Yolsuzlukta dünya sıralaması
Dünya da Yolsuzluk alanında Meksika’dan sonra Türkiye’nin ikinciliği almış olduğunu maalesef okuyunca biraz içim burkuldu. Ayrıca tabi ki Dünyada ikinci sırada olsak ta Avrupa da birinci sıradayız.
Peki, acaba Cumhuriyetin kurulmasından itibaren tarihimizde ilk yolsuzluk nedir diye bir inceleyeyim dedim. Bu ilk yolsuzluk vakasını sizlerle paylaşmak istedim.
Birinci dünya savaşı sırasında; iki Alman zırhlısı, İstanbul’a sığınır. Bunlar, malum: Goben ve Brevlav veya ne demeli, Yavuz ve Midilli. Evet; bunlar, İngiliz zırhlılarının önünden kaçarken, birazda metazori olarak, Çanakkale boğazını geçerler ve Osmanlı devleti tarafından, Almanya’dan satın alındıkları açıklanır. Takip eden dönemde; bu zırhlılar, yine Osmanlı devletinin egemenliği dışında, Karadeniz’e açılırlar ve yine ortak düşman olduğunu iddia ettikleri, Rus limanlarına saldırırlar. Bunun üzerine, Osmanlı, kendini, savaşın tam orta yerinde bulur.
İki zırhlıdan Yavuz; savaşın sonunda, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde kalan; en yeni, en güçlü ve en modern savaş gemisidir. Ancak; onarıma ihtiyacı vardır. Meclis, 1924 yılında, onarım için; 2 milyon liralık ödenek ayırır.
Yavuz zırhlısının onarım işi; ilan edilir. Enver Paşa’nın eniştesi Ömer Nazım; onarım işini haber alınca, hemen, Alman Blohm und Voss Şirketini arar. Hükümetteki işleri bağlaması içinde; Bilecik Milletvekili Dr. Fikret Bey ve Osmaniye Milletvekili İhsan Bey’i devreye sokar. Düşünebiliyor musunuz, yıllar önce, kurulan kumpas.
Evet; hikâyemize devam ediyoruz. Yavuz zırhlısının onarımı için, öncelikle, onu taşıyabilecek kapasitede bir havuz gereklidir. Havuz alımı için görüşmeler sürerken; daha önce görüşülen, Osmaniye Milletvekili İhsan Bey; yeri kurulan Bahriye Vekâletine getirilmesin mi? İşte, şans. Kimin için; Enver Paşanın eniştesi Ömer Nazım için. Ömer Nazım’ın nasıl akıllıca bir tercih yaptığı görülüyor.
Bu arada, havuz aranmaya devam ediliyor. Havuz için, iki Alman şirketi; Flander ve Dockbau yarışıyor. İhale için son teklif verme tarihinde, yani 7 Mayıs 1925 tarihinde, her iki firmada, tekliflerini, Bahriye Vekâletine elden teslim ediyorlar. Ama; ihale hikaye. Alman Dockbau firması, ihalenin kendilerinde kalacağından o kadar emin ki. Niye?
9 Mayıs 1925 günü, ihale sonucu açıklanır. İhale; Flander şirketinde kalır. Herkes şaşırır.
Olayın, bilinmeyen perde arkası şöyle gelişir. Flender şirketinin müdürü, diğer şirketin 226 bin İngiliz lirası tutan teklifini duyar ( aslında duymaması gerekir ama bir şekilde duyuyor, yani hani derler ya, pis kokular çıkmaya başlamış ) ve hemen kendisi için, 225 bin İngiliz liralık yeni teklif zarfı hazırlar. Elbette, daha ucuz olan teklifin kazanması söz konusu olduğundan, Flender şirketi rakibini yenmiş olur.
Ancak; Flender şirketi; işi zamanında bitiremez ve yapılan havuzun, Yavuz zırhlısını içine alacak boyutta olmadığı anlaşılır. Komedi. Bu arada; Yavuz zırhlısının tamiri ihalesi de, Fransız St. Nazaire şirketine verilir. Yalnız, burada da ince bir ayrıntı var. Fransız şirketinin temsilcilerinden olan Sapancalı Hakkı Bey, bizim Bahriye Vekili Osmaniyeli İhsan Bey’in, 20 yıllık arkadaşı.
Evet; havuz tamam olmayınca, Yavuz’un onarımına da başlanamadı. Araştırma sonucunda, Alman Flander şirketinin, havuzu ihaleye uygun inşa etmediği anlaşıldı. Havuz yeniden tamir edildi ve uygun hale getirildi. 29 Ağustos 1927 günü, Fransız S.Nazaire şirketine, Yavuz’u ve havuzu alması söylendi. Ancak; şirket, bunu kabul etmedi. Çünkü: daha önce, Yavuz zırhlısı, uygun olarak inşa edilmeyen havuza alınırken, hasar görmüştü. Fransız şirketi, bu hasar nedeniyle, sigorta şirketlerinin yüzde 1 olan pirim payının, yüzde 5 e çıkarılması sonucu oluşan maliyetin, hükümet tarafından karşılanmasını istiyordu. Uzun müzakereler sonucu, yeni bir antlaşma yapıldı.
Yeni antlaşma, Bakanlar Kuruluna geldi. İsmet Paşa; sözü edilen değişikliklerin, devlet aleyhine olduğunu öne sürdü ve görüşmelerin yani pazarlıkların devamını istedi. Ancak, tüm bunlara rağmen, Bahriye Vekili İhsan Bey; yapılan değişiklikleri aynen geçerli kılarak, Fransız Şirketiyle yeni antlaşma imzaladı.
Ancak; bu sırada, siyasi otoritedeki çeşitli krizler sonucu, mevcut hükümet istifa etti ve yeni hükümet kuruldu. Yeni kurulan hükümette: Bahriye Bakanlığı kaldırıldı. Sözleşmenin, İhsan Bey tarafından imzalandığını öğrenen, yeni hükümetin Başbakanı İsmet İnönü; TBMM ne verdiği önerge ile eski Bahriye Bakanı İhsan Bey ve arkadaşlarının, Yavuz Savaş Gemisinin onarımında yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla, Yüce Divanda yargılanmalarını ister.
Dokunulmazlığı kaldırılan İhsan Bey, tutuklanarak cezaevine konur. 2.5 ay kadar süren mahkemede, pek çok şahit dinlenir, yeni deliller toplanır ve davanın kapsamı genişletilerek, yolsuzluğa karışan çok sayıda kişi tutuklanır. Özellikle: İhsan Bey’in; Fransız St. Nazaire şirketinden, aracı Sapancalı Hakkı Bey vasıtasıyla, 100 bin lira rüşvet aldığı ve rüşvet karşılığında, şirkete yapılacak ödemenin ne şekilde olacağını düzenleyen maddenin değiştirildiği iddiası gündeme gelir.
Evet; dava 16 Nisan 1928 tarihinde sonuçlanır. Mahkeme: İhsan Bey’i: havuz ihalesine fesat karıştırmak ve rüşvet almaya teşebbüs suçlarından suçlu bulur ve 2 sene ağır hapis ve memuriyetten men cezalarına çarptırır.
26 Ocak 1928 tarihinde, İhsan Bey’in milletvekilliği düşer. Soyadı kanunu gereği aldığı: Eryavuz soyadını ise, yolsuzluk davasından sonra “Topçu” olarak değiştirir. 6 Mart 1947 tarihinde ölür.
Evet; bu İhsan Bey’in hayat hikâyesi mi yoksa Türk Cumhuriyet tarihindeki ilk yolsuzluk davasının hikayesi mi? Bence, her ikisi de, aradan geçen 92 yıl. Peki, ya günümüz?
Sağlık ve barış dolu yarınlar dilerim.