KAVGANIZA BASINI KARIŞTIRMAYIN!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

İzmit Belediyesi Nisan ayı Meclis toplantısı hayli tartışmalı geçmişti.

Yıllık denetim raporlarının kamuoyuna yansıdığı toplantıda AKP’liler Hürriyet’e önemli ithamlarda bulundu.

Bu ithamları Kocaeli halkı birkaç gündür okuyor takip ediyor.

Herkes Başkan Hürriyet’in suçlamalar karşısında ne cevap vereceğini merak ediyordu.

Aynı gün üç kez saati değiştirilen toplantıyı muhabirimiz yerinde takip ederken ben de canlı yayından izleme fırsatı buldum.

Konuya geçmeden evvel bir hakkı teslim edelim.

Fatma Kaplan Hürriyet, konu ne olursa olsun asla canlı yayından korkmuyor!

Belediye meclisinden tutun, önemli toplantılardan anbean İzmit halkı haberdar oluyor ve bu iyi bir şey.

*

Konuya dönecek olursak;

Hürriyet’in üç yıllık görev süresince adı ilk kez akçeli işlerle yan yana geldi.

Dolayısıyla şaşkınım.

Yakınlarına, yakınındaki kişilere doğrudan teminle rant dağıttığı iddia olunmuştu.

Buna inanmak istemiyorum çünkü az çok Hürriyet’i tanıyorum.

İsraftan kaçınan, lükste gözü olmayan, mütevazı yaşamı seven bir yapısı vardır.

Hürriyet markalı giyinmekten bile hoşlanmayan biridir.

Kimse için riske girmez diye bilirim (ki hala öyle mi bilmiyorum)

O yüzden yapacağı basın açıklaması ile kendini nasıl ifade edeceği önemliydi.

Yaklaşık iki saate sığdırdığı toplantıda kah sinirlenen kah kahkaha atan Hürriyet çok konuştu.

Konuştukça konu dağıldı, kendi dağıldı, başka başka yerlere ve şahıslara sıçradı.

Geçmiş dönemden örnekler verdi, şimdiki dönemin de açıkları olduğunu söyledi.

“Bana hesap soracak en son kişiler bunlardır, hangi yüzle konuşuyorlar” demeye getirdi, ki bu arızalı bir yaklaşım demekti.

Konuyu getirip bu noktaya sıkıştıran Hürriyet kahir ekseriyetle yaptığı gibi yine Kocaeli basınına sataştı.

Kendi partisinin yapamadığı muhalefeti ve onu sahiplenme işini basından bekledi.

Toptancı bir yaklaşımla yine herkesi bir tarafa yamayan mesajlar verdi.

Paranın gücünden bahsetti. Yani (sağda solda hep söylediği gibi) basını parayla satın aldılar demek istedi.

İktidar belediyeleri hakkında atılan manşetleri beğenmediğini söyledi.

Aynısını (‘Sayıştaycı saçmaladı’ manşetini örnek verirken bunu yine bizden öğrenmişti) biz desek manşetleri tahmin bile edemiyorum dedi.

Bunları söylerken denetim raporlarına yansıyan basın giderlerini unutmuş gibiydi.

İzmit Belediye Başkanı olmasına rağmen, Kocaeli’nin tüm ilçelerinde yayın yapan ilçe gazetelerine, yanında bir eleman dahi çalıştırmayan internet site sahiplerine bile belediye bütçesinden reklam verilmişti.

Versin tabi, bu son derece doğal. Hedefleri de var.

Ayrıca kimse basını söğüt gölgesi görmemeli.

Ama sen verirsen adı reklam, karşı taraf verirse adı satılmışlık olmasın bir zahmet!

*

Başkan Hürriyet’in, paranın gücüyle susturulduğunu ima ettiği gazetelerle kimleri kastettiğini anlamaya çalıştım.

Bunu kurum olarak üstüme alınmalı mıyım acaba diye düşündüm.

O toplantıda kastettiği basın arasında biz var mıydık ki?

Ama sonradan fark ettim ki; Hürriyet, AKP’li belediyelerde ne kadar usulsüz iş varsa hemen hepsini bizim yaptığımız haberlerden öğrenmiş.

Eline aldığı haber görselleri olsun, sözle bahsettiği skandal haberler olsun, bizim gazetemize aitti.

Demek ki neymiş; nerede yolsuzluk nerede hırsızlık, nerede arsızlık varsa ve kim bunları bize ihbar ediyorsa Gazete Barış oradaymış.

Bunun için reklam alması veya almaması önemli değilmiş!

*

Zaten bütün sıkıntı da burada.

Bazıları basına reklam vermekle rüşvet vermeyi birbirine karıştırıyorlar.

Biz, bizimle çalışmak isteyen herkesle siyasi tarafına bakmaksızın çalışırız.

Bunun için kimseye ayrı bir ajanda açmayız.

Bizimle çalışmayanları da hedefe oturtmayız.

Mesela (kendi tercihleridir) İzmit Belediyesi ile çalışmıyoruz.

Ama Hürriyet’in iki saatlik konuşmasını görmezden gelmek bir yana, on tane can alıcı haberi yine biz yaptık.

Diğerleri, reklam verdikleri gazetelerin çoğu toplu bir haberle konuyu ezdi geçti.

Hatta ezdikleri için İzmit Belediyesi ertesi gün tam 39 tane o basın toplantısından haber derleyip basına servis etme ihtiyacı doğdu.

Peki kim dikkate aldı o 39 haberi, hiç kimse!

Olay o gün oldu bitti diye bakıldı, öylece geçiştirildi.

Biz ise on tane ayrı haber ile Hürriyet’in açıklamalarına yer verdik.

Bu bizim Hürriyet’e özel yaptığımız muamele değildi.

Benzer (önemli gördüğümüz) toplantılardan sekiz on tane haber çıkartıp, o gün o konunun gündem olmasını sağlamak bizim kendi TARZIMIZDIR.

Kafalara böyle yerleşsin diye ısrarla anlatıyorum.

*

Kısacası sadece işimizi yapıyoruz.

Kişilere takılı kalmıyoruz.

Eğer Hürriyet’in dediği gibi olsaydık, yani kişilere takılı kalsaydık ne olurdu?

İnanın bu sorunun cevabını öğrenmek bile istemezlerdi.

O yüzden bizim de siyasilerden tek beklediğimiz, işimize saygı göstermeleri.

Gazeteci sadece sizi iyi yazdığında iyi olan değildir.

Bu konuda Kemal Kılıçdaroğlu’ndaki hoşgörünün onda birini yakalayın o bile yeter!

*

Diğer yandan;

AKP’lilerin İzmit Belediyesi hakkındaki iddiaları çok ciddi.

Zamanın da onlar da aynısını yapmıştı diye bakmak ise tarafgirliktir.

Bu halk siz aynısını yapmayın diye sizi oraya seçti.

Ve dolayısıyla ben hala kim doğru kim yalan söylüyor anlayamadım.

Mesela sadece bir örnek vereyim.

Başkan Hürriyet, şoförünün kayınpederinin lokantasından 1036 TL’lik hizmet aldıklarının faturasını basınla paylaşırken;

Aynı anda AKP’li meclis üyesi Fikret Hocaoğlu Hürriyet’i yalanlayarak 117 kusür binlik bir başka fatura yayınlıyor. Bunların hepsi aynı sat içinde yaşanıyor.

*

Şimdi soruyorum; her ikisi birden doğru olamayacağına göre biri kesinlikle yalan söylüyor.

Peki biz kime inanacağız?

Onu da geçin…

Hangisi yalan söylerse söylesin çok yazık, bu memlekete yazık.

Her iki taraf da İzmit’in menfaati için oraya seçildiler, sorumluluk üstlendiler.

Ama hiç utanmadan bu milletin gözünün içine baka baka bizi işletmeye çalışıyorlar.

AKP’liler AKP’li meclis üyesine inansın, CHP’liler CHP’li başkana inansın, tamam.

Eee bu halk kime inansın?

*

Gördüğünüz gibi toplum olarak çok ciddi bir ahlak sorunumuz var.

Allah sonumuzu hayretsin demekten başka seçenek kalmıyor.

Şunu temin ederim ki, biz gazeteciler olarak, Gazete Barış olarak, doğru yerden bakmaya devam edeceğiz.

Ne duygularımıza kapılacağız ne de kimseye körü körüne düşmanlık edeceğiz.

Bize açıktan düşmanlık edenlere karşı ise kalitemizi bozmadan yaptığımız işle karşılık vereceğiz.

Amma… Edepli edebinden sustuğunda, edepsiz ‘ben susturdum’ diyemeyecek.

Bu sözlerim sadece bir güruha değil, herkese…!

Kavganıza basını karıştırmayın artık!

--------------------

Dip Not: Bu tür yazılarda devreye sokulan ve artık kabak tadı veren -sözde ALGICILARA, yani TROL ordularına üzücü bir haberim var.

Maalesef size bu köşeden ekmek çıkmayacak. Bugün de nasibinizi başka kapıda arayın!