Bu dönem kimseye ekmek yok!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

İSU Genel Müdürünün oğluna yapılan kıyak olayında son nokta konuldu.

Kamu vicdanının kabul etmeyeceği bu olay karşısında Büyükakın çok değişik bir karar aldı.

Değişik diyorum çünkü kimse böyle bir sonuç beklemiyordu.

Değişik diyorum çünkü bugüne kadar AKP’de benzer vakalar yaşandığı halde en ufak bir girişim olmamıştı.

Eski genel müdür İlhan Bayram’ın çocuğu gibi mesela…

O da Derince Belediyesi üzerinden memuriyet hakkı elde etmişti.

Onca yazdık çizdik de ne oldu?

Sadece çocuğu mu?

Eşine sağladığı makam aracı, özel şoför gibi imkanlar da cabası…

İlhan Bayram kapağı Samsun Belediyesi’ne atınca olay unutuldu gitti.

Oralarda ne yapıyor ne ediyor bilen gören yok.

Onu da artık Samsun düşünsün.

*

Ya, İsmail Baran…?

İkinci kez başkanlığa aday gösterilmeyen Baran da Kartepe Belediyesi üzerinden İSU’ya yönetim kurulu üyesi yapılmamış mıydı?

Aslına bakarsanız öteden beridir İSU adeta arpalık gibi kullanılıyordu.

Fakat ona rağmen kimse genel müdürün oğlunun kör göze parmağım misali, memur yapılacağını

Tekrar İSU’da paranın döndüğü yerde görev verileceğini beklemiyordu.

Olayı bu kadar sansasyonel hale getiren de bu değil miydi?

Hal buyken CHP, bu skandalı İSU genel kurulunda patlattı.

CHP Grup Başkan Vekili Engin Taşdemir, müthiş bir başarıya imza atarken;

Başkan Büyükakın’ın kucağına pimi çekilmiş bomba bıraktı.

Merakla beklemeye koyulduk, Büyükakın acaba ne karar verecek diye.

En nihayetinde karar verildi ve oğul Oğuz Sağlık’a altın tepside sunulan memuriyet hakkı geri alındı.

Ali Sağlık ile yola devam denildi.

Sebep olarak da Ali Sağlık’ın yıllara sari olan çalışmasında en ufak bir çiziğinin olmamasının hatırı güdüldü.

Bir anlamda vefa gösterildi.

*

Fotoğrafa bu çerçeveden baktığımızda evet doğru.

Bugüne kadar Ali Sağlık ile alakalı benim kulağıma en ufak bir olumsuz vaka nedir gelmedi.

Olsaydı herhalde ilk duyacaklar arasındayım.

Daha önceki genel müdürde olduğu gibi yani…

*

Bu olay bize şunu gösterdi.

Başkan Büyükakın’ın herkeste yer eden “Dürüstlük” imajı boşuna değilmiş.

Bugün en azılı muhalefet üyesi, seçmeni bile Büyükakın’a,

Rant, adam kayırmacılığı, torpil, akçeli işler gibi kamuoyunu rahatsız eden olaylar üzerinden yüklenemiyor.

Dolayısıyla o imajına uygun olarak bu olayda bir aksiyon alması gerekiyordu.

Ama bunu alırken de hem siyasi hem vicdani hesap yapmalıydı.

Mahallenin delisi misali, olayın üzerine balıklama atlayıp o gazla Ali Sağlık’ı harcasaydı, onu alkışlayandan çok genişçe bir karşı cepheyle de karşılaşabilirdi.

Karşı cephe olmasın diye genel müdürün oğlu haksızca elde ettiği işinde keyfine keyif mi çatsaydı?

Yok, o da onun kabul edeceği bir şey değildi.

Düşündü taşındı ve malum kararı verdi.

Bu kararı verirken tutunduğu tek yer Ali Sağlık’ın sağlam bir geçmişi, temiz bir sicilinin olmasıydı.

Peki, bu kararda Ali Sağlık’a sahip çıkan manavların etkisi olmuş mudur?

Bence hayır!

AKP’de ne kadar kuyruk acısı bulunan manav varsa birden harekete geçtiler.

Hemşehricilik adı altında yaptıkları savunmaların her biri evlere şenlikti.

Benim hırsızım iyidir anlayışının hakim olduğu savunma mekanizmaları aslında ibretlik vesikasıydı.

Yani neredeyse Ali Sağlık’ı oğluna yaptığı torpil nedeniyle ayakta alkışlayacaklardı.

Zaten oldum olası şu mikro milliyetçiliği, kafatasçılığı anlayamıyorum.

Sırf aynı topraklarda doğdu diye bir insanın her şeyi sahiplenilmez ki!

Ali Sağlık’ı yedirmezlermiş!

Hele benzer bir hata yapsın da görelim bakalım neler oluyor.

Başarılı bürokratlık hayatında edindiği kredinin tamamını bu olayda kullandı bitirdi.

Sonuca gelirsek…

Bu olay aynı zamanda sadece Ali Sağlık’a değil, bütün kadrolara da gözdağı oldu.

Bu dönem “en azından” bu konularda kimseye ekmek yok!

------------------

BİRAZ EDEP YAHU…!

Eski Başkan Nevzat Doğan döneminde İzmit Belediye Meclis toplantılarını hiç kaçırmazdım.

Özellikle meclis çoğunluğunun CHP’de, başkanlığın ise AKP’de olduğu dönemi aralıksız takip ettim.

Elimden gelse bütün ilçe belediyelerinin meclis toplantılarını izlemeyi isterim.

Fakat buna ne zaman yeter ne de enerjim…

O yüzden merkez ilçe olması, kent siyasetinin İzmit’te atması hasebiyle İzmit Belediye meclislerini olabildiğince takip etmeye çalışıyorum.

Bununla birlikte büyükşehir belediye meclis toplantılarını da kaçırmamaya gayret ediyorum.

Eski Başkan Karaosmanoğlu döneminden bugüne değin büyükşehir meclislerini de izlemeyi sürdürüyorum.

Kent adına alınan kararların, kimin ne yaptığını anlamanın en güzel yolu belediye meclislerini yerinde gözlemekten geçiyor.

Ancak son seçimlerde CHP İzmit’i kazandıktan sonra ilk bir-iki meclis dışında toplantılara katılmadım.

Sebebi ise; şeffaf yönetim anlayışıyla, halktan kaçıracak bir şeyimiz yok diyen Fatma Kaplan Hürriyet’in;

Belediye meclis toplantılarını canlı yayınla halka açmasıdır.

Muhabirimizin yerinde takip ettiği İzmit meclisini ben gazete ofisinden takip ediyorum.

Bu konforu bize sağladığı için Fatma Hanım’a teşekkür ediyorum.

Keşke bütün belediyeler aynı cesaretle toplantılarını canlı yayınlasa…

*

Gelelim dünkü İzmit Belediyesi Meclis toplantısına…

Dün yapılan toplantı bana göre tam bir mahalle kavgası edasında geçti.

Kimin ne dediğinin belli olmadığı, başkan dahil; herkesin hep bir ağızdan konuştuğu,

Hakarete varan sözlerle seviyenin yerlerde gezdiği bir toplantı izledik.

Ciddiyetten uzak, salvoların havada uçuştuğu İzmit meclisinden geriye ne kaldı, İzmit adına ne gibi güzel işler yapıldı derseniz, koca bir sıfır derim.

Ne CHP’lilerin ne AKP’lilerin derdi İzmit değildi.

Çok af edersiniz ama hepsinin derdi bilmem ne yarışıydı.

Eski defterleri açarak birbirine üstünlük sağlamaya çalışmaktan, İzmit’e vakit kaybettirdiklerini göremeyecek kadar kendilerini kaybettiler.

*

Bir ajansa 75 bin TL fatura kesilmesi olayıyla başladı her şey.

Geçen ay Cumhur ittifakının gündeme getirdiği bu konuda Hürriyet videolu bir savunma hazırlamış.

Söz konusu ajansa 75 bin değil, 7 bin 900 liralık fatura kesildiğini belgeledi.

Ayrıca aynı firmayla Nevzat Doğan’ın da çalıştığının belgesini gösterdi.

Buraya kadar sorun yok.

*

Devamında AKP’liler videolu savunmaya karşı çıktı.

Hayrettin Ünlü “bizde sizin geçmiş konuşmalarınızdan oluşan videoları izletelim o zaman” diyerek gerilimi ateşledi.

Araya heykel ve anıt tartışmaları girdi.

Birbirini istifaya davet etmeler falan derken

İş Muhsin Yazıcıoğlu’na kadar uzandı.

Konu mecrasından çıkıp saçma sapan yerlere vardı.

AKP Grup Başkan Vekili Muharrem Tutuş’un konuşmalarına sürekli gülerek ve bir nevi laf sokarak karşılık veren Hürriyet, meclisin ciddiyetine yakışmayacak tavırlar sergiledi.

Başkanın gülmesine iyice ayar olan Tutuş, söylemlerini daha da sertleştirince Hürriyet bu kez hiç olmadık bir laf etti.

Dedi ki; “Ağzı olanın konuştuğu kadar beyni olan da düşünebilseydi bugün bu noktaya gelmezdiniz” deyiverdi.

Yani muhalefet üyelerine bir anlamda “Beyinsiz” demeye getirdi.

Hürriyet’in bu sözleri bir belediye başkanına, o meclisin başkanlığını yapan birine, dahası bir hanımefendiye hiç yakışmadı.

Karşınızdaki ne kadar çirkefleşirse çirkefleşsin siz bu şehrin belediye başkanı olarak son derece geniş olacaksınız.

Adeta peygamber sabrıyla hareket edeceksiniz.

Kaldı ki ne Muharrem Tutuş’un ne diğerlerinin saygı sınırlarını zorlayan, hakaret içeren kelimesine rastlamadık.

Diyelim ki sınırları zorladılar.

Ona rağmen kalitenizi bozmayacaksınız.

Belediye başkanı olduğunuzu unutmayacaksınız.

Sizin bu gerçeği göz ardı ederek davranma lüksünüz yok!

*

Bir sözüm de muhalefet üyelerine…

Karşınızdakinin bir kadın olduğunu, kabul etseniz de etmeseniz de bu şehrin belediye başkanlarından biri olduğunu

Tıpkı 11 ilçede olduğu gibi halkın oylarıyla seçildiğini unutmayacaksınız.

Örtülü sözlerle aşağılama yapmayacaksınız.

Kimse aptal değil!

Herkes neyin ne olduğunu rahatlıkla görüyor.

*

Dün yapılan o toplantı, toplantıdan çok bir mahalle kavgasını andırıyordu.

Hani neredeyse saç saça baş başa birbirine dalacaklardı.

Her iki tarafın tavrını da siyaset anlayışını da çok yakışıksız bulduğumu bir kez daha ifade edeyim.

Tavrı ve tarzı nedeniyle haklıyken haksız konuma düşen mi ararsınız,

Haksız olduğu halde avazı çıktığı kadar bağıran mı…

Biraz edep yahu…!

Bizim hayalimizde ki İzmit bu değil, olamaz da…!

Kendinize gelin artık!

Kavga, gürültü, hakaret…

Bu nedir (?)