YUNUS PEHLİVAN NELER ANLATTI?
Körfez Belediyesi eski Başkanı Yunus Pehlivan hakkında 2 Şubat tarihinde bir yazı yazdım.
“Körfez Çalkalanıyor. Sahiden dolandırdı mı?” başlıklı yazımdan birkaç gün sonra Yunus Bey aradı.
Yaklaşık bir saate varan görüşmemizin detaylarını az sonra size aktaracağım.
Kendisi konuştuklarımızı yazıp yazmama konusundaki kararı bana bıraktı.
Cevap hakkını kullanmaktan çok kendini iyi ifade etmek adına bir çabası oldu.
Bir kişinin bile benim hakkımda kötü düşünmesini istemiyorum dedi.
Çünkü Yunus Pehlivan ile karşılıklı bir diyaloğumuz hiç olmadı.
Bir-iki selamlaşma dışında ne bir röportaj ne bir sohbet ortamı yaşanmadı.
Ama öteden beri takibimde olan siyasilerden biriydi.
Gerek görev süresince gerekse görevi bıraktıktan sonraki zamanlarda popülerliğini kaybetmeyen ender isimlerden biriydi.
Pehlivan’ı popüler yapan sebepler arasında uyguladığı belediyecilik anlayışı herhalde son sırada gelir.
Kötü bir başkandı demiyorum, yanlış anlaşılmasın!
Bilakis, onun döneminde Körfez ilçesi şimdiye oranla çok daha iyi hizmetler aldı.
Ama nedense adı konulamayan bir giriftliğin içindeymiş gibi, hakkında pek çok şehir efsaneleri oluştu, o da buna sessiz kaldı.
Basınla olan diyaloglarından tutun, bölgesindeki inşaat firmasına olan garip yakınlığı Yunus Bey’i hep gündemde tutmuştur.
Aslında vizyon açısından ilçe belediye başkanları arasında öne çıkan bir yapısı vardı ama iyi kullanamadığını düşünüyorum.
Onu hazır bulmuşken bunların sebebini de sordum.
Sadece SPK’dan aldığı cezayı değil, hakkında konuşulan kimi konulardaki görüşlerini aldım.
Yunus Bey, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan aldığı cezanın yanlış anlaşılmamasını özellikle istedi.
Yakın zaman içinde cezasının ortadan kaldırılacağını düşünüyor.
Şayet böyle bir şey olursa seve seve yer vereceğimi söyledim.
Ama görüşmemizin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen henüz böyle bir bilgi paylaşmadı.
Gelirse hala sözümdeyim. Biraz da bu yazıyı yazmayı o yüzden beklettim. Eğer dediği gibi olursa Yunus Pehlivan’a iade-i itibar yaptılar demesini de bilirim.
*
Ve şimdi gelelim Yunus Pehlivan’ın anlattıklarına…
Söz uçar yazı kalır diyerek Yunus Bey ile yaptığım karşılıklı konuşmayı olduğu gibi sunuyorum.
Yunus Pehlivan evvela neden arama gereği duyduğunu açıklayarak söze girdi ve şöyle dedi:
*
-Görevimin ardından çok çeşitli haberler yapılmasına rağmen arayıpta açıklama yapmak çok tarzım değil. Ama yazınızla ilgili arama ihtiyacı duydum.
Çünkü yazınızda bir takım maddi hatalar var, onlarla ilgili derdimi anlatmak istedim.
***Siz cevap hakkınızı başka yere kullanmışsınız ama ben yine de sizi dinleyeyim.
-Beni bir sürü insan aradı, orada söylediklerim size cevap değildi. Hatta o cümlelerin önemli bölümü de bana ait değildi.
Ben o kadar kafayı yemiş bir adam değilim. ‘Bırakın peşimi’ gibi basit cümleleri kuracak bir adam değilim. Öyle demedim.
Aslında hadise şöyle gelişti.
İzmit’ten biri aradı. ‘Hayırlı olsun SPK üyesi olmuşsun’ dedi.
Yok öyle bir şey nereden uyduruyorsun dedim.
Böyle bir haber çıktığını söyleyip linkini attı.
Ben okur okumaz haberi yapana mesaj yazdım.
‘Ya abi sitende haber yapmışsın, bu haber tamamen yanlış. Ben SPK üyesi falan değilim.
Ayrıca oradan 6 ay işlem yasağı aldım. Antetli kağıdı görüp beni SPK üyesi oldu zannetmişsin o haberi kaldır’ diye mesaj attım.
Bu kadar devlet tecrübesinden sonra sizin de dediğiniz gibi böyle önemli bir kurumun itibarını ayaklar altına alacak bir manevrayı aklımın ucundan bile geçirmem.
Bu çok yakışıksız bir şey. Sonra haber kaldırılmış.
***Yanılıyorsunuz, haber hala aktif, yani yayında. Ayrıca size yakınlığıyla bilinen birinin yapmış olduğu haberi ve sonrasında ortaya çıkan çelişkiyi görmezden gelemeyiz. Birinde SPK’ya yönetim kurulu üyesi olduğunuz yazarken, diğer taraftan SPK’dan 6 ay ceza aldığınız haberi var? Bunu konu etmemiz normal değil mi?
-Normaldir ama bakın iki çocuğum var. İki çocuğumun üzerine yemin ediyorum, zerre alakam yok. Biraz olsun zekama güvenin.
Bu aptal bir adamın işidir. Ben ceza aldığım bir kurumda üye oldum diye haber yaptıracak kadar kafayı mı yedim?
Mesaj attım. İçeriği tamamen yanlış haber yapmışsın, o haberi kaldırt dedim.
***Haber hala duruyor orası ayrı bir konu. Peki, siz neden bunca spekülasyona rağmen bir açıklama yapmadınız, tekzip etmediniz?
-O haber belki üç-beş dakikalık bir şeydi, bana kaldırıyorum diye cevap yazdı. Bunun üzerine ben konunun büyüyeceğini, dağılacağını düşünemedim.
Siz köşe yazınca sizi aradım. Açıkçası bir basın açıklamasına dönüştürmedim.
Söyler misiniz, sizce o haberin bana bir faydası var mı?
Yani bu haberin kesinlikle benimle yakından uzaktan ilgisi yok.
O kadar da kafayı yemedim. Böyle bir şeye de ihtiyacım yok.
Sonuçta önemli bir ilçede belediye başkanlığı yaptım.
“CUMHURİYET SAVCILIĞI FALAN YOK”
***SPK’dan aldığınız ‘piyasa dolandırıcılığı’ cezası doğru ama değil mi?
-SPK’dan aldığım cezaya gelince…
SAMAT adlı şirketin iki tane ortağı var. Ortaklardan biri benim arkadaşım. Bana dedi ki; ben finansal ilişkilerde bankalarda derdimi anlatamıyorum.
Bana burada yardımcı ol. Bu Ankaralı ve öyle büyük çaplı bir şirket değil.
***Niçin öyle diyorsunuz, ben tam tersini biliyorum. Bu şirket aynı zamanda seçimlerde oy pusulalarını basacak kadar öneme sahip bir şirket değil mi?
-Yani büyük değil derken, yılda 100 milyon ciro yapan 20 bin metrekarede baskı işi yapan kendi çapında bir şirket.
***Valla oy pusulalarını basma işini öyle alelade kendi çapında diye tabir ettiğiniz şirketlere vermezler bana kalırsa?
-Oy pusulalarını bir dönem basmış ama ben onu çok bilmiyorum. İhaleye girip almıştır.
Benim bu şirketteki durumum sekiz aylık henüz.
Şirkette bir payım olsun diye yüzde 0.02 oranında küçük bir ortaklık yaptık. Genel kurul biraz çetrefilli geçti çünkü diğer ortak belli bir çoğunlukla gelmiş. Ama benim arkadaş orada yönetimi aldı.
Diğer ortak hiç durmadan SPK’ya, Ticaret Mahkemesine oraya buraya şikayette bulunuyor. Hepsi ret edildi.
Bakın piyasa dolandırıcılığı niteliğindeki tebliğin içerisinde madde madde detaylar var.
İnanın maniplatif işlem asla söz konusu değil.
Hadi beni geçtik, o listede Büşra diye bir kız var.
O benim arkadaşımın kızı ve hiç hisse senedi yok ama ona da yasak gelmiş.
İtirazımı yaptım. Henüz bilgi gelmedi, ön inceleme yapılıyor.
Belki de şu isimlerin tedbirini kaldırdık diyecekler. Net bir şey diyemiyorum.
Ama öyle yazdığınız gibi cumhuriyet savcılığı yok, ceza falan yok.
Hatta başka hisse senedi alabilirsin, paran varsa çekebilirsin ama bunda alım satım yapma diyor.
Bir gelsin, neyle suçlanıyorum göreceğim. Ama ben kendimden emin olduğum için yasağın kalkacağına yüzde yüz eminim.
Çokta önemli değil, iş kazası diyorum. Piyasa dolandırıcılığı söz konusu olabilir mi?
***Bu terimi biz değil, SPK söylüyor?
-Ceza başlığı öyle ama alt maddeleri var. Geldiğinde öğreneceğiz.
Benimle ilgili bir kişinin bile kötü algısı olsun istemem, ben öyle bir adam değilim.
“BİR FİRMA ÇIKIP BANA HAKSIZLIK ETTİ DİYEMEZ”
Bir konu daha var beni rahatsız eden. Sanayi kuruluşlarının ensesinde boza pişirdiğimi demişsiniz.
Bakın, Derince sınırından Körfez sınırları içinde küçük veya büyük ölçekli bir tane firma desin ki;
Yunus Pehlivan bize şu konuda haksızlık yaptı, zulmetti, ruhsatımızı alırken para istedi diyen bir kişi bile çıkarsa beni günlerce aylarca manşet yapın.
55 yaşındayım, bütün kutsallarım üzerine yemin ediyorum; bir tane firmayı ihalede kayırmadım.
İstihdam yaratan, katma değer üreten bütün firmalara destek oldum.
Bugün aradan 7 sene geçmesine rağmen Körfez’de o sanayi kuruluşlarına iş başvurusu yapanlar beni arayıp destek istiyorsa demek ki o firmaları hiç rahatsız etmemişim, olumsuzluk yaşamamışım.
Asla ve asla yapmadım. Buna çok içerledim. Bana her şeyi yazın onun dışında.
Ben çok yoruldum. Bu tür şeylerden uzaklaşmak ve kimseyle polemik yaşamak istemiyorum.
Orayla ilgili bir hırsım da yok. Ama ben Körfez’den kopmadım, evim hala orada.
Hafta sonları geliyorum. Orada iyisiyle kötüsüyle 10 yıl hizmet etmiş adamım.
“ALLAHIN İZNİYLE TERTEMİZ ÇIKTIM”
***Peki, hakkınızda neden bu kadar çok konuşuyorlar? Mesela bir belediye başkanı bu kadar zenginleşir mi, İstanbul’da 5-10 milyonluk evde oturabilir mi, Körfezliler bunu konuşuyor ama?
-Ne zengini Aysun Hanım! Benim şu an evimin değeri 1.5 milyon. 10 yıllık kredim var. Ben 7 senedir İstanbul’dayım ve sabahın köründen gece yarılarına kadar çalışıyorum, iyi paralar da kazanıyorum.
O ithamlar var ya, ben onlara gülüp geçiyorum.
O inanılmaz paraları ben nasıl kazanabilirim? Ne yapmış olabilirim?
Böyle bir şey olsa bin kere çıkardı kokusu. Ben danışmanlık da yapıyorum.
Sizin tabirinizle küçükçüyüm yani, öyle paralar kazanmıyorum.
Ayrıca Fatsa’da tek başına yaşayan annemin duasını almış bir adamım.
Ona sözüm var, devletin malına asla el sürmeyeceğim, asla göz koymayacağım diye. Öyle de yaptım. Allahın izniyle oradan tertemiz çıktım.
O öyle konuşuyormuş bu böyleymiş, benim umurumda bile değil çünkü bunların sonu gelmez.
“EKONOMİK GİDİŞATTAN KAYGI DUYMUŞTUM”
*** DEVA Partisi’ne gönül yatkınlığınız olduğunu, bazı isimlere teklifte bulunduğunuzu duydum. DEVA ile ilgili pozisyon nedir?
-Hala Ak Parti üyesiyim, deva partisinde hiçbir pozisyonum yok.
Emin olun o konuda netleşmiş olsaydım pozisyon alırdım.
Ali Babacan ile okul arkadaşıydık. O endüstrideydi ben işletmedeydim.
Görev süresince en fazla iki kez görüşmüşüzdür.
Ama Deva’nın kurulduğu dönemlerde Türkiye’deki ekonomik gidişattan inanılmaz derecede kaygı duymuştum.
Netice itibariyle buna rağmen Deva partisiyle hiçbir organik bağım olmadığını net bir şekilde söyleyebilirim.
Kocaeli’de Nihat Ergün’ü beğenen birisiyim. Bir kez sohbetinde bulundum, ne anlatıyor acaba diye. Onun ötesinde bir şey yok.
***İyi de DEVA adına ikna etmeye çalıştığınız insanlar var, buna ne diyorsunuz?
-Bana bir isim sorduklarında, nasıl biridir dediklerinde iyi bir insandır şeklinde cevap verdim ama başka hiçbir şeye itibar etmeyin.
Ak Parti üyesiyim, orayla hiçbir bağım yok. Benim kendimi insanlara anlatmaya ihtiyacım da yok.
“TÜRKÖZLERE MENFAAT SAĞLAMADIM”
***Körfez’deki Türköz İnşaat ile aranızdaki bağ çok güçlü. Neden hep yan yana anılıyorsunuz?
-Evet çok güçlü. Çünkü Türköz’ü ben belediye başkanı olduğumda tanımadım.
Ben Tüpraş’tayken bu çocuklarla akşamları bilardo oynar sohbet ederdim.
Aynı mahalledeydik. Ben belediye başkanı olduğumda 99 depreminde bunların inşaatları testten geçmişti.
İkisini de (Recep-Hüseyin Öztürk) şu anlamda iyi biliyorum. Bir defa yaptıkları işin arkasında duruyorlar.
Daireyi sattım bitti demiyor her şeyiyle ilgileniyorlar kimseyi mağdur etmiyorlar.
Partiden bile beni uyaranlar oluyordu. Ya benim Türközlerle içli dışlı olmamın kime ne zararı var? Destekliyorum. Ben onlara menfaat sağlamıyorum ki.
Sonuçta bunlar düzgün iş yapan adamlar. Oranın da esnafı. İş yapacağı zaman destekliyorum.
Niye ben şehrimin, ilçemin işini iyi yapan adamlarını desteklemeyeyim.
Ha, millete vermişsin emsali 1.2, Türköz’e vermişsin 1.4. o zaman gel beni mahkemeden mahkemeye süründür, böyle bir şey var mı; yok.
Peki başka nasıl destekleyebilirim? Mesela adam bir şey alacak bana soruyor; abi bana şu konuda yardım eder misin, diyor.
Tabiki ederim. Kimse bunun ötesinde bir şey aramamalı.
Sadece Türköz’e değil, diğerlerine de istedikleri zaman yadım ettim.
Ben bundan gocunmadım. Bana yanlış yapmadığı, milleti mağdur etmediği, hırsızlık yapmadığı müddetçe herkesin yanında yer alırım.
Nedir yani bu kadar irdeleyecek ne var? Oranın firması büyüsün.
Bir ihtiyaç olduğunda “şu kadar yardım et” dediğinde etmiyor mu, ediyor.
***Ama nedense Türközlerin sanki paravan olduğu, Yunus Pehlivan’ın da o şirkette ortaklığı bulunduğu gibi bir kanaat var. Bu sizin de kulağınıza geliyordur?
-Ben o kadar çok şey yaşadım ki! Mesela Türköz’ün Petkimpark’ta yaptığı sitede senin 100 tane dairen var diyor biri.
Ya adam bana 100 daireyi niye versin diyorum.
Keza Derince’de yaptıkları düğün salonunu benim zannedenler mi arasınız.
Oysa ben yeğenim onlardan daire alırken bile zar zor indirim yaptırabildim.
Yani bunların sonu gelmiyor. Ben alışığım. Benimle ilgili algınız kötü olmasın, ben kötü adam değilim.
“İYİ BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAPTIM”
Körfez’de iyi bir belediye başkanlığı yaptım. Orada halkın yaşamını kolaylaştıran çok şey yaptım.
Battı çıktıdan, belediye hizmet binalarından, sahil düzenlemelerinden, dere ıslahlarından, düğün salonlarından yeşil alanlarına kadar hepsi benim dönemimde büyük uğraşlarla yapıldı.
Bu işlerin önemli bölümünü milletvekillerine, bakana gitmeden kendi dönemimim bürokratlarıyla çözdüm.
Demem o ki, ben kötü biri değilim. Benimle ilgili algınızı önemsiyorum.
Bir kişi bile kötü düşünmesin istiyorum.
Söylediklerimi illa yazın diye bir şey demiyorum bu size kalmış.
Bana sizin bilmeniz bile yeter.
KÖRFEZ ÇALKALANIYOR "Sahiden dolandırdı mı?" köşe yazısı için TIKLAYIN