır.

Yazının Devamı

Türkler neden birbirine güvenmez?

Geçtiğimiz günlerde internet te okuma şansı bulduğum bir araştırmadan sizlere bahsedeceğim. Belki de “ Babana dahi güvenme” atasözümüzün de açıklaması burada yatmaktadır.Çünkü Türkler birbirine güvenmiyorlar. Bu duruma inanmazsanız eğer, aşağıdaki tabloya bakmanızı öneririm. Türkiye, kişiler arası güvenin, yani “çoğu insana güvenebilirim” diyenlerin oranının, dünyada en düşük olduğu ülkelerden biri.Türkiye, Dünya Değerler Araştırmasının 2005-2014 döneminde yapıldığı 29 ülke içinde sondan üçüncü sırada.Türklerin yalnız yüzde 8’i diğer insanlara güvendiğini belirtiyor. Bu oran ABD’de yüzde 37, Avustralya’da yüzde 49, İsveç’te ise yüzde 63. Yani, biz Türkler neredeyse, sadece ailemizin içindekilere güvenebilirken, İsveçliler ülkelerinin yarısından fazlasını kendi ailesi gibi görüyor, onlara güvenebiliyor.

Tablo 1: Kişiler Arası Güven. 100 kişi içinde kaç kişi “Çoğu insana güvenebilirim” diyor?

Kaynak: Dünya Değerler Araştırması Beşinci Dalga (2005-2009) ve Altıncı Dalga (2010-2014)’nın her ikisinde de bulunan 29 ülkenin verilerinin ortalaması kullanılmıştır.

Yazının Devamı

Söndürülen Işık: İskenderiyeli Hypatia

Günümüzde bile kadının hem toplumdaki hem bilimdeki yeri tartışılırken, 1700 sene önce yaşamış İskenderiyeli Hypatia (370–415), felsefe ve bilim alanında önemli katkılarda bulunmuş ancak dönemin gerici zihniyeti tarafından, onun “inanmadan önce sorgulama ve bildiklerinin arkasında durma” olarak belirteceğimiz düşünce tarzı sebebiyle yok edilmiştir. Bu sadece Hypatia’nın değil bilim dünyasının cinayetiydi ve tarih boyunca da başka örnekleri yaşanacaktı.

İskenderiyeli Hypatia filozof, matematikçi ve astronomdur. Bilimi ve zerafeti dışında güzelliği ile de ünlüdür. Hypatia’nın yaşadığı dönemde, İskenderiye Roma’nın bir eyaletiydi. İskenderiye’nin en önemli özelliği ve ünü ise müzesi ve kütüphanesine aitti. Hatta hepimizin çok yakından tanıdığı matematikçi Öklid (Euclid M.Ö-300) bu merkezde yaşamıştır. İskenderiye Kütüphanesi, felsefe okulu, müzesi ve bunlardan daha da önemlisi “eklektik” olarak adlandırdığımız geniş bir bakış açısına sahip öğretisi ile ünlüydü.

Hypatia’nın biliminin temelleri, filizof olan babası Theon ile atılmaya başlandı. İlk eğitimlerini aldığı babası, Hypatia’nın dogma düşüncelere saplanmasına izin vermedi. Kendine saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak; hiçbir bilginin kabul edilmemesi gerektiğini, düşünme hakkını hep kullanmasını, yanlış düşünmenin hiç düşünmemekten yeğ olduğunu öğretti. Babası, eserlerinde de bahsettiği üzere kızıyla hep gurur duymuştur. Hypatia, Atina’da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’ye döndü ve buradaki okulun başına geçti. Platon’un fikirlerini benimsedi. Hatta Platon, Aristo ve Suda gibi filozoflar hakkında İskenderiye’de halka açık dersler verdi. Bu sınıfta, daha sonra İskenderiye valisi olacak Orestes ve Ptolemais’in piskoposu olacak Synesius da vardı. Sonradan büyük bir filozof olan Synesius ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdirlerini içeren pek çok mektup yazdı. Synesios’un Hypatia’ya yazdığı mektuplar, felsefe tarih kitaplarında günümüze kadar gelmiştir.

Yazının Devamı

Erdemli olmak

Hayatta insan için değerli olan birçok şey vardır. Bunların arasında en değerli olanı hangisidir?

Bu sorunun cevabı kuşkusuz erdemli bir insan olarak yaşayabilmektir.

Erdem, insanca kabul edilen güzel davranışların benimsenmesi ve hayatın her alanında, her zaman uygulanmasıdır.

Yazının Devamı

21 Haziran 1934 Soyadı Kanunu’nun kabulü

Osmanlı devletinde soyadı kullanılmadığı için resmi işlemlerde büyük sıkıntılar yaşanmaktaydı.

Aynı ismi taşıyan insanların nüfus işlerinde tapu alım-satım ve miras konularında büyük problemler ortaya çıkmaktaydı.

Bu nedenle soyadı kanunun çıkarılması batı ile yakınlaşmanın yanında zaten toplumsal bir ihtiyaç haline gelmişti.

Yazının Devamı

Bilmediğiniz Muhammed Ali!

Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Muhammed Ali, bir neslin idolü haline gelmiş ve gerçekte sahip olduğu karakter ve inançları, toplumlara aslında olmadığı gibi yansıtılmış gibi görünüyor. Aksi halde, Muhammed Ali'nin yumrukları dışında övülecek herhangi bir yanı olmadığını görmek için hakkında yazılan propaganda metinlerinin ötesine, perdenin ardına bakmak yeterli.

Muhammed Ali'nin bilinen anlamıyla bir Müslüman olduğu düşüncesi başlı başına hata ve aldatmacadan ibaret. Ali'nin Müslümanlığı hakkında gerçekçi bilgilere sahip olsaydı eğer, Türkiye'de kendisini seven inançlı bireylerin önemli bir kesimi bu ilgilerinden ötürü üzülürlerdi muhtemelen.

Zira, Muhammed Ali'nin İslam anlayışında Peygamberimiz Hazreti Muhammed yok, Ali için yegane peygamber, Amerikalı Elijah Muhammed'dir ve hayatı boyunca ona sadık kalmıştır.

Yazının Devamı

Yolsuzlukta dünya sıralaması

Dünya da Yolsuzluk alanında Meksika’dan sonra Türkiye’nin ikinciliği almış olduğunu maalesef okuyunca biraz içim burkuldu. Ayrıca tabi ki Dünyada ikinci sırada olsak ta Avrupa da birinci sıradayız.

Peki, acaba Cumhuriyetin kurulmasından itibaren tarihimizde ilk yolsuzluk nedir diye bir inceleyeyim dedim. Bu ilk yolsuzluk vakasını sizlerle paylaşmak istedim.

Birinci dünya savaşı sırasında; iki Alman zırhlısı, İstanbul’a sığınır. Bunlar, malum: Goben ve Brevlav veya ne demeli, Yavuz ve Midilli. Evet; bunlar, İngiliz zırhlılarının önünden kaçarken, birazda metazori olarak, Çanakkale boğazını geçerler ve Osmanlı devleti tarafından, Almanya’dan satın alındıkları açıklanır. Takip eden dönemde; bu zırhlılar, yine Osmanlı devletinin egemenliği dışında, Karadeniz’e açılırlar ve yine ortak düşman olduğunu iddia ettikleri, Rus limanlarına saldırırlar. Bunun üzerine, Osmanlı, kendini, savaşın tam orta yerinde bulur.

Yazının Devamı

31 Mayıs

31 Mayıs 2011 tarihi HES karşıtı Metin Lokumcu’nun Hopa’da biber gazı saldırısı ile öldürüldüğü gündür. 31 Mayıs aynı zamanda 2013 yılında Taksim Gezi Parkı direnişimizin kitleselleşmesi ile tüm dünyaya sesini duyurduğu ve bu topraklarda daha önce benzeri yaşanmamış bir isyanın filizlendiği gündür.

5 Haziran Dünya Çevre Günü ise, her yıl talan ve rant projeleri ile yok olma tehdidi altındaki doğamız ve kentlerimiz için yaşam savunucularının mücadeleye çağrı yaptığı gün olmuştur.

31 Mayıs – 5 Haziran ekolojik yıkımla mücadele haftası, suyuna, ormanına, doğasına, kentine, tüm yaşam alanlarına sahip çıkanların mücadele için buluşacağı; nükleer santrallere , HES’lere , termik santrallere, siyanürcü şirketlere, kentsel dönüşüm projelerine karşı birlikte mücadeleyi öreceği bir haftadır.

Yazının Devamı

21 Mayıs Dünya Süt Günü

Uluslararası Sütçülük Federasyonu tarafından 1956 yılında alınan kararla 21 Mayıs Dünya Süt Günü olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca 1991 yılında başlatılan "Süt Tüketimini Artırma Kampanyası" çerçevesinde 21 Mayıs Dünya Süt Günü ve bu tarihi kapsayan 21-26 Mayıs tarihleri de Dünya Süt Haftası olarak kutlamaktadır.

Ayrıca, süt üzerine yapılan araştırmalarda kan basıncını ve hipertansiyonu dengelemeye yardımcı olduğu görülmüştür. Fonksiyonel bileşiklerle zenginleştirilmiş süt kaynaklı besinler ise kanser, koroner kalp hastalığı, osteoporoz ve gıda alerjisi başta olmak üzere birçok hastalığı önlemektedir. Çalışmalar yoğurt, süt ve peynirin kanser riskini azalttığını ortaya koymuştur. Süt ürünlerindeki zenginleştirilmiş prebiyotik ve probiyotikler ile bağırsak sağlığını korumak, sindirimi kolaylaştırmak ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek hedeflenmektedir. Yüksek kalsiyum kaynağı olan süt ve süt ürünleri, osteoporozu önlemede de fayda sağlamaktadır.

Ülkemizde süt ve süt ürünleri tüketimi gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Aradaki tüketim farkı, özellikle içme sütünde belirgin bir şekilde görülmektedir. Birçok Avrupa Birliği ülkesinde ve Avusturalya 'da 100 kg'ı aşan, ABD ve Kanada 'da ise 100 kg'a yaklaşan yıllık kişi başına içme sütü tüketimi Türkiye'de henüz 24 kg’dır. Türkiye 'de kişi başına tüketilen süt miktarı süt eşdeğeri olarak ortalama yılda 237 kg kadar tahmin edilmesine karşın, hane halkı besin tüketim araştırmaları, yıllık tüketimin birey başına 65 kg civarında olduğunu göstermektedir.

Yazının Devamı

Engelliler haftası

10-16 Mayıs arası Engelliler Haftasıdır. Bugün Dünya nüfusunun yaklaşık 500 milyonu engellidir. Bu yüzden Engelliler Haftası yalnız ülkemizde değil Birleşmiş Milletlere üye 156 ülkede aynı zamanda çeşitli etkinliklerle anılır.

Türkiye nüfusunun yüzde 12.29'u yani 8,5 milyon kişinin engelli olduğu gerçeği düşünüldüğünde Engelliler Haftası'nın ne denli önemli bir hafta olduğu anlaşılabilir. Ülkemizde yaşayan erkeklerin yüzde 11,10'u engellidir. Kadınlarda ise bu oran yüzde 13,45'i bulmaktadır. Ancak günlük hayatımızı şöyle bir gözden geçirdiğimizde sekiz milyondan fazla engelli insanımızın hayatın içinde yer almadığını üzülerek görürüz.

Engellilerimizin çok büyük bir kısmı toplumdan soyutlanmış bir şekilde hayatlarını sürdürmek zorunda kalmaktadır. Bu durum, gelişmiş bir toplum olmayı hedefleyen Türkiye'nin önemli bir yarasıdır. Engelli vatandaşlarımızı toplumun her kesiminde görmek, onları üreten bireyler haline getirmek bugün onlar için yapılması gereken en öncelikli işlerdendir.

Yazının Devamı

Dünya Basın Özgürlüğü Günü

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü için dünyanın dört yanında kutlamalar ve toplantılar düzenleniyor.

Ancak veriler basın özgürlüğünü kısıtlayan gelişmelerin birçok coğrafyada devam ettiğini ortaya koyuyor.

Kısa adı RSF olan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün verilerine göre 2011 yılında dünya çarpında 66 gazeteci öldürüldü.

Yazının Devamı