Alaaddin Sarı: Katili, beş avukat savundu
Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı, gazetemize verdiği söyleşide, merhum genel başkan Abdullah Karacan’ın katilinin 5 avukat tarafından savunulduğunu belirterek, “Bu 5 avukatın finansını sağlayan kimdi? Kimler tarafından neden desteklendiği konusunda soru işaretleri var” dedi

Röportaj: Aysun Özcan Erenkaya
Fotoğraflar: Merve Dişli
Lastik İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı ile detaylı bir söyleşi gerçekleştirdik. Rahmetli başkan Abdullah Karacan’ın ardından göreve gelen ve geldiği günden bu yana belli kesimin hedefi olmaktan kurtulamayan Sarı’yı gazetemizde misafir ettik. Yaklaşık iki saate yakın süren sohbetimizde pek çok konuya değindik. İki bölüm halinde yayımlayacağımız röportajımızın ilk bölümünde daha çok, Alaaddin Sarı’nın ve Lastik İş’in iki yıllık sürecini değerlendirdik.
Kanaatime gelince…
Bazı röportajlar vardır, sunuma hazır hale gelene kadar sizi oldukça zorlar. Alaaddin Bey ile yaptığım söyleşi tam da böyleydi. Çünkü ona ne sorarsanız sorun, Sarı kendi demek istediğini söylüyor. Ama tabi biz de o öyle diye başkanı kendi haline bırakacak değiliz. Elimden geldiğince sorudan kopmadan net cevaplar almaya çalıştım. Profesyonel siyasetçilere taş çıkaran tarzıyla Alaaddin Sarı, istendiğinde ulaşılabilir sendika başkanı olma konusunda doğru yolda ilerliyor.
Alaaddin Bey’e Rıza Kuvars ve Abdullah Karacan’ın yaptıkları ortada tamam. Bununla övünmek hakkınız ama iki yıllık süreçte siz ne yaptınız diye sordum.
Başkan Sarı, Karacan’dan aldığı bayrağı yere düşürmediklerini hatta bir tık ileriye taşıdıklarını anlattı. Kendisine yapılan sözlü saldırıları ise Karacan’ın ölümüne sebep olduğunu düşündüğü karanlık güçlerin maşalarının yaptığını işaret etti. ilginizi çekeceğini düşündüğüm röportajımızın ilk bölümüyle sizi baş başa bırakıyorum.
***Kasım 2018’de göreve geldiniz, 2 yıl oldu ama bir türlü Lastik İş’te çalkantılar bitmiyor. Sizce neden?
-Lastik İş Sendikası marka bir sendika, işin açıkçası öyle değerlendirmek gerekiyor. Marka olmasında Abdullah Karacan başkanın önemli bir emeği var. Özellikle Kocaeli’de hem sosyal tesis hem yatırım noktasında. 1999 yılında biz geldiğimizde sendika kayyumdaydı. Biz araçları çok uzağa park ediyorduk hacizliydi araçlar. Olağanüstü seçim dönemi yaşadık Abdullah Başkan genel başkan olduktan sonra sendika toparlanmaya, sosyal sendikacılık noktasında açılmaya başladı. Sosyal tesis konusunu rahmetli söz vermişti. O sözünü otelle alakalı yerine getirdi. Çalkantıların olması da Lastik İş’in göz önünde olması nedeniyle yaşanıyor.
“BENİM POPÜLER OLMAMLA ALAKALI DEĞİL”
***Evet, diğer sendikalarda da arasanız malzeme çoktur ama nedense hep Lastik İş konuşuluyor?
-Aslında öyle. Mesela Bileşik İş Metal Sendikası’nın, Petrol İş Sendikası’nın genel başkanı burada oturur ama ne hikmetse Lastik İş ön planda. Bu bizimle alakalı değil. Rahmetli katkı sağladı onun altını kesinlikle çiziyorum. Burada konu benim popüler olmam değil. Lastik İş Sendikası’nın popüler olmasıyla alakalı. Lastik İş Sendikası’nın 70 yıllık tarihine baktığımıza Türkiye’de ilkleri yapan bir sendika olduğu görülür. Fabrikaya girerken işçilerin üstü hırsızmış gibi aranırdı. O zaman Rıza Kuvars aynı zamanda milletvekili idi “İşçi üstünü aratma, sendikana bırak” diye kampanya başlatmıştır. O kampanya neticesinde işçi sınıfının üstünün aranmaması için kanun çıkmıştır. Türkiye’de şu an işçi sınıfının üstü aranmıyorsa Rıza Kuvars zamanında başlatılan kampanya sayesindedir.
“BİZ AİDAT ALMIYORUZ”
***Size iyi bir miras bıraktılar, dolayısıyla işiniz kolay değil?
Evet, ta en başından bu yana gelen bir mücadele çizgisi var. Lastik İş işçisi eşit işe eşit ücret çalışır. Bugün Lastik İş gitse işverenin hoşuna gideceği bir anlayış olur. Eşit işe eşit ücreti kaldırır. Bizde bir yıllık işçi de 25 yıllık işçi de aynı ücreti alır. Bu sendika gidip başka bir sendika geldiği zaman eşit işe eşit ücret hakkı kalkmış olur. Bunlar çok değerli kazanılmış haktır. Lastik işçisinden biz aidat almıyoruz. Lastik işçisi aidat vermiyor sendikasına. Aidatı biz işverenin kendisinden alırız, işçinin aidatı kesilmez.
“EVRENSEL DEĞERLERİN ARKASINDAYIZ”
***İşçi bunu çok anlamıyor sanki, aidatı kendileri veriyorlarmış gibi yorumlar yapılıyor bazen?
-Bilinçli işçi bunun bilir. Eğitim seviyesi yüksektir. Kaldı ki eğitim noktasında ilkokul mezununun bile anlayabileceği bir anlayış içerisindeyiz. O tamamen kafa karıştırmak için yapılan art niyetli yorumlar. Biz her şeyden önemlisi hak, hukuk, adalet gibi evrensel değerlerin arkasında duruyoruz. Bunları söylemekle kalmayıp hak, hukuk, adaletten oluşan üç katlı binanın çatısının ahlakla örülmesi gerektiğini söyledik. Hak, hukuk, adalet kavramı bitmişse ne kadar hakkaniyetli oluğunuz sorgulanır. Son dönemlerde her yerde esnafından vekiline kadar veya STK’lara kadar bu kavramları boş kullandık. Yozlaşmaya gitmek zorunda kaldı. Her şeyin başı ahlaktır ve bunu da söylem olarak söylemiyoruz.
“KADERİN CİLVESİ DEMELİ”
***Rahmetli Abdullah Karacan omuzlarda taşınan bir genel başkandı. Ama diğer taraftan baktığınızda omuzlarda taşınan başkan bir işçisi tarafından canından oldu. Aynı zamanda ibretlik bir hikaye var ortada. Sizin bu anlamda işçilerle diyaloğunuz nasıl? Karacan’a sevginin yanında ondan korkanlar da vardı. İşçiler Alaaddin Sarı’dan korkuyorlar mı?
-O saygıyla da alakalı bir durum. Yönetim tarzı olarak değerlendirdiğimizde herkesin bakış açısı farklıdır. Kimisi yöneticiliği uygularken kendi felsefi yaklaşımı içinde olabilir. Rahmetli genel başkan çok duygusaldı ve babacan bir tavrı vardı. İhanet dediğimiz bir kavram vardır. İyilik yaparsın ama karşıdan o iyiliği görmediğinde bazı insanlar bunu tepkisellikle karşılar bazıları makul bakar. Bu kişiden kişiye değişir. Acı tarafı genel başkanın işe aldırdığı bir kişi tarafından hayatını kaybediyor olmasıdır. Tamamen bir yaklaşım olarak değerlendirmek gerek. Bunu da tarif ederken kaderin cilvesi demek daha doğrudur. Bir mahkeme süreci var hala bitmedi.
“KARANLIK VE ORGANİZE GÜÇLER VAR”
***Karacan’ın öldürülmesinin rastgele bir olay olmadığını mı düşünüyorsunuz? Karanlık güçlerle ilgili açıklamanızdan sonra Savcılık size ‘Ne biliyorsun?’ diye sordu mu?
-Organize ve karanlık güçler noktasında basın açıklamalarımız aynı şekilde devam ediyor. Bir insanın bir fabrikada kendi silahıyla öldürülmesi hadisesi var ortada. Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Kaldı ki Abdullah Karacan’dan bahsediyoruz. Abdullah Karacan sendikaya çok şey kazandırmış bir başkandı. Bırakın sosyal tesisi; toplu sözleşme pratiğinde baktığımızda 4857 dediğimiz, 2008’de çıkan esnek çalışma modelini sendikasında hiçbir toplu sözleşmede koymayan kişidir. İstihdam büroları dediğimiz son dönemlerde çıkan yasal düzenlemeyi toplu sözleşmelerde işverenlerin ısrarına rağmen koymamıştır. Lastik İş Sendikası’nın geçmiş gücü ve Abdullah Karacan’ın gücüyle birleşmesiyle meydana gelen hadiselerdir. 1980 senesinde taşeron sisteminin hayata girip işçi sınıfını kemirdiği mağdur ettiği bir anlayışı kaldıracak şekilde toplu sözleşmede ‘ destek’ dediğimiz fabrikada çalışan arkadaşlarımızı sendikalı yapar konuma getirdi.
“KATİLİ NEDEN BEŞ AVUKAT BİRDEN SAVUNDU”
***Yani birilerinin nasırına mı bastı demek istiyorsunuz?
-Buradan çıktığınızda Abdullah Karacan Lastik İş Sendikası’na inanılmaz derecede katma değer katan bir başkandı. Tehdit edilen bir konumdaydı, biz de tehdit ediliyorduk. Kim olduklarıyla alakalı bir suç duyurusunda bulunduk. Tehdit sadece şahsımızla alakalı değil ailelerimize varıncaya kadar tehdit edildik. Rahmetlinin duruşmasında neden 5 avukat katili savundu? Bu 5 avukatın finansını sağlayan kimdi? Kimler tarafından neden desteklendiği konusunda soru işaretleri var. Avukatlık mesleğinde bedava avukatlık hem hukuken hem kanunen yapamazlar. İllaki bir yerden almak zorundalar. Bu avukatların finansmanı kimler tarafından karşılandı? Dolayısıyla her ne kadar mağdurdu destek olduk deseler de arkasını takip etmek gerekiyor.
“YAZANLAR AYNI YAPI İÇİNDEN”
***Peşini bırakmayacaksınız, öyle mi?
-Bu hadise uluslararası noktaya gidecek kadar, Türkiye’yi hedef noktasına koyacak duruma geliyorsa araştırmak gerekiyor. Ben buna karanlık güçler demekle de kalmam. Hala bitmiş değil, hala kafamızda soru işaretleri var. Lastik İş Sendikası’nın bu kadar üstüne gidilmesindeki etken nedir? Niye bu kadar uğraşılır? Oralarla bir bağlantısı var mıdır, soruyorum. Bu kadar sendika varken neden Lastik İş? Başka bir şey var burada. Onu bütünlük içerisinde değerlendirdiğimde organize ve karanlık güçler maalesef Lastik İş Sendikası’na saldıranlar, yazanlar, çizenler aynı yapı içerisinde devam ediyorlar.
***Size bir tehdit geliyor mu bu konuyu kurcalıyorsunuz diye? Korunuyor musunuz?
-Sosyal medyadan dolayı mahkemesi süren şeyler var, öldüreceğiz diyenler var. Kamunun bana tahsis etmiş olduğu özel bir polis tarafından korunuyorum ama en önemlisi Allah tarafından korunuyorum.
“SÜRECİ İYİ İDARE ETTİK”
***Rıza Kuvars’ın, Abdullah Karacan’ın neler yaptığını konuştuk. Peki, sendikayı büyütmek adına siz ne yaptınız?
-Önemli bir mirasın başındayız. Lastik İş Sendikası maddi manevi diye değerlendirilir. Manevi boyutuyla bedeller ödemiş bir sendika ve bu kazanımlar kolay elde edilmedi. Biz yönetim kadrosu olarak bu bilinçle hareket ediyoruz. Bu kazanımlar takdir edersiniz ki rahmetli genel başkanla birlikte geldi. Ben 99 yılında rahmetli genel başkanla birlikteydim. Bu kazanımlar Abdullah Karacan’ın liderliğinde olmuştur. Ben de yanında bulundum.
"ÇOK BÜYÜK ACI YAŞADIK"
Biz bir kaosu devraldık. Rahmetli genel başkan öldürülmüş, sendika kim genel başkan olacak, nasıl gidecek, rahmetli genel başkanın tavrını sürdürebilecek biri gelecek mi gibi sorulara cevap bulma peşindeydik. Biz çok büyük bir acı yaşadık, çok duygusal anlarımız oldu. Cenazesi, ailesi, sevenleri, çalışan arkadaşları bir bütün olarak değerlendirdiğimiz zaman ilk etapta bizim 3 arkadaş olarak süreci iyi idare ettiğimizi değerlendiriyoruz.
“BU İŞİ YAPMA NİYETİNDE DEĞİLDİM”
***Lastik İş Sendikası Başkanı olmak nasıl bir duygu? Zorlandığınız zamanlar oluyor mu?
-Bunu söylemek abesle iştigal olur ama o dağınıklığı toparladıktan sonraki süreçte çok da bu işi yapma niyetinde değildim. Ama genel itibariyle arkadaşlarla aldığımız kararlar neticesinde bu işin yapılması konusunda, bırakıldığı takdirde toparlanma sürecinin darmadağın olacağı konusunda görüş birliğine vardık. Genel kuruldaki farklı arkadaşların yönetimde teşkil etmelerini yaşadık. Kendi içsel problemlerimizi yaşadık, bir pandemi yaşadık. Pandemi süreciyle birlikte bir toplu sözleşme süreci de yaşadık. O süreçte Abdullah Karacan’ın bir ağırlığı vardı, bu yönetim bu süreçte ne yapabilirin bakışları üstümüzdeydi.
“BASIN, LASTİK PİYASASINA HAKİM DEĞİL”
***Karacan’dan sonraki ilk toplu sözleşme çok önemliydi, gözlerin üstünüzde olması normal?
-Biz bu sorumluluğumuzun bilincindeydik. Toplu sözleşmede klasik föy çalışmalarımızı yaptık. Sendika tarihinde de ilk defa bir toplu sözleşmenin lansmanını yaptık. Hiçbir sendikanın yapmadığı bir şey yaptık. Çalışan arkadaşlarımızın ne istediğini tüm dünyaya anlattık. Çünkü çalışanlarımız dünya lastik piyasasına çok hakim olmasa da basınımız da çok hakim değildi. Dolayısıyla biz nereye gidiyoruz, dünyadaki lastik piyasası nereden nereye gidiyor, önümüzdeki süreçlerde ne olabilir bunları anlatmak ve bildirmek durumundaydık.
“BAYRAĞI BİR TIK YUKARI ÇEKTİK”
***Toplu sözleşmenin sonuçları sizi tatmin etti mi?
-Pandemi olmasaydı toplu sözleşmedeki taleplerimiz daha da fazla olacaktı. Biz geldiğimizde ‘Abdullah Karacan’ın dikmiş olduğu bu bayrağı düşürmeyeceğiz’ gibi bir yaklaşımımız olmuştu. Son dönemlerde yapılan toplu iş sözleşmeleri pandemiye rağmen, fabrikalardaki hastalıklara rağmen, bakanlığın toplu sözleşmeleri askıya almasına rağmen görüşmeleri zoom üzerinden yaptık. Geçmiş 4 sözleşmeyle kıyasladığımız zaman da bayrağı bir tık yukarı çıkarttık ve enflasyonun üstünde bir sözleşme bitirmiş olduk. Bir kaosun içerisinde toplu sözleşmeyi bitirmek bizim için bir sınavdı, bu sınavı geçtik. Bu sınavı geçmemiz bundan sonraki hadiseleri geçeceğimiz anlamına da gelmez. Çünkü Lastik İş yaşayan bir organizma.
*** Yeni bir toplu sözleşme var mı?
-Her yerde var. Urfa’dan Edirne’ye, Adana’dan Trabzon’a kadar örgütlendiğimiz yerler var. Kocaeli’de lastiklerin sözleşmesi ön plandadır. Lastiklerin sözleşmesi önümüzdeki yılbaşında olacak. Düzce Bölgesi’nde bir fabrikayı bitirdik en son.
“BU GEMİYİ BATIRMAMAMIZ LAZIM”
***Kaosun üzerine geldik dediniz. Toplu sözleşmeler dışında yaptığınız bir şey yok mu?
-Fırtınalı bir denizde kaptanlık dümenini aldık ve bu gemiyi batırmamak lazım, kimsenin gemide burnunun kanamaması lazım. Pandemi sürecinde arkadaşlarımızın kayıpları olmaması konusunda DİSK ve Lastik İş olarak çalışmalarımızı sürdürdük. Sendika muhaliftir, sistemi eleştirir. Eleştiri dünyanın en kolay ve en güzel şeyidir ama icraat başkadır. Biz ne yaptık mantığıyla hep eleştirdik. Pandemi sürecinde kamunun almış olduğu yasakları eleştirdik, işçi çıkışlarını eleştirdik en sonda da asgari ücreti eleştirdik. Beklediğimiz rakamların ne olduğunu özellikle siyasi partinin genel başkanlarını ziyaret ederek DİSK olarak yaptık.
“YEDİ YÜZ ELLİ TL’Yİ DEVLET İŞÇİYE VERSİN”
***Neydi beklediğiniz rakamlar peki?
-Asgari ücretten hükümet SSK primlerini yüzde 5 indirim yapmak suretiyle işverenden almıyor. Devlet işverene ve işçiye aynı uzaklıktaysa, asgari ücretten işverene nasıl verdiyse işçiye de vergi dışında kalacak şekilde süspansiye etsin. Süspansiye 750 TL gibi bir ücrete tekabül ediyor, bunu işçiye ver. Bunların temelinde sosyal devlet olmak yatıyor. Türkiye’yle alakalı eleştiriyoruz ama sendika olarak da kendimize dönüp bakıyoruz. Sosyal tesisimiz var evet ama biz de sosyal devlet yaklaşımıyla devleti eleştiren bir sendika olarak, yönetim olarak arkadaşlarımızın Lastik İş Sendikası’nın 5 yıldızlı otelinde 7 yıldızlı olarak itibarını yükselttik.
“SENDİKACILIK, SÖZLEŞME YAPMAK DEĞİLDİR”
***Nasıl yani 7 yıldız?
-Sosyal tesislerden yararlanma oranı işçiden kar marjı almadan olmak zorunda diyerek akıllı telefonlara barkod sistemi indirttik. Arkadaşlarımız sosyal tesisi kullanmaya geldiğinde kar marjı almadan sosyal sendikacılık kavramından yararlanmaya başladı. Bu da rahmetlinin yaptığından bir tık daha yukarıya çıkarttığımızın bir göstergesi. Bununla da kalmadık sendikacılık 2 yılda bir sözleşme yapmak değildir dedik, aileyi ele alacak bir bakış açımız olması gerektiğini düşündük. Barkod sistemini arkadaşlarımızın eşlerine de açtık.
“KAR MARJI OLMAYACAK”
***Lastik İş Sendikalı olupta emekliye ayrılanlar da yararlanabilecek mi?
-Tabi ki yararlanabilecek. Emekli olmuş arkadaşlarımıza da sistemi açtık. Kar marjı almadan onlar da yararlanacak. Yaptıklarımızın yanında ayrıca 17 Ağustos’un deprem bilincini oluşturacak çalışmalar yaptık. Depremle alakalı depremden hayatını kaybeden çalışan arkadaşlarımızı andık. Önlemlerimizi alalım dedik. Binaların içerisinde deprem çantamız dahil olmak üzere sağlayalım dedik. Fabrikadaki arkadaşlarımızın çocuklarıyla alakalı da resim ve şiir yarışması düzenledik. Babayı aldık, çocuğu aldık peki anne? Pandemi olmasaydı anneleri de gerek ev ekonomisi, çocuk eğitimi olmak üzere eğitimlere anneleri de koymuş olacağız.
“BİZ GERİ ZEKALI MIYIZ?”
***Lastik İş Sendikası otel yaptı, cafeterya yaptı, sosyal tesisler yaptı. Sizin döneminizde başka yatırımlar olacak mı peki?
-Eğitim noktasında da bir okul projemiz var. Lise düşünüyoruz, tematik lise. Eğitim bizim için vazgeçilmez kavramlardan bir tanesi. Çocuklarımızın geleceğine yatırım yapmamız gerekiyor. Bu ülkenin en büyük sıkıntısı eğitimdir. Nasıl oluyor da bizim çocuklarımız anaokulundan itibaren İngilizce dersi almasına rağmen bir Hindistanlı ya da Ortadoğulu gibi İngilizce konuşamıyor? Biz geri zekalı mıyız? Bu beni çok rahatsız ediyor. Nerede bir hata var? Hep topu taca atıyoruz. Hep eleştiriyoruz ama ne yapıyoruz? İngilizce ve matematikte çakmışız. Yapay zekalar hayatımızın içerisine girecek biz matematikten anlamıyoruz. Bu ülke başarılı olamaz, ilerleyemez. Rekabet noktasında olamaz. Dolayısıyla biz kendi arkadaşlarımızın çocukları için matematik ve İngilizce etüt merkezi açacağız Kocaeli Şube binamıza.
***Ücretsiz mi olacak?
-Bedava olmayacak. Bedava peynir fare kapanında olur misali, bunun bir bedeli olacak. Bu da bir örnek olsun diye yapacağız. Diğer sendikalar da yapsın alan genişlesin.