Ağacın Hafızası

Saadet Sevinç Doğan

Saadet Sevinç Doğan

Tüm Yazıları

Tina Vallès tarafından kaleme alınan kitap yumuşacık ve akıcı bir dil ile bizlere önemli bir konuyu anlatıyor. Emrah İmre’nin çevirdiği kitabın basımını Can Çocuk üstleniyor. Hayata dair her şeyi nasıl da güzelce ele alabileceğimizi, sözcüklerimizi nasıl da doğru seçeceğimizi gösteriyor elimdeki kitap.

Dedesinin hafızasını yavaş yavaş kaybedecek olması ile ailedeki hemen herkesin yaşamında da değişimler başlıyor. Jan adlı ana karakterin ve aynı zamanda torunun ağzından dinliyoruz olanları. Muhteşem bir dede torun ilişkisi seriliyor önümüze. Öyle ki kitabın yarısına kadar tek solukta okuyorum her şeyi. Dedenin hayattan edindikleri bir bir seriliyor çocuğun önüne ve ince detaylarla süsleniyor. Jan’ı okuldan alma işi de dedeye ait ve okuldan eve kadar geçen sohbetler harika. Ancak hastalık kendisini belli etmeye başladığı andan itibaren değişimler de başlıyor ve bu sefer anneanne de geliyor okul çıkışlarına. Alzheimer gibi bir hastalığı dayanışma ve hoşgörü üzerinden ele alması okur olarak duyguları da canlandırıyor bende. Ailedeki herkes kenetleniyor birbirine. Jan da o zamana kadar hissettiği ama sormaktan çekindiği gerçekle yüzleşiyor ve dedesinin sorununu öğreniyor. Kitapta bazı kısımlar çok hoşuma gitti. Örneğin her akşam babanın Jan’a masal anlatması ve uykudan önce beraber vakit geçirmeleri. Sonraları bu rutielin dedeyle torun arasında geçmesi. Dedenin torunuyla sohbetlerinde her şeyin açıkça konuşulabilir olması. Örneğin Jan dedesine hastalığı ile ilgili sorular sormaktan çekinmiyor. Bence bu kısımlar çok iyileştiriciydi. Dedenin de duygularını açması anlamında kıymetli de.

Dede ve torun sohbetleri çerçevesinde ilerleyen sayfalarda ağaçlardan ve hayata dair hemen her şeyden bahseden ikili ile okur olarak bizler de dahil oluyoruz onların hatırlattığı her şeye. Geçmiş, aidiyet, kökler, ağaçlar, doğa ve insan ilişkisine dair çok fazla şey geçiyor zihnimden benim de. Salkım söğüt ağacı üzerinden dedenin yaşadığı travma ise kitap boyu merak uyandırıyor. Ancak itiraf etmeliyim belirli bir noktada tıkandığımı hissediyorum okurken. İlk sayfalardaki akıcı dilin yerine yazarın söylemek istedikleri ekleniyor. Öyle ki yazarın daha anlatacakları var ve bu nedenle bizler de dinliyoruz yazarı. Sanki Jan’ın elinden sözü alıyor yazar ve biraz da kendisi bahsetmek istiyor yaşananlardan. Yaşanmışlık kokan sayfalar var bundan sonra karşımızda. 10 yaşında bir çocuğun yerini ailedeki herkes alıyor anlatımda bu sefer. Jan her geçen gün kendisine bırakılan mirası daha da çok sahipleniyor. O mirasta sözcükler, hikayeler, düşünceler, anlatılar ve fazlası var. Dedesi var en çok da. Açıkçası bu açıdan şanslı da bir çocuk diye düşündüm şimdi Jan için. Benim böyle bir dede torun ilişkim olmadı. Bununla beraber sadece karlı bir kış akşamı trenle seyahat ederek köyden bize gelen dedemin elindeki Tadelle marka çikolatayı anımsıyorum. Bu yaşımdayım ve hala o çikolatayı görünce o ana geri dönerim. Paylaşımlarımızın ne kadar az olduğunu şimdi yazarken ve Jan’ı düşünürken bir kez daha fark ediyorum. Onlar arasındaki özel bağ ve sohbetler okuyucu olarak beni de sarıp sarmaladı.

Ağacın Hafızası kitabındaki konuyu ele alan başka kitaplar da okudum ama diyebilirim ki aralarındaki en naif anlatım buna ait. 11 yaş üstü diye not ilave edilmiş arka kapakta ama bence her yaştan okuyucuya iyi gelebilecek bir kitap. Bir de konuyu bir çocuğun ağzından dinlemek, onun gözünden görmek çok daha zenginleştirici. Bir de, anın kıymetini gösteriyor niyetlenmiş olmasa da. Okumanın üzerinden epey zaman geçti ama şimdi tekrar üzerine düşünürken sevdiklerimizle geçirdiğimiz anların kıymetini bir kez daha görüyorum. İlişkiler, bağlar, yaşam üzerine keyifli bir okuma için çocuğunuzla beraber okuyabileceklerinizden birisi Ağacın Hafızası.