Aysun Özcan

Dün bir köşe yazısı yazdım.

Dedim ki; “Sarıbay’ın önceliği avukatlık mı yoksa CHP mi”…

Bu yazıda İzmit’in Veli Ahmet mahallesinde SİT ALANINA yapılan bir inşaatın mahalle halkında rahatsızlık yarattığı;

İster kabul etsinler ister etmesinler, artık bu kentte muhalefet diye bir şey yok!

Yok derken, muhalif partilerin siyasi çalışmalarından bahsetmiyorum.

Partilerin emektarları olan kadınları ve gençleri burada ayrı tutuyorum.

Tamam artık, yıllık yaz tatilim tamamıyla sona erdi.

Bir aydan beri sahalardan uzak kalmak bana da iyi geldi doğrusu.

Ama son günler bitmek bilmedi.

Ne yalan söyleyeyim, bu yıl ailemle birlikte uzun bir yaz tatili geçirdim.

İşimin bana ait kısmını aksattığımın farkındayım ama yapacak bir şey yok, bu da bir ihtiyaç.

Bu sektörde mücadele vermek hiç kolay değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP Genel Başkanı olduktan sonra üzerine basa basa her fırsatta teşkilatına çok ciddi uyarılarda bulunuyor.

Erdoğan’ın “metal yorgunluğu” değdiği teşkilat içinde sıkıntılar konusunda adeta alarm verilmiş durumda.

Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan tekrar Genel Başkan seçilmesinin ardından Meclis’te AKP Grubu’na hitap ettiği gün teşkilat ve kadroları büyük bir telaşa sokmuştu.

Kocaeli Üniversitesi ile Kocaeli Barış Gazetesi’nin ya da diğer basının ilgili olmasını anlamayanları anlayamıyorum.

Kocaeli Üniversitesi bir ilçe nüfusu kadar öğrencisi ve idari, akademik yaklaşık on bin çalışanı ile bu şehrin en büyük kamu kurumlarından birisi.

Bu kentte yaşayan ve elbette kamuoyunu bilgilendirme görevi ile haber yapan gazeteciler olarak Kocaeli Üniveristesi'ni her gün yazmalıyız.

Bizim kentimizde gazetecilik yapmak neden bu kadar zor?

Bir konu yazıyorsunuz, bir bakmışsınız o konudaki gerçeklikleri ilk yalanlayan kişi bizim meslektaşlarımız olmuş.

Konunun muhatabı olan kişinin tetikçiliğine soyunmakta üzerlerine yok!

Uzun bir tatil molasından sonra ilk yazımı yazayım dedim.

Aslında bugünkü konum başkaydı ama ani yapılan kabine değişikliği karşısında

Ben de bugünü bu konuya ayırmak istedim.

Türkiye gündemi son hızla akarken bir taraftan da yerel seçimler adına takvim işliyor.

Hepimiz 2019 yılının Mart ayında yapılması gereken yerel seçimlerin öne çekileceğini düşündü.

Ama bugüne baktığımızda buna dair en ufak bir adıma rastlamıyoruz.

CHP’nin ADALET yürüyüşü ilimizin göbeğinde tam gaz devam ediyor.

Adalet adına Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş kararı ilk açıklandığında bana pek heyecan vermedi.

Çünkü uzun zamandır eylemsellik ruhunu yitiren ana muhalefet partisinin bunda başarı elde edeceğini veya bir sonuç alacağını düşünmedim.

CHP’nin Ankara Güven Park’tan başlattığı ADALET yürüyüşü 20 gündür devam ediyor.

Bu yürüyüş bırakın Türkiye gündemini, dış basının bile ilk konuları arasında yer alıyor.

Sağcısından solcusuna herkes bu yürüyüşü izliyor, konuşuyor, yorumluyor.

Türkiye tarihine kara bir leke olarak düşen “Madımak katliamının” 24. yılındayız.

Bundan tam 24 yıl evvel Sivas’ta ki Madımak otelinde Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmaz üzere Sivas’a gelen topluluk, yobaz dinciler tarafından diri diri yakılarak öldürüldü.

Oysa onlar oraya ışık olmak için gitmişti.

CHP İl Başkanı Cengiz Sarıbay’ın önümüzdeki ay yapılacak olan il başkanları toplantısını bir hafta erteleme talebine

AKP İl Başkanı Şemsettin Ceyhan’dan olumlu yanıt geldi.

Bilindiği gibi Sarıbay, temmuz ayının ilk haftası yapılması gereken il başkanları toplantısına katılamayacağını ifade etmişti.

Geçenlerde AKP il başkanı hakkında SÖZCÜ Gazetesinin ortaya attığı bir iddia gündeme geldi.

İddiaya göre Şemsettin Ceyhan, tüm kamu kurumlarına mobilya satışı yapıyordu.

Ancak iddiaların herhangi bir yasal dayanağı yoktu.

CHP İl Başkanı Cengiz Sarıbay, önümüzdeki ay başında yapılacak olan il başkanları toplantısına katılmayacağını söylemiş.

Haberi duyunca bir an inanamadım, nasıl yani dedim.

Sonra okuyunca anladım ki, mazereti nedeniyle katılamayacakmış.

Bir iktidar düşünün…

15 yıldır ülkeyi tek başına yönetiyor ve elindeki gücü yaşamın her alanında sorgusuz sualsiz kullanıyor!

Sapla saman karışmış, insanlar iyiden iyiye kutuplaşmış.

MİT Tırları meselesi ilk gündeme geldiğinde anlamıştım.

Bu konu ileride büyük bir kaosa sebep olacak demiştim.

Benim gibi pek çok kişi aynı görüşü paylaşıyordu ki bugün gelinen nokta bu düşünceyi haklı kıldı.

Milletçe çok zor bir dönemden geçiyoruz.

Sayısız darbeler görmüş ve her darbede geriye gitmiş bir ülke olarak sağlam temellere kurulu olmanın avantajlarıyla yeniden diriliş göstermişiz.

Ancak son yaşadığımız darbe bambaşka bir ölçüdeydi.

Geçtiğimiz günlerde AKP Kocaeli İl Başkanı hakkında SÖZCÜ gazetesinde ortaya atılan iddianın ardından kent gündemi bayağı bir hareketlendi.

AKP İl Başkanı Şemsettin Ceyhan’ın kamu kurumlarına, belediyelere ve ona bağlı birimlerine mobilya sattığı şeklindeki iddiaların ise herhangi bir dayanağı yoktu.

SÖZCÜ, bu anlamda ortaya ne bir belge ne de bir canlı şahit koyamamıştı.

İlimizin en gözde fabrikalarından biri olan Brisa’da son günlerde bir şehir efsanesi dolanıyor.

Efendim derler ki; Brisa Aksaray’da bir fabrika kurdu, bu fabrika yavaş yavaş faaliyete geçiyor;

Bir süre sonra İzmit’teki fabrika ilimizden çekilecek ve işçiler mağdur olacak.

AKP İl Başkanı Ceyhan hakkında bundan bir hafta önce bir yazı yazmıştım.

“AKP’de il başkanı sorunu var mı yok mu” başlıklı.

İşte orada yaklaşan kongreler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partinin başına geçmesiyle

AKP İl Başkanı Ceyhan hakkında bundan bir hafta önce bir yazı yazmıştım.

İşte orada yaklaşan kongreler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partinin başına geçmesiyle

Teşkilatlarda yapacağı revizyonda Şemsettin Ceyhan’ın durumu ne olur, kendimce analiz yapmıştım.

Kocaeli’de basın her geçen gün köreliyor.

Basın, belediye ve kurum haberlerine o kadar muhtaç durumda kaldı ki, bu yapıların basın birimleri olmasa haber sitesine haber koyamayacak gazeteler mevcut.

Özel haber yapan yok denecek derecede az.

Basın özgürlüğü diye bir kavram duydunuz mu?

Sözlükteki karşılığı şöyle der: "Basın özgürlüğü; haber, fikir ve düşünceleri çoğaltıcı araçlarla, serbestçe açıklayabilme özgürlüğüdür. Bilgi ve düşünceleri serbest olarak toplayıp, yorum ve eleştiri yaparak çoğaltabilmek ve bunları serbest olarak yayımlayıp dağıtabilmek haklarını içerir."

Bu şimdilik burada kalsın, zira hep kağıt üstünde kalıyor…