“Atatürk’ü hiç satmadım”
Yaklaşık iki yıl önce İzmit Belediyesi çok ama çok anlamlı bir işe imza attı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in manevi oğlu Tarihçi-Yazar Eriş Ülger’e intikal eden Atatürk’ün eşyalarından oluşan özel koleksiyonu
Yeşil Konak olarak bilinen yapıda sergiye açıldı.
Yapılan anlaşmaya göre Atatürk’ün kullandığı 400’den fazla eşya, müzeye dönüştürülen Yeşil Konak’ta üç yıl boyunca sergilenecekti.
Ancak anlaşma süresine neredeyse bir yıl daha zaman varken, sözleşme feshedildi.
İzmit Belediyesi fesih gerekçesi olarak, Tarihçi-Yazar Eriş Ülger’in, eserleri İzmit Belediyesi’ne satmak istediğini, bu satış karşılığında 10 milyon TL talep ettiğini,
Belediye olarak Atatürk’ü pazarlık konusu yapamayacaklarını ifade eden bir açıklama yayımladı.
Bu açıklamayı okuyunca şaşırdım.
Çünkü onun öncesinde Eriş Ülger ile Başkan Hürriyet kameralar karşısında iyi dilek temennileri eşliğinde protokolü sonlandırmıştı.
Sonra ne oldu da İzmit Belediyesi Eriş Ülger’i “Maddiyatçı”, daha doğrusu “Atatürk üzerinden menfaat elde etmeye çalışan” biriymiş gibi algılanan o açıklamayı yaptı?
Eriş Bey bu işe ne diyordu?
*
Söz konusu Atatürk olunca benim de hassasiyetim malum…
Anlayıp dinlemeden bir yargıya varmak istemedim.
Çünkü Eriş Ülger öyle sıradan biri değil, Atatürk’ün manevi torunuydu.
Üstelik Atamıza ait eşyaların yer aldığı ve dünyanın en büyük eserlerine sahip bir müzeye 10 milyon lira bedel biçmek bana çok komik bir rakam gibi geldi.
İşin bir başka boyutu ise kayıp bir eşyadan söz edilmesiydi.
Evet, Atatürk’e ait çok özel koleksiyonda Atamızın son kahvesini içtiği fincanın bir parçasının kaybedildiğini duydum.
Bu nasıl müze korumak? Bu nasıl sorumsuzluk?
Gerçekten de böyle bir şey olabilir miydi, yoksa birileri İzmit Belediyesi’ni zan altında mı bırakıyordu?
Doğal olarak Eriş Bey’e ulaşıp, onu çok fazla üzmeden konuyu bir kez de ondan dinlemek istedim.
Son derece beyefendi bir üslup ile içindeki feryadı haykırdı Eriş Bey.
Üzgündü, kırgındı, kızgındı, kendini ifade edememenin verdiği mahcubiyet vardı sesinde.
Çok şey anlattı!
*
Ben Eriş Bey’i aradığımda zaten kendisi Avukatlarına bir basın açıklaması gönderdiğini, bunu basınla paylaştıklarını ifade etti.
O açıklama kimi gazetelerde yer alsa da konunun tam olarak anlaşıldığını sanmıyorum.
Konuya duyarlılığı olanların takdir etmesi üzere, size Eriş Bey ile yaptığım konuşmayı aynen aktarıyorum.
---------
***Eriş Bey, affınıza sığınarak sormak istiyorum. İzmit’teki Atatürk Müzesi birdenbire bitirildi. Ortada bir anlaşmazlık mı yaşandı?
-Ben polemik yapmak istemiyorum ancak şunu söylemeliyim ki Sayın belediye başkanı Fatma Kaplan Hürriyet hanımefendinin yapmış olduğu açıklamayı bu sabah öğrendim. Son derece üzüldüm. Şöyle ki benim 79 senelik yaşamım içinde, bir şeye yanlış başlarsanız yanlış bitirirsiniz. Doğru başlarsanız doğru bitirirsiniz. Biz bu müzeye çok güzel başladık fakat benim inisiyatifim dışında yanlış bitirildi. Üzülerek belirteyim ki Fatma Kaplan Hürriyet hanımefendinin yapmış olduğu açıklama gerçekleri yansıtmak şöyle dursun, gerçekle ilgisi alakası yok.
***Aslında siz Fatma Başkan ile yan yana gelmiştiniz. Hoş da bir veda konuşması yapmıştınız. Onun üzerine belediye tarafından yapılan basın açıklamasında bir saptırma mı var?
-Şöyle saptırma var. Beni Yılmaz Özdil’le veya İlber Ortaylı’yla karıştırıyorlar. Ben Atatürk’ü yazdım İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ama ben Atatürk’ü hiç satmadım! Sanki beni orada Atatürk’ü satıyormuşum şeklinde kullandılar. Beraber yaptığımız konuşmayı arşivleyecekler zannettim. Bilmiyordum ki!
***Yani kayda alınan o konuşmayı yayımlamayacağız mı dediler?
-Bana kamuoyuyla paylaşacağız diye söylemediler. Karşılıklı bir sözleşme yaptık, iptal ettik ve güzel bir kahvaltı sonunda kapatılacağı yönünde anlaştık. Birtakım sıkıntılar yaşandı ama bunları paylaşmanın anlamı yok. Her paylaşım Atatürk’ü üzer, ben üzülsem ne olacak? Mevzubahis Atatürk olduğu zaman çok samimi söylüyorum ister kişiler ister kurumlar ister makamlar olsun hepsi teferruattır.
O yüzden hiç gerek duymadığım halde, hiç ihtiyaç duymadığım halde hiç lüzumu yokken hem kamuoyunu germenin hem de güzel başlamış bir şeyi güzel noktaladığımızı zannettiğim bir konuyu böylesi bir ikbal uğruna kullanmak çok yanlış oldu. Bunun vebali ve günahı ortaya çıkacaktır fakat ben arzu etmiyorum daha fazla bu konunun uzamasını. Ama ok yaydan çıktı.
***Ok yaydan çıkmasa bunu size sormazdık. Şu an kamuoyunda pek çok vatandaş belediyenin açıklaması sonrasında sizin Atatürk’ün eserlerini ticari malzeme yaptığınızı, bundan kazanç elde etmeye çalıştığınızı düşünüyor?
-Kazanç meselesine geleyim. Orada Sayın Fatma Kaplan Hürriyet Hanım’ın anlatımı tümüyle gerçek dışı. Yanlış da değil, gerçekle ilgi alakası yok, olay öyle değil.
***Nasıl peki? Sonuçta yayımlanan videoda Fatma Hanım sizin koleksiyonun İzmit Belediyesince satın alınması talebiniz olduğunu söylüyor?
-Evet ortada öyle bir rakam var ama nasıl olduğunu izah edeyim. Ben Van’da bir Atatürk İlkokulu yaptırdım bunu da kimseden sponsorluk almadan yaptım. Bunları ben icap ettiği zaman belgeleriyle açıklayacağım. Böyle bir para konuşuldu, konuşulmadı değil çünkü bana teminat verdiler ‘İzmit halkı buna sahip çıkacak belediye değil ve bu İzmit’te yaşayacak’ dediler. Ben de ‘Bu şartla kabul ederim, şartım şu; ben bir Atatürk İlkokulu daha yaptıracağım, lösemili çocuklara zaten yardım ediyorum birkaç milyon lira o çocuklara yardım edeceğim bir de elimde para kalırsa üzerine birkaç kuruş daha koyarak bir köyde sağlık ocağı yaptırmak istiyorum’ dedim.
Kendilerine de buradaki bütün uygulamaları her kuruşuna kadar faturalarıyla paylaşacağımı söyledim. Ben daha ne diyebilirim? Ben daha ne söyleyebilirim?
***Talebinizi neden karşılayamayacağını anlatmış Fatma Hanım. Mevzuata uymadığından bahsetmiş. Bunda yanlış bir şey var mı? Bunu sizin yanınızda açıklamış?
-Beni üzen bu değil. Bunu yayınlayarak Atatürk’ü pazarlık etti demesi asabımı bozdu. Çünkü yalan söylüyorlar. Doğru söyleseler ellerini öpeceğim evet ben bunu söyledim kamuoyundan da özür diliyorum sizden de özür diliyorum, ben sizi kandırdım’ diyeceğim ama noktası bile doğru değil. Ben müzeye gelen İzmit halkının ağlayarak çıktığına şahit oldum. Bu insanlarla iç içe yaşadım, bana sarıldılar Atatürk’ün torunu diye. Ben nasıl o insanlara ihanet ederim, bu mümkün mü? Bunu yapmak için bırakın Atatürkçü olmayı, insan olmamak lazım.
***Koleksiyonu sergilediğiniz başka yerlerde benzer sorunlar oldu mu?
-Hayır, ben hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Bu müze Almanya’da Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker önderliğinde açıldı. Ondan sonra Süleyman Demirel zamanında Çankaya’da açıldı, daha sonra Kültür Üniversitesi’nde açıldı. Ondan sonra Amerika Başkanı Clinton İstanbul’a geldiğinde açıldı, Ataşehir’de açıldı. Peki, bunlar açılırken oradaki objelerin iyi olup olmadığı incelenmedi mi?
***Objeler hakkında ileri geri konuşmalar mı var yoksa?
-Evet, dünden beri telefonum susmuyor, beni arıyorlar. Şimdi o objelerin içinde şüphe uyandıran şeyler var demek ne demek? Ne kadar küstahça, aşağılayıcı bir ifade. Vatandaşlar bunu söylüyor. 2 senedir o müze orada açıktı ve 2 senedir sayın başkanımızla çalıştık. Ama bugün gelinen noktada kendisine sevgi gösteriyorum ancak saygı göstermiyorum çünkü doğru söylemiyor. Ben kendisini insan olarak seviyorum ama doğruyu söylemediği için kendisini şiddetle kınıyorum. İcap ederse kamuoyu önünde gerekiyorsa tartışmaya açığım.
***Size çok açık soracağım. O müzede Atamızın son kahvesini içtiği fincanın bir parçasının kaybolduğu ve bu sebeple belediye ile olan protokolü erken sonlandırdığınız doğru mu yoksa bunlar asparagas mı?
-Normalde İzmit Belediyesi ile yaptığımız anlaşma 31 Aralık 2023’e kadardı ama üzülerek belirtiyorum ki evet, doğru bir eşya kayboldu. Ne kaybolduğunu söyleyemeyeceğim, bunu en iyi belediye biliyor. Siz de araştırabilirsiniz ama ben demeyeceğim.
***Eriş Bey, sesinizden de anlıyorum ki bu konu sizi çok üzmüş?
-Ben bu müzeyi Almanya’ya taşıdım, iki ay evvel Alman dergisinde çıktı. Almanlar ilgi gösterdi kapak yaptı Atatürk’ü. Bunları yapan biri nasıl Atatürk’ü satmaya kalkar? Ben bir tek kere Atatürk müzesini satıyorum demedim. İzmit halkına armağan ediyorum dedim. Devam edecek olursam orada yaptığım okulun fotoğrafını da paylaşacağım. Hepimiz duygusal olarak Atatürk’ü seviyoruz ama bilimle de sevmek lazım. Halkı böyle bir şeyle yorduğu, hırpaladığı, ortak ettiği için başkanı şiddetle kınıyorum. İnanın İzmit halkını üzmüş olmaktan dolayı o kadar müntesibim ki çünkü İzmit halkı bu üzüntüye layık değil. Belediyenin yaptığının 10 kat fazlasını sevgisiyle, gözyaşıyla anlatımıyla İzmit halkı yaptı.
***Son olarak İzmit halkına bir mesajınız var mı?
-Hatam varsa söyleyin özür dileyeyim ama çok yanlış başlayan bir şeyi kötü bitirdikleri için belediyeye kırgınım, kızgınım. Buna devam etmek istemiyorum halk üzülüyor. Biz çok güzel bir şey yaptık. Ağlayanlarla beraber ağladık. Bunları hiçe sayarak bir ikbal uğruna kendi şahsı için birtakım ifadelerde bulunuyorsa bunun sorumlusu, bu ifadeleri kullananın kendisidir.