Niye susuyorsunuz? Hala neyi bekliyorsunuz?
FETÖ Terör örgütüdür dedik, gün birlik günüdür, yek pare olma günüdür dedik.
Devletimize güveniyoruz, Hükümetin organlarına güvenmek için çabalıyoruz dedik ve bekledik.
15 temmuz darbe girişiminin ardından vatandaş olarak hangi görüşten olursak olalım,
İktidar kanadına tam destek verdik.
Derdimiz siyaset değil, derdimiz holiganlık değil, tek derdimiz “VATAN” diye yaklaştık olaya.
O günden beridir sadece neler yapıldığını yazmaya, kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık.
***
OHAL kararının alınmasını eleştirmedik, bilakis bazı kararların çok hızlı alınması gerektiğini savunduk.
Çünkü vatan birliğimizin tehdit altında olduğu bir zamanda OHAL’i tartışmanın anlamsız olduğunu düşündük.
Evet, OHAL’in bazı sakıncaları yok değildi.
Kanun hükmünde kararname ile bir saatte Bakanlar Kurulu’nda alınacak kararların hepsinin
Yüzde yüz doğru kararlar olmayacağını öngörüyorduk.
Çünkü hızlı hareket etmek, çabuk karar vermek zorundaydık. Doğal olarak hata da yapılabilirdi.
Ama önemli olan niyetti. Bu süreçte devletimizin ve hükümetin art niyetli olacağını düşünmek yersizdi.
***
Hala da aynı doğruda kalmak istiyorum fakat gelinen noktada beni rahatsız eden bir şeyler var.
Her gün o kadar çok gelişme oluyor ki; acaba iyi mi, kötü mü, yararlı mı, zararlı mı diye değerlendirmesini yapamadan
Yeni bir gelişmeyle karşı karşıya kalıyoruz.
Devletin mekanizmaları yukarıda kendi stratejisine göre bir şeyler yaparken,
Dönüp ilimize bakıyorum.
İlimizde durum maalesef her geçen gün daha karışık hale geliyor.
“Cadı avı” dedikleri kavramı kullanmamak için çok direndim.
Fakat olmuyor. Çünkü bu iş gerçekten cadı avına dönüşüyor.
***
İlk önce yargıdan, ordudan, emniyetten ve ardından iş adamlarından ve sivil toplum kuruluşlarından başlayan paralel temizlik
Beklendiği ölçüde geçti diyebiliriz.
Mesela operasyonlar yapılırken bir Murat Özdağ, bir Murat Çakmak gibi isimler gözaltına alınmasaydı
Bu operasyonların samimi olduğunu söyleyebilir miydik?
Söyleyemezdik çünkü bu gibi isimlerin ön ünvanları bu kentte “cemaatçi” olarak bilinir.
Kısa sürede kavuştukları makam ve servetlerde cemaatin imzası vardır.
O nedenle bunlara “cadı avı” diyemeyiz.
Fakat ne zaman ki iş, belediyelere ve kurumlara geldi, işte orada çuvallamalar başladı.
***
Her zaman savunduğum bir gerçek vardı.
Paralelcilerin en az ordu kadar, en az yargı kadar yoğun olduğu yerlerin başında belediyeler gelir derdim.
Ama ne hikmetse, belediyelerde beklenen hareketlilik olmadı.
Bu olmadığı gibi, göstermelik birkaç ismi açığa alarak tertemiz olduklarını düşünüyorlar.
Hadi diyelim o birkaç isimle koskoca belediye paralelcilerden temizlenecek.
İyi de kardeşim, kimi açığa alsanız “bizim paralelle alakamız yok, krizi fırsata çevirip işimizden ettiler” diye bas bas bağırıyorlar.
Bu konuda inanılmaz şikayetler alıyoruz.
İsimler havada uçuşuyor, herkes kendisine haksızlık yapıldığını haykırıyor.
Aralarından bir iki kişinin sesi çıkmıyor o kadar.
***
Mesela Körfez Belediyesi…
İlk olarak 11 kişiyi açığa aldı. Bunların arasında paralelle yakından uzaktan ilgisi olmayanlar da vardı.
Bu iddia benim değil, bizzat şahısları yakından tanıyanların ve kendi iddialarıydı.
Aynı şekilde bu süreçte Körfez Belediyesi’nde başkanın basın danışmanlığını yapan Osman Saraç da görevden alındı.
Hem de hiçbir gerekçe gösterilmeden.
Osman Saraç’ın FETÖ bağlantısı olmadığını onlar da kabul ediyor fakat böyle bir zamanda
Sorgusuz sualsiz apar topar işten çıkarılması hiç şık olmadı.
***
Saraç’ın ve diğerlerinin işten çıkartılmasına dışarıdan gelen tepki çoktu.
Ancak belediye içinde kimsenin ağzını bıçak açmadı.
Herkes ağzını açtığı anda sıranın kendisine geleceğinden korktu.
Çünkü mesai arkadaşlarına yapılanları gördüler.
FETÖ ile en ufak organik bağı bulunmayanların başına gelenler
Onları ürkütmeye yetti.
Ama bu işler öyle susmakla olmuyor maalesef.
Çok güzel bir söz var hani, “susma sustukça sıra sana gelecek” diye. O hesap yani.
Dün, günahsız yere işten atılan arkadaşlarının hakkını savunmazsan, bugün aynı dert gelir seni bulur.
***
Biz niye yazıp çiziyoruz?
Çok mu meraklıyız kendimizi riske atmaya?
Ama ne diyoruz?
İnsanlık bunu gerektirir. İçinde en ufak bir vicdan taşıyan kimse haksızlıklar karşısında susmamalı.
Çünkü siz sustukça kendinizi garantiye almış olmuyorsunuz.
Sustukça bir level daha atlayıp, sıranın size gelmesine aracılık ediyorsunuz.
***
Bakın, önceki gün yine Körfez Belediyesi’nde açığa alınan genç bir kardeşimiz vardı.
Adı Fatih Gümüş. Açığa alındığını öğrendiği andan itibaren veryansın ediyor.
Vatan hainliği suçlamasını kendisine yakıştıramıyor.
Doğrudur yanlıştır orasını bilmem ama birçok kişi bu anlamda kendisini destekliyor.
Biz de bu yorumları hiç sakınca görmeden haber yaptık, haksızlığa uğradım diyorsa yine yaparız.
Fakat ondan önce çok daha önemli bir ayrıntı var.
Az önce söylediğim gibi, haksız yere işinden edilen arkadaşlarına sen ne kadar sahip çıktın, onu söyle?
Öyle bir süreç yaşanıyor ki, yarın bir bakmışsınız size o yaftayı atanların yerinde yeller esiyor.
O nedenle bazen kaybetmeyi göze almak gerek.
***
Evet, iş, aş, ekmek… Bunlar önemli kazanımlar ama hayatta her şey bunlar değil.
Bazı şeyleri göze almayı bilmeli, doğrulardan taviz vermemeli.
Emin olduğunuz arkadaşlarınız, eşiniz dostunuz bir haksızlıkla karşı karşıyaysa
Sıranın size gelmesini beklemeden sesinizi çıkarmalısınız.
Bu yazıyı yazarken arada sosyal medya sayfama baktım.
Ve gözüme bir şey çarptı. Körfez Belediyesi’nde işten atılan Osman Saraç’ın kendisi gibi işten atılan Fatih Gümüş’e yaptığı yorum…
Tam da benim anlatmak istediğimi anlatıyordu.
Fatih Gümüş’ün FETÖ kapsamında açığa alınmasına verdiği tepki haberimizin altına şu sözleri yazmış Osman Saraç:
“Gecmis olsun. Zor bir süreç. Ama suçsuz günahsız olduğuna emin olduğunuz insanlar görevden alınırken yapacaktınız bu paylaşımı. Sıra size gelince değil…”
***
İşte benim anlatmak istediğim de buydu.
Sıra size gelinceye kadar susmayı tercih ettiğiniz anda, tehlike çanları çalıyor demektir.
Sizin anlayacağınız belediyelerde başlatılan sözde FETÖ temizliğinin ne kadar adil yapıldığı konusunda şüphelerim gittikçe artıyor.
Her yerden şikayet sesleri yükseliyor.
Bu isimler hangi kriterlere göre, hangi delillere göre, kimin talimatıyla alınıyor bilmiyorum.
Sayın Valimizin belediye içinde görev yapan binlerce ismi, kimin ne olduğunu bilme şansı olmadığına göre,
Bu işin keyfiyet ölçüsünde yapıldığı kanaati gittikçe netlik kazanıyor bende.
Baksanıza, günler geçti hala şöyle patır patır indiremediler şu bildik paralelcileri.
Hala bir naz bin niyaz…
Neyi bekliyorlar anlamadım (?)
Birine dokunsalar, domino etkisi yaratacaklar halbuki!