ELLİBEŞ TEMİZLİĞE BAŞLAMIŞ!
Gölcük Belediye başkanlığının ardından emekli olup torun sevme hayalleri kurarken
Kendini birden il başkanı olarak bulan Mehmet Ellibeş, il başkanlığını parti görevi olarak kabul etmiş, kongreden sonra bir başka isme devredeceğini açıklamıştı.
Ancak çok çalkantılı dönemden sonra “Ağabey” formülüne geçen AKP’de hesaplar tutmadı ve Ellibeş’le yola devam denildi.
Uzun süre teşkilat yönetmede zayıf kalan, siyasi mesajlar vermeyle ilgili sıkıntı çeken Ellibeş,
Ne hikmetse yaklaşan genel seçimler öncesinde anca havaya girdi.
Eline her mikrofon aldığında sert söylemlerle muhalefete yüklenen Ellibeş’in iyiden iyiye milletvekilliğine ısınma turları yaptığı görülüyor.
*
Ellibeş’in konuşmalarını hazırlayan bir mutfak ekibi var mı bilemiyorum.
Kanaatim arka planda iyi bir ekip çalışması olduğu yönünde.
Çünkü bunlar onun jargonu değil!
Ellibeş bırakın polemik yaratmayı; çok gerekmedikçe polemiklere cevap dahi vermez.
Ilımlı politika izler.
Tam bir emekli gibi yani… Görev verildi, bitireyim de gideyim havasındaydı.
O, hangi partiden olursa olsun hiç kimseyi direkt karşısına alacak kişilikte bir politikacı olmadı hiçbir zaman.
Mesela CHP il başkanı Harun Yıldızlı’ya direkt ateş ettiğini hiç gördünüz mü?
Göremezsiniz çünkü Ellibeş aynı zamanda sağlam mikro milliyetçi özelliğine sahiptir.
Kendisi gibi Gürcü olan Yıldızlı’ya bir yere kadar yüklenebilir.
Bir noktadan sonra milliyetçilik damarı kabarır.
Ama milletvekili olabilmek için Harun Yıldızlı’ya çakmaya, onu karşıya almasına gerek de yok hani!
Recep Tayyip Erdoğan’ın her yaptığını savunarak, gündemdeki polemikleri takip edip onlar üzerinden muhalefete yüklenerek pek ala politika yapılabilir.
Ellibeş de bu aralar aynen bunu yapıyor farkındaysanız.
*
Dövizin önlenemez yükselişini diline dolayan muhalefete, “Onların Dolarları, Euroları varsa bizim de Erdoğanımız var” gibi, vıcık vıcık, hiçbir derinliği olmayan sözler edebilir.
Bu sözlerle AKP tabanını konsolide edebilir.
Popülizmin nimetlerinden faydalanarak kendini Ankara’ya gösterebilir.
Farkındaysanız Mehmet Başkan son zamanlarda bu yönde bir strateji güdüyor.
Kafaya koymuş bir kere… Milletvekili olmak istiyor.
Bu uğurda önüne çıkan, çıkması olasılık dahilinde olan ne varsa şimdiden önlem alıyor.
Çünkü Ellibeş’in işi o kadar da kolay değil.
*
Birincisi; erken seçim olması halinde Ellibeş’in neredeyse hiç şansı kalmıyor.
Adı üstünde erken seçim…
Teşkilatı başsız badrıksız bırakıp “Gel sen vekil ol” demeyeceklerdir.
Muhalefet sokakta, meydanlarda, medyada, sosyal medyada, kısacası her yerde erken seçim için diretiyor.
Böyle bir tabloda sadece Ellibeş’e değil, tüm partilerin il başkanlarına vekillik yolu kapalı olur gibime geliyor.
O yüzden vaktinde bir seçim olması Ellibeş’in işine gelir.
*
İkincisi; AKP’de eski ezberler bozuldu.
Eskiden il başkanlığı yapanları milletvekilliği ile taçlandırıyorlardı.
Bu gelenek Mahmut Civelek ile sekteye uğradı.
Aynı bahtsızlığı Şemsettin Ceyhan da yaşadı.
Keza Abdullah Eryarsoy hiçbir şey olamadan günah keçisi ilan edilip kafası koparıldı.
Yani üç tane il başkanı bu anlamda kazaya uğradı.
Ellibeş neden dördüncü olmasın?
*
Tüm bunların yanında bir de Ellibeş’in ciddi rakipleri var.
Bu rakipler öyle açıktan onun karşısında yer alan, çalışma yapan kişiler değil.
Bilakis kendi ekibi içerisinden…
Mesela Şahin Talus, mesela Halit Çokan gibi.
Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Dr. Şahin Talus ile
Teşkilat Başkanı Av. Halit Çokan öteden beri yana yakıla milletvekili olmak istiyor.
Bu onların içinde kalan bir ukde!
Her ikisi de AKP’nin teşkilat bakımından uzun yıllardır kahrını çekti.
Ama son anda ne oluyorsa oluyor ve bu iki ismin bir şekilde üstü çiziliyor.
Ne il başkanı olabildiler ne milletvekili…
*
Böyle giderse bu dönemde de bir bardak soğuk su içmeleri sürpriz olmayacak.
Neden mi?
Çünkü AKP yönetimi içerisinde erken başlayan gizli bir yarış var.
Bu kapsamda başkanlık erkini sonuna kadar kullanan Ellibeş,
Hem Talus’u hem de Çokan’ı ayağının altından çekmek istiyor.
Teşkilat içerisinde ne kadar arızalı insan veya tartışma yaratacak konu varsa onlara havale ediyor.
Kendisi risk almıyor, hiç kimseyle arasını bozmuyor, herkese mavi boncuk dağıtıyor.
Kendine dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışıyor.
Ve böylece teşkilat yoklamalarında açık ara birinci çıkmayı hedefliyor.
*
Son zamanlarda siyasi söylemlerini sertleştirmesinin ardında yatan neden aslında bu!
Yoksa doların yükselişinden Ellibeş’in çokta memnun olduğunu sanmıyorum.
Hiçbir akıl bunu bu şekilde bağıra bağıra savunmaz.
Yüksek perdeden hem de içinde yağcılık barındıran sözlerle bir savunma yapmak için işte böyle şahsi beklentilerinizin olması lazım.
Beklenti malumunuz…
Arap atı gibi sonradan açılan Mehmet Başkan ulusal basına kadar yansıyan söylemleriyle dikkatleri üzerine çekmeye çabalıyor.
Ellibeş bakalım muradına erecek mi?
Teşkilat ona iyi bir karne verecek mi, izleyip göreceğiz.
--------------------
BİR AYNAYA BAKSAN MI…?
Kendinden başkasını gazeteci olarak görmeyen akıl fukarası yine yazmış çizmiş.
Bana ve diğer meslektaşlarıma sataşmayı görev edinen bu zat,
Zamanında benim CHP üyesi olduğumu, hatta aday adaylığımın olduğunu söyleyip,
Şimdi CHP aleyhine haberler yaptığımı, büyükşehri ve AKP’yi parlattığımı yazmış.
Bunları yazarken ismimi yazma cesareti gösterememiş.
Daha önce olduğu gibi yine kalleşçe ve kaypakça davranış sergilemiş.
Tam da kendisine yakıştığı gibi.
*
Sevgili okurlar, bu müptezel var ya!
Eskisi gibi AKP’li başkanlardan, vekillerden, hatta CHP’nin ileri gelenlerinden rağbet görmüyor ya;
Kimse onu adam yerine koymuyor ya;
Yanında çalıştığı kişiden cep harçlığı alacak konuma geldi ya;
Bütün bunların hırsını bizden çıkarmaya çalışıyor.
Oysa oturup bir kendini sorgulasa neden bu hale düştüğünü anlayacak.
Ama iyiden iyiye muhakeme yeteneğini kaybetmiş, frensiz kamyon gibi gidiyor.
Gazetecilik ahlakına sığmayacak şeyler yapıyor.
*
Mesela…
CHP il başkanı “baba dostu” diyerek kapısına gidiyor, ertesi gün yapılan özel sohbeti köşesinde deşifre ediyor.
Sonra o il başkanı bir daha onunla görüşmeye çekinince vay efendim kimden korkuyorsun diye sorma cüretini gösteriyor.
Böyle bir karaktere kim neden güvensin diye düşünmüyor.
Gazeteciliğin güvene dayalı yapıldığını sanki bilmiyor.
Burada olan tam da bu!
İnsanlar artık ona güvenmiyor, yazdıklarına itibar etmiyor.
Her lafın birinde meslektaşlarına ağır hakaretler eden,
Kişisel hesabı olduğunu bağıra bağıra ilan ettiği Başkan Büyükakın’a aşağılık ifadeler kullanan bu zat-ı muhtereme Allah yardım etsin.
Ama şunu bilsin ki; Gazete Barış’ı itibarsızlaştırmaya onun ne kalemi ne de kişiliği yeter!
*
İnsanlar doğru haberi, hızlı haberi, güvenilir haberi kimden nereden alacağını gayet iyi biliyor.
Ve bu konuda Barış Gazetesi olarak asla bütün payı kendimize almam, alamam!
Bu meslekte helal yollardan evine ekmek götüren herkesin bunda payı var.
Ben sadece gazetem adına, habercilik refleksi konusunda bir iddia ortaya koymanın dışında meslektaşlarıma hadsizlik yapmam!
Galip Hoca Sadun Ağabey, Adem Turgut, Cemalettin Öztürk, Engin Şahin, Gökhan Karabulut, İlker Akşit, Ergün Demir, Zeynep Yalçın ve pek çok gazeteciyi bu şehir seninle mukayese bile etmiyor artık!
Senin kalibren belli!
Rüzgara göre dümen kıran, kullanılmaya müsait, kullanıldıktan sonra kenara bırakılan objeden farkın yok!
*
Neymiş, zamanında AKP’li patronlara direnmiş-miş.
Biz o direnişleri çok iyi biliyoruz.
Herkesi kendin gibi DEMANS yaşıyor sandın galiba.
*
İster ıspanaklı bonfile ister kuzu pirzola…
Valla ikisi de kaliteli menü.
Bir market poşetine kadar düşmekten çok çok daha iyi.
Hele de o menüleri yerken başkana aklına estiğini sorabilmek, yağdanlık yapmadan, ne tepki alırım diye çekinmeden, sahibim kızar mı demeden sorular yöneltmek,
Verilen cevaplara cevapla olayı köpürtmek pirzoladan daha lezzetli.
Ama sen bunların tadını bilmezsin.
Sana yemek ısmarlayanların gözünde sen, etikete kıymet veren biri olduğun için,
Bir başkan, bir vekil veya önemli bir isimle oturduğunda kafa kola gelen,
Kendini önemli sayan, ama aslında itibarı olmayan birisindir.
Öyle olmasaydı bu şehrin gelmiş geçmiş tüm büyükleri, önemli insanları senin bu hale düşmene seyirci kalmazdı.
O yüzden kendini çok fazla önemseme.
Akşam sabah bize ağza alınmayacak küfürler etme!
Ben senin ne kadar çirkef olabileceğini gördüm, asla o seviyeye inemem!
Bak bu dünyanın altı da var!
Onu da geçtim, senin çoluk çocuğun, eşin, gelinlerin yok mu, var.
Bari onları düşün, senin bu haline üzülmüyorlar mı, üzülüyorlardır muhakkak.
İnsanın ailesinden öte ne var şu hayatta Allah aşkına!
Gazeteciliği çok seviyorsan sadece gazetecilik yap.
Bize sataşarak, galiz küfürlerle saldırarak itibar kazanamayacağını anla artık.
Ama bunun yanında sana cevap vermiyoruz diye bizi aptal falan da sayma!
Senin attığın çamur bize tutmaz.
Benim sağım da solum da, çizgim de ilkem de belli.
Rüzgar nereden eserse essin, devran istediği yere dönsün, beni ırgalamaz ama seni ırgalar.
Aynaya baksan hepsini görürsün ya, neyse…