Son yıllarda kirlendikçe kirlenen siyaset mekanizmasıKendi kirliliği yetmiyormuş gibi vatandaşlarımızı da bu çarkın içine çekti.Artık bizden olan ve olmayan şeklinde kalıplaşmış bir düşünceyle hareket ediyoruz.Neredeyse birbirimizin boğazına sarılacağız.Hangi siyasi partiyi seviyorsak onun kölesi oluyoruz.Hangi lideri beğeniyorsak ona tapıyoruz.Futbol takımı tutar gibi taraf tutuyoruz.Kesinlikle savunduğumuz partilerin hata yapabileceğini kabul etmiyoruz.***Ama ne oluyor sonuçta?Gelip aynı bayrak altında birleşiyoruz.Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?Bizi bir arada tutan ortak değerlerimizden hangimiz taviz verebiliriz?Vermedik işte…Bu darbe girişimi olayında gördük ki, sen ben yok, biz varız.Bir olursak güçlüyüz, beraber yürürsek düşmana korku salarız.O nedenle hepimizin şapkasını önüne koyup düşünme zamanı gelmiştir.***Biz bu kadar ayrı düşmeseydik, bu kadar zıt görüntü vermeseydik;Darbeci bozuntuları buna cesaret edebilirler miydi?En puslu havada çıktılar ortaya. Boşuna dememişler; kurtlar puslu havayı sever diye.Ama gördük ki hiç kimse için, hiçbir siyasi parti için kendimizi yırttığımıza değmez.Önemli olan ortak değerlerimizdir.***Bugün hangi siyasi partinin tüzük kitabını elinize alırsanız alın, birkaç ideolojik farklılıklar hariç;Hepsi hemen hemen aynı şeyi yazar.Çünkü hepsinin derdi Türkiye’dir.Hiç biri vatana ihanet etmenin ön planını içermez.Ya da kendi vatandaşına zarar verecek maddeler içermez.Sadece her yiğidin kendine göre yoğurt yeme şeklini anlatır o kitaplar.Bu partilerin ortaya çıkışında ki iddiaların hepsi, daha güzel bir Türkiye vaadiyle olur.***Peki bu kadar güzel vaatler içeren siyasi partiler sonra nasıl oluyor da bizi birbirimize düşürüyor?Dönüyoruz, dolaşıyoruz ve geliyoruz bizim doymak bilmeyen nefsimize.Doymuyoruz Allah kahretsin! Güç elde ettikçe daha fazlasını istiyoruz.Servet yaptıkça daha çok servet olsun diyoruz.***Güç üzerinden zenginleşirken, senin altında olana da göz hakkı vermek durumunda kalıyorsun.Çünkü helal olmadığını biliyorsun ya, yakayı ele vermemek için susturman gerek.O da kendi altında ki kademelere derken,Hep beraber pisliğe boğuluyor siyaset mekanizması.Ha tabi bunları yaparken sokakta, sana ve senin parti anayasana inanarak oy vermiş yığınla seçmen var.Onları bu havuzda tutmak için de kalkıp dini değerler üzerinde sömürü yapıyorsun.Bunu yaparken de dini Allah için yaşayanlarla veya hiç yaşamayanlarla karşı karşıya getiriyorsun.Bir süre sonra o kadar keskinleşiyorlar ki, karşıda ki kişinin yapmadığı ibadetten bile rahatsız oluyorlar.Aynı şekilde diğeri de öyle…Karşısında ki kişinin dini sömürdüğüne o kadar kanalize oluyor ki,Gerçekten inanarak ibadet yaptığını değil de, yolunu bulmak için dini kullanıyor gibisine geliyor.Bu sefer başlıyor din iman kitap sövmeye…***Bunlar ufacık örnek, aslında durum çok daha vahim.İşte bu vehamet içinde geldi FETÖ’nün darbesi.Ona göre iç savaş için tam zamanıydı belki.Şimdi düğmeye basarsa, patlamaya hazır bir millet olduğunu düşündü.Ama çok yanıldı. Bu milletin ortak değerlere ne kadar sadık olduğunu hesaplayamadı.Bir ıslıkla AKP’li, CHP’li, MHP’li hatta HDP’li kim varsa aynı masada toplanacağını kestiremedi.Halbuki ne çok emek vermişti bunun olması için.Dile kolay, 40 yıldır hazırlık yapıyorlardı.Devletin her kademesine mühimmat yığmışçasına kadrolaşmışlardı.Ama olmadı, yine olmadı.***Aslında şaşırmamaları gerekirdi.Çünkü bu işlere antrenmanlıydılar.Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi okusalar anlayacaklardı.Fakat anlamadılar.Onlar anlamadı ama beyni sabitleşmiş bazı vatandaşlarımız şimdi yavaş yavaş kimi gerçekleri kabul etmeye başladı.Atatürk için “hocaları astı” diye propaganda yapanlar,Şimdi Cumhurbaşkanından bir “hocanın” idam edilmesini istiyor.Hem de savaş ortamı olmadığı halde…Demek ki neymiş?Söz konusu vatansa; imam veya hoca.Bu vatana hainlik eden kim varsa sallandıracakmışsın!Ama benim idam konusunda ki şahsi düşüncem,Asla buna eşit değil…***
Hani dedim ya, siyasi parti ambleminin günlük hayatımızda bir hükmü yok diye?İşte bunu destekleyen bir yazı çarptı gözüme bugün.Sosyal medyada kendisini beğenerek takip ettiğim, benim de sadık bir okuyucum olanSevgili Mustafa Bektaş, öyle güzel anlatmış ki bu olayıOkuduğunuzda katılmamanız elde değil.Beğeneceğinizi düşünerek bende sizlere aktarmakta fayda buldum.
İşte o yazı: