Anneler Günü
Anneler Günü denilince epeydir duralıyor kalbim. Öyle coşkulu bir şekilde kutlanan anneler günlerinden ayrı zamanlar ve biraz da bunun da etkisi var. Ya da tam da Yeni Türkü’nün Telli Telli adlı şarkısında söylendiği gibi “..biz büyüdük ve kirlendi dünya.” Bazı isimler, olaylar, kadınlar ve anneler geliyor zihnime hızlı bir şekilde. Böylesi bir günde onların yaşadıklarını düşünmek bir parça acı bırakıyor güne. Örneğin geçtiğimiz günlerde covid olan ve yedi gün entübe kaldıktan sonra ailesine kavuşan Mısra Öz. Hatırladınız mı kendisini? Hani oğlunu Çorlu tren kazasında kaybettiğinden beri istisnasız her gün, oğlu Oğuz Arda’yı her yerde söyleyen ve adalet arayışını yaşamı boyunca sürdüren kadın ve anne. O hastanedeyken sosyal medya devraldı bu işi ve pek çok insan onun adına devam etti bu olaya. Sonra bir başka anne geliyor hemen zihnime; o da 2014 yılında 301 canın kaybedildiği Soma faciasında aklıma kazınan anne Ayşe Gökçe’ydi. Diyordu ki; “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” Nasıl ağırdı sözleri, nasıl acıydı hepimize. Yüzü hala gözlerimin önünde.
Bir başka anne daha var bu günü zor geçirenlerden. Şehit Erkan Özdemir’in annesi Havvagül Özdemir. Onun sözleriyle devam etmek istiyorum. Diyordu ki acı haberi aldığı günü anlatırken: “Sabah uyuyakalmışım. Bir uyandım saat 10.30. Telefonumda Erkan’ın cevapsız çağrısı yok. Nasıl korktum. Aradım, çalıyor ama açan yok. Onlarca kez aradım. O korkuyla pencereden bakıyordum. Bir ambulans ile polis aracının evin önüne yanaştığını gördüm. Bize gelmesinler diye evin anahtarını kaptığım gibi üst komşuya kaçtım.” Kaçtığımızda bırakır mı acı peşimizi acaba? Bir annenin açık yarası nasıl kapanır mesela? O kadar dokunuyor ki Havvagül annenin paniği, korkusu, telaşı ve acısı insana. Üzerinden seneler geçse de hafızama kazınanlardan o da. Başka çok sayıda anne daha var. Erkek şiddeti ile çocuğunun gözleri önünde katledilen anneler mesela. Onlardan birisi de “Ölmek istemiyorum” diyen Emine Bulut. Hatırladınız mı kendisini? 10 yaşındaki kızının yanında eski eşinden aldığı bıçak darbeleri sonrasında “Anne lütfen ölme” diyen çocuğun sesi kaldı mesela kulaklarımızda.
Güzel şeylerden bahsetmek istiyordum ama çok sayıda kadın, anne ve şiddete maruz kalan, evlat acısı yaşayan ve çocuğunun gözleri önünde acı çekenler geldi aklıma ve kalemime. Onları anmadan nasıl tamamlanabilirdi ki yazı. Maalesef her gün yenileri ekleniyor bu kadınlara. Sonra diğer tarafta kutsanan annelik sözleri var. Çok duyacaksınız bugün onları. Anne olanlar, olmak istemeyenler, zorla ve tecavüzle hamile kalıp doğurmaya zorlananlar, anne olmadığı için dışlananalar, erkek annesi olmadığı için küçümsenenler, anneliği üzerinden yargılananlar ve daha bir sürü şey. Kısacası eril söylemler yine kadın ve kadın bedeni üzerinden, dahası kutsal annelik miti üzerinden dem vuracak bugün yine. Tüm bunlardan ayrı olarak içinde sevgi barındıran, biyolojik veya değil bir cana rehberlik eden, onun büyümesinde kol kanat geren, ona eşlik eden herkesin günü kutlu olsun.