İNSANLIĞIN SON UTANCI…

Arzu Yalçın

Arzu Yalçın

Tüm Yazıları

Gazze 11 gündür bombalanıyor, hem de acımasızca, siviller ateş altında cehennemi yaşıyor.

İnsanlık yine bir katliam karşısında seyirci kaldı, tek yaptığımız izleyip kınamak, dua etmek, lanet etmek…

İsrail’e karşı 7 Ekim’de Hamas’ın El Kassam Tugayları tarafından “Aksa Tufanı” adı verilen saldırılar başlatılarak, füze saldırıları ve sızma yapılarak İsrail’in güneyi kontrol altına alınmaya çalışıldı. Çok sayıda rehine alınan olaylardan sonra İsrail hemen savaş ilan ederek havadan Gazze’yi bombalamaya başladı. İsrail Hamas’a karşı “Demir Kılıç Operasyonu” başlattığını açıkladı.

Gazze’ye tüm giriş ve çıkışlar kapatıldı. Şehirde su, elektrik ve gıda sıkıntısı bulunuyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamasına göre Gazze’de sadece 24 saatlik su ve gıda kaldı. Bir insani yardım konvoyu bekletiliyor, henüz şehre giriş yapılamadı.

Gazze’ye İsrail tarafından kara harekatı başlatılması an meselesi…

Her iki tarafta bunca acının ve kaybın sebebi nedir?

HAMAS 1987 yılında Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha tarafından İlk İntifada’nın başlangıcında Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kanadı olarak kuruldu.

Örgütün kuruluş amacı 1948 öncesi İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni kapsayan topraklarda yeniden Filistin İslam devletini kurmaktı.

Hamas'ın Haziran 2007'de Gazze Şeridi'ni ele geçirmesinden bu yana Gazze Şeridi'nin yönetimi Hamas tarafından yürütülmekte ve bu yönetim genellikle Gazze'deki Hamas hükümeti olarak anılmaktadır.

Her iki tarafta uzun yıllardır süren çatışmalarda onlarca kayıp yaşadı. Kudüs tüm dinler için kutsal olmasına rağmen İsrail yönetimi zaman zaman Müslümanlara karşı Mescid-i Aksa’da bile şiddet eylemleri yapmaktan çekinmiyor.

İsrail’de 1 Kasım 2022 seçimleri sonrasında iktidara gelen aşırı sağ koalisyonun Filistinliler’e yönelik aşırılık yanlısı politikaları ve şiddet olaylarında yaşanan artış bölgede bir patlamanın meydana geleceği şeklinde yorumlanmaktaydı. İsrail tarafından gelen yorumlar Hamas’ın ve İslami Cihad’ın daha önce Gazze’deki güvenlik duvarını farklı şekillerde geçtiği, fakat ilk defa savunma hattını bu kadar bariz bir şekilde yarabildiği şeklinde oldu.

Aslında bu olaylar aylardır Yargı Reformu ile sarsılan İsrail Hükümeti için adeta can simidi olmuş görünüyor. 2023 yılının Ocak ayında İsrail Adalet Bakanı tarafından duyurulan yargı reformu sonrasında ülkede yoğun protestolar yaşanmıştı.

İsrail’deki yargı reformu ile Yüksek Mahkeme’nin( Türkiye’deki karşılığı Anayasa Mahkemesi) hükümet kararlarına “makuliyet” penceresinden müdahale etmesinin önü kesilmiş oldu. Yüksek Mahkeme’nin yasaları iptal hakkının önünü kapatacak ya da hakim seçimlerinde hükümet kanadına avantaj sağlayarak yargı bağımsızlığına zarar verecek adımların atılması da yargı reformu paketinin içindeki diğer kritik adımlardı. 1990’lardan itibaren Yüksek Mahkeme bireysel hak, özgürlükler ve eşitlik ilkeleri bağlamında pek çok yasayı iptal etme noktasında oldukça aktif bir rol oynadı.

Temmuz ayında yasanın meclisten geçmesiyle muhaliflerin tepkileri devam ederken mevcut iktidar koalisyon hükümeti ve Binyamin Netenyahu savaş bahanesiyle kendi pozisyonunu ve politikalarını güçlendirme derdinde görünüyor.

Ancak İsrail’de savaş karşıtları giderek ses yükseltiyorlar. İntikam istemediklerini daha fazla insanın savaştan etkilenmesini istemediklerini söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.

Amerika ve Avrupa Birliği ise her zamanki gibi olaylara tek cepheden bakarak İsrail’i desteklediklerini açıkladı. Amerika uçak gemilerini İsrail’e göndererek desteğini arttırarak sürdürüyor.

Türkiye başından beri itidal çağrısında bulunarak, her iki tarafa da savaşarak çözüm elde edilemeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Gün fevri değil devlet aklıyla, soğukkanlılıkla ve insanlık vicdanıyla hareket etme günüdür. Türkiye olarak tarafların talep etmesi halinde esir takası dâhil her türlü arabuluculuğa hazır olduğumuzu belirtmek isterim. Gazze halkının ihtiyaç duyacağı insani yardım malzemelerinin tedariki konusunda da gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz.” şeklinde açıklamalarda bulunarak çatışmaların uzlaşmayla sonuçlanması için Türkiye’nin arabulucu olarak önemini de ortaya koymuş oldu.

Ortadoğu’da çıkan bu yangın başta Amerika, Rusya, İran tarafından körüklenirken bir anda alevler bize de sıçrayabilir. Ukrayna, Rusya, Suriye, Afganistan, Pakistan derken bir göç dalgası da Filistin-İsrail üzerinden Türkiye’ye doğru akmaya başladı.

Türkiye ve Türk milleti olarak tüm bu olanlar karşısında bir kez daha bağımsız vatan topraklarına sahip olmanın, ekonomik ve siyasi anlamda gücün önemini anlamış olduk.

Dünyanın en sağlam temellere dayalı ülkelerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman masumların ve mazlumların ezilmesine, yok olmasına seyirci kalamaz, bizler dünyaya huzur ve sükûnet gelmesi için elimizden geleni yaparak bir an önce çözüm bekliyoruz.

Hala din ayrımı yaparak taraf tutan Avrupa Birliği ve Amerika iki yüzlülüğünü her fırsatta gösteriyor.

Son söz olarak;

Müslümanlar sahipsiz değildir,

Kimse mazlum kanı akıtarak dünyayı yöneteceğini, şekillendireceğini düşünmesin…

Türkiye ve Türk Milleti var oldukça buna izin vermeyecektir…