Yesinler sizin “Demokrasinizi”

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Hiçbir siyasi partinin tüzüğü diğerlerinden üstün değildir.

Muhafazakarı, solcusu, sağcısı, ortacısı

… hepsi aynı paydada buluşur.

Hatta açın tüzükleri yan yana koyun, kimin sağcı kimin solcu; kimin demokratik, kimin anti demokratik olduğunu ayırt bile edemezsiniz.

Bu partilerin tüzüklerini incelediğinizde akılda tek bir şey kalır.

“Yukarısı istemeden ne genel başkanı değiştirebilirsin, ne il başkanı olabilirsin, ne ilçe başkanı olabilirsin, ne kurultay delegesi ne de aday olabilirsin”

Ama bu durum AKP’de çok daha keskin biçimde yaşanıyor.

AKP için “Demokrasi” dediğimiz şey, sadece amaca ulaşmak için kullanılan bir “Araç”tan başka bir şey değildir.

*

Bakın, bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan’ın ettiği beylik bir laf vardı.

Ne demişti Sayın Erdoğan?

“Demokrasi amaç mı olacak, araç mı olacak, işte burası tartışmaya açılmalıdır. Bize göre Demokrasi hiçbir zaman amaç olamaz”

demişti.

Ne kadar da açık ve samimi, öyle değil mi?

En azından Erdoğan “Demokrasi hamisi” olmadıklarını en başında söylemiş.

Diğer partiler demokrasi oyunu oynarken Erdoğan, bunun bir “ARAÇ” olduğunun altını kalın çizgiyle çizmiş.

Şimdi AKP’de siyaset yapan herkes o kalın çizgiye riayet ederek sözüm ona “Delege seçimi” yaparak demokrasi şöleni yaşıyor.

O delegeler bir süre sonra ilçe başkanını seçmek için sandığa gidecek.

İlçe başkanının kim olacağına ise yine AKP kendi karar verecek.

Adaylardan özgeçmiş istenecek, mülakatlar yapılacak falan ama bunun için evvela mevcut ilçe başkanıyla yola devam mı, tamam mı ona karar verilecek.

*

Yola devam edilecekse konu dallandırılıp budaklandırılmadan tek adaylı kongreye gidilecek.

Devam edilmeyecekse başvurular daha bir ciddiyet kazanacak.

Siyasi donanımına bakılacak, adayın profili incelenecek, yereldeki dengeler gözetilecek.

Teşkilata sorulacak, mülakat yapılacak ama son noktayı genel merkez koyacak.

Ankara’dan gelecek talimatı bekleyecekler.

“Şu kişi ilçe başkan adayıdır”

demeden kongre yapılmayacak.

Karar verdikleri isme kimsenin karşı çıkma itirazı olmayacak.

Veya aday adayı olanların liste çıkarma olanağı bulunmayacak.

Tabiri caizse, biraz “erkekleşip” aday olma cüreti gösterenlerin ise kafası koparılacak.

Sonra delegeler tıpış tıpış genel merkezin belirlediği adaya oy verecek.

*

Tabi o adayın isminin altında yer alan il delegeleri de yine aynı yöntemle belirlenecek.

Onlar da aynı silsile yoluyla bir müddet sonra il başkanını tasdikleyecek.

Komik, hem de çok komik.

Gerçekten de partileri kendi hallerine bıraksalar, reel anlamda demokrasi kanalları işletilse bu ülkede neler olmaz!

Ama yok, yapamazlar! Hepsinin derdi kendi bekası.

Hiçbirinin demokrasiye falan inandığı yok.

*

CHP’de isteyen kişi aday olma özgürlüğüne sahip diye demokrasi var falan sanmayın!

Onlar da en az AKP kadar antidemokratikler.

O günkü yapıya aykırıysanız bırakın delegeliği; CHP’ye üye bile olamazsınız.

Partiye yeni bir üye mi kaydolacak; kim yolladı, kimin adamı, referansı ne, kırk takla attırırlar.

O üye formları bir türlü genel merkeze gitmez, klasörlerde bekletilir durur.

Şansa

… üyelik kaydı yapılmışsa bile yanına kimin adamı olduğu not düşülür ve sittin sene delegelik göremez.

Daha üye yapılırken, kendi muhalifini oluşturur.

*

Böyle bir yapı içerisinde o muhalifler bir araya gelme becerisini gösterirse çift listeli delege seçimleri olur.

Ama onların da güç merkezinde toplanmaları bir-iki ilişki yönetiminde bakar.

Sonuçta yukarısı ne isterse o olur.

Çünkü sistem böyle işler.

Buradaki yönetimin görevi, yukarısının görevde kalmasını garantileyecek ekibi kurmaktır.

Onu garantilemek demek, kendi yerini garantilemekle eş değerdir.

Genel merkezin işaret ettiği il başkanını ve kurultay delegelerini götürüp Ankara’da masaya koyamıyorsan;

Örgüt olarak senden bir HALT OLMAZ(!)

*

Yani, sonuç itibariyle “toptancı” bir komedi yaşıyoruz.

Neymiş, “demokrasi şöleniymiş”

Yesinler sizin demokrasinizi…

Kısaca şunu deyin:

Ali Güney

ile tamam mı devam mı?

İzmit’in kaybında rolü var mı yok mu?

Bunun muhasebesini yapmak için şölene gerek olmasa gerek.

Seçim kaybına uğramamış diğer ilçelerde biraz daha farklı olabilir.

Ama İzmit ortada…

*

Diğer yandan;

Mehmet Ellibeş

tuttu mu, tutmadı mı?

AĞABEYLİK modeli AKP’de iş gördü mü, görmedi mi?

Partiye ağabey mi lazım, teşkilatı canlandıracak isme mi?

Bu soruların cevabı yine genel merkezde.

Görüyorsunuz, kimsenin bir şey deme lüksü yok.

Dese de duyan yok!