Ne zaman özgür hissedeceğiz?
Siyaseti az çok bildiğimi düşünüyorum.
Olayları analiz ederken siyaset kültürünün getirdiği kaideler üzerinden değerlendirme yapıyorum.
Yazdıklarım çoğu zaman yazıya konu olan muhataplarını kızdırıyor olabilir.
Onlar bizi kafasına göre bir yerlere yamamak isteyebilir.
Üstü kapalı mesajlarla bize gider yapabilir.
Öfkesini bir şekilde dışa vurabilir.
Hatta ve hatta devranın dönmesini bekleyip bizi hesaba çekecekleri günü bekleyebilir.
Bunların hiçbiri zerre kadar beni korkutmuyor, ürkütmüyor.
Atalarımızın dediği gibi, meyve veren ağaç taşlanır.
Son tahlilde okuyucular havanda su dövenlere değil, icraata bakar.
*
Gazetecilik doğru yapıldığında ve doğru anlaşıldığında aslında kişi ve kurumları yanlışa değil doğruya sevk eder.
Bizim yapmak istediğimiz tam da bu…
Kendi adıma söyleyeyim, ben yazı yazarken kimin hoşuna gider kimin zoruna gider diye bir hesabın içinde olmam.
Sadece ve sadece konuya odaklanır, araştırmamı yapar, ona göre fikirlerimi yazarım.
Ama kentimizde öyle insanlar var ki; işine gelmeyen her konuda basına hakaret etmeyi,
Basını itibarsızlaştırmayı kendine huy edinmiş.
Allah hepsine akıl fikir versin.
AKP iktidarını basını yandaşlaştırmakla, tek tipleştirmekle suçlayanlar,
İktidarı ele geçirince benzer tavrı sergiliyorlar.
Merak ediyorum; biz ne zaman özgürleşeceğiz?
Ne zaman üstümüzdeki baskı rejiminden kurtulacağız?
*
Özgür basın ifadesini kullananların laf salatasından başka bir şey yapmadığı ortadayken,
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu önümüzdeki günlerde Yerel Medya Çalıştayı düzenliyor.
Hep söylediğim bir şey var.
Kemal Kılıçdaroğlu’ndaki hoşgörünün zerresi, Kocaeli’deki temsilcilerinde yok!
Kendisiyle yaptığım röportajda bunu bir kez daha görme, anlama fırsatı buldum.
Kılıçdaroğlu ile yaptığım söyleşiden sonra Kocaeli’deki CHP’lilerin, nasıl olur da bana röportaj verdiğini sorguladıklarına dahi şahidim.
Ama Sayın Genel Başkanın gazeteciliğe bakışı bunların bakışının yanından bile geçmiyor.
Kılıçdaroğlu öyle bir geniş yüreğe sahip ki, şimdi isteyim yine giderim, yine bizi kabul eder.
Onca yoldan geldiniz, kahve içmeden bırakmam der.
İşte, bizimkiler bunu anlayamıyor.
Bu yüzden 15-17 Ekim tarihleri arasında Marmaris’te yapılacak olan yerel basın çalıştayı çok önemli.
O çalıştayda yerel basının sorunlarından ziyade, CHP’de en büyüğünden en küçüğüne söz sahibi olan kim varsa hepsine
Basın özgürlüğüne saygı, medyayla doğru ilişki öğretilmeli.
İşlerine gelmeyen en ufak bir konuda basın kategorize edilmemeli.
Bu ülkede herkesi satılmış olarak göremezsiniz!
CHP en büyük hatayı burada yapıyor.
Oy vermeyenleri cahil cüheyla diye suçlayıp, o cahil cüheyla kesimden oy beklemeleri gibi…
Siyaset böyle yapılmaz.
İnsanları önce suçlayıp, sonra aşağılayıp, ardından “Bize oy verin” diyemezsiniz.
Aynı şekilde basın da öyle…
Yazılanların doğruluğuna bakmayıp, önüne gelene satılmış muamelesi yaparsanız daha çok ağlarsınız.
Bu edalar ben ve benim gibileri daha da kamçılar, haberleri yok!
*
CHP’nin yerel medya Çalıştayına davetliyim.
Çokta ısrar ettiler katılmam için ama ne yalan söyleyeyim hiç içimden gelmiyor.
Ancak yine de iktidara inanmış, bu uğurda bir şeyler yapma çabasında olmaları takdire şayan bir durum.
O yüzden bu Çalıştayı çok önemsiyorum.
Detaylarını daha sonra aktaracağım.
Ve yakinen takip edeceğim.
Bakalım bizimkiler bu Çalıştaydan ne anlayacak?