Bağımlılık Asla Sadece Bağımlılık Değildir-Bağımlı Aileler İçin Rehber Kitap

Saadet Sevinç Doğan

Saadet Sevinç Doğan

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Kültegin Ögel Türkiye’de bağımlılık üzerine çalışan en önemli isimlerden birisi. Çok sayıda çalışması bulunmakla birlikte bu alanda hemen her gün bunlara yenilerini ekleme telaşında. Bu yazıda onun yazdığı iki kitaptan bahsetmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi Bağımlılık Asla Sadece Bağımlılık Değildir kitabı ve İletişim Yayınları tarafından basımı yapılıyor. Diğeri de Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basımı üstlenilen Bağımlı Aileler İçin Rehber Kitap. Öncelikle son derece kapsamlı ve sade dli ile her türden okura hitap ettiğini belirtmek isterim.

Bağımlılık Asla Sadece Bağımlılık Değildir kitabında Kültegün hoca daha önce hiç bilmediğim çok fazla tarihsel bilgi ile karşımızda. Babasının da tarihçi olmasının olumlu etkisi ile harika bir çalışma ortaya çıkarmış. Alkol, uyuşturucu ve diğer maddelerin tarih içinde nasıl bir yol izlediği, bu süreçte devlet politikalarında nelerin değişip dönüştüğü çok güzel ifade edilmiş. Madde kullanımının nasıl farklı alan ve gruplarda kullanıldığını çok çarpıcı örneklerle dile getiren Ögel’in özellikle bir örneğini alıntılamak istiyorum: “Bir asker, cepheden ailesine yazdığı mektupta ‘Lütfen bana metamfetamin gönderin" diye yalvarıyordu. Bunu mektuplarında da tekrarladı. Bu asker 1972 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Heinrich Boll.” Okurken durup durup düşündüğüm ve ülkeler bazında nelerin yaşandığına şaşırdığım bir kitap oldu elimdeki. Türkiye’de çalışma alanını büyük ağırlıkta bu konuya ayıran Ögel’in verdiği her bir örnek diğerinden ilginç ve okuru şaşırtan özellikte. Savaş ve doğal afetler gibi durumlarda insanların acıdan kaçınma eğiliminin fazlalığı nedeniyle bağımlı olma potansiyelinin arttığına dikkat çeken Ögel; yine ergenlik döneminde de bu riskin arttığını belirtiyor. Ayrıca 18 yaş altı gençlerde uyuşturucu kullanımında ciddi ölümler yaşandığının da altını çiziyor. Madde kullanımının sadece dünyada değil, aynı zamanda ülkemizde de nasıl bir seyir izlediği, alanda yapılan çalışmalar ve daha fazlası var bu kitapta. Dolayısıyla farklı alanlardan okura açık bir yanı da var. İtiraf edeyim daha önce bağımlılık konusunu böylesine derinlikli izleyen bir çalışma ile karşılaşmamıştım. Bağımlılık konusunu her yönüyle ve derinlemesine inceleyen ve konunun asla sadece irade meselesi ile açıklanamayacağını belirten Ögel bunun bir hastalık olduğunun altını çizmekte. Bunu da detaylarıyla açıklamaktadır. Beyinde gelişen ve farkedilen nörokimyasal ve nörofizyolojik değişimleri ve bununla beraber bir davranış biçimi hastalığı olarak ifade ettiği bağımlılık ile ilgili bu kitabı bir tarih okuması olarak da okuyabilirsiniz.

İkinci kitabı da zaten adından da anlaşılacağı gibi aileler için bir rehber kitap. Bağımlı olmadan önce alınması gereken tedbirlerden itibaren yaşanan tüm süreçler aşamalı olarak aktarılmış. Öyle ki ailelerin nelerle karşılaşacağı, bağımlının hangi yollara başvurabileceği de detaylıca aktarılmış. Uzun süre bağımlılık merkezlerinde görev yapan ve dolayısıyla çok fazla vaka ile karşılaşan Ögel’in bu çalışması iyi bir rehber niteliğinde. Bağımlılık sorununun yasaklarla çözülemeyeceğini yine örneklerle açıklayan Ögel, neler yapılması gerektiğini, aile içi iletişimin önemini bir kez daha belirtiyor. Özellikle ergenlik döneminde değişen dengelere dikkat çeken Ögel, bu dönemde ergenin yoğun bir itiraz ve isyan döneminde olduğunu ve bunu genellikle anne ve babaya karşı yürüttüğünü ifade ediyor. Bağımlılık meselesinde en önemli konunun inkardan vazgeçmek olduğu kısmı önemliydi ve bu konuda aileleri de uyarıyor yazar. Kişinin kendisinin inkar etmesi ve bağımlılık ile yüzleşip onu kabul etmemesi, ailesinin inkar etmesi şeklinde devam eden sürecin aslında durumu daha da zorlaştırdığını belirten yazar, bunun nedenlerini de açıklıyor. Kişi ve ailesi bağımlılığı kabul etmekle beraber büyük bir değişim için de adım atmak zorundalar ve bu değişim kolay olmayabiliyor. Bu nedenle inkar daha kolay ve basit bir kaçış yolu olarak ama sadece sorunu büyüten bir yan olarak duruyor. Bir şekilde madde ile sorunu olan kişilerin yaşam şekillerini değiştirmeleri ve bununla ilgili gerekli destekleri almaları gereğinin altını çizen yazar, çok sayıda örnek ile süreç hakkında bilgiler veriyor. Ögel konuya o kadar hakim ki, her yönüyle bağımlılık konusuna yaklaşınca eleştirel medya okur yazarlığına kadar gidiyor. Çocukların kendilerine sunulanı kendi eleştiren süzgeçlerinden geçirebilmeleri ve erken yaşlardan itibaren konu hakkında yeterli bilgi ile donatılmalarının ilerleyen dönemlerde karşılaşacakları riskleri bertaraf edeceğini ifade eden Ögel’in bu söyledikleri oldukça önemliydi. Örneğin madde ile ilgili konular ve sağlıklı yaşam konusunun 9 yaşlardan itibaren çocukların anlayabileceği şekilde ailelerce aktarılmasının yerinde olacağını belirten Ögel, ergenlik döneminin bunun aktarımı için geç bir dönem olduğunu belirtmesi önemli bir uyarıydı. Genetik aktarım, ailelerin tutumu, arkadaş çevresi, kişinin içinde bulunduğu durum gibi birçok bileşeni var konunun. Tüm bunlarla birlikte bir şekilde çocuğunun madde kullandığını fark eden ailelerin hangi duyguları yaşadığı ve hangi tepkileri verdiğini de aktaran Ögel, oldukça faydalı bir kaynakla okuru başbaşa bırakıyor. Kısacası elimizin altında bu konuda bir derya bir deniz kaynak var ve bunun da ötesinde tedavi sürecinde yaşananlar da aktarılıyor. Ayrıca kitabın arka kısmında ve ara ara bazı bölümlerde destek grupları da veriliyor. Dolayısıyla bu konunun böyle etraflıca ele alınması kadar, alanda çalışanların artması ve yardım alınabilecek işinin uzmanlarının olması rahatlatıcı bir şey. Son olarak bu meselenin tüm aileyi etkilediği bir gerçek ve bu nedenle konunun detaylıca hele de bizim gibi toplumlarda daha fazla bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece anne ve babaların değil, hemen herkesin alıp okuması ve konu ile ilgili farkındalığının artmasının tam da yazarın yapmaya çalıştığı gibi aslında koruyucu tedbirler kapsamında değerlendirilmesinin doğru olduğu kanaatindeyim. Daha sağlıklı ve mutlu bir gelecek için bu iki kitabın bendeki etkisini yazmayı tam da bu nedenle istedim.