Aslında orayı terk etmeliydim

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Körfez Ticaret Odası Başkanı Sibel Moralı ile geçen gün bir röportaj yaptık.

Bu röportajı ikiye bölerek vermek istedim.

Çünkü akılda kalıcı olması lazımdı.

Moralı’nın söyledikleri öyle yabana atılacak cinsten değildi.

Bir kadın oda başkanının kolayca harcanmasına gönlüm razı gelmiyor.

Biliyorum, biz gazeteciyiz tarafsızca yazmalıyız.

Ama şu koskoca kentte, ilişkilerin çıkara dayalı olduğu, her şeyin vıcık vıcık hale getirildiği, kadınların yok hükmünde sayıldığı bir dönemde

Yüzümüzü güldürecek bir gelişme yaşanmış ve bir kadın Ticaret Odası Başkanı olmuşsa

Bunu sıradan bir seçim olayıymış gibi görmeyi bir kadın olarak kendime yediremem!

Çünkü ileride bugünleri hatırladığımızda, dönüp neler olduğuna baktığımızda kendi adıma bana düşeni yapmış olmak isterim.

Kadın olarak sahip çıktık mı, çıktık.

Sonrasında Sibel Hanım hakkını verdi mi, veremedi mi onu da yaşayıp göreceğiz.

Şu memlekette kaç kadın insan sıfatıyla anılıyor?

Eğer bir makama bir kadın oturduğunda hala şaşırmayı sürdürüyorsak demek ki istenen seviyeye gelememişiz.

Ben de bu seviyeyi görmediğimden dolayı Sibel Moralı’ya hem cinsi olarak gerekli söz haklarının tanınmasını istedim.

İyiki de öyle yapmışım.

Karşımda kendini aşan haliyle gerçeklerle yüzleşmekten sakınmayan,

politik olmayıp dümdüz cevaplar veren bir hanımefendi gördüm.

Beklentilerin üzerindeki performansıyla herkesi aptala çeviren bu kadın, masayı dağıttı.

Artık hesabınızı ona göre yapın!

Bunun için illaki Sibel Moralı’nın aday olması falan gerekmiyor.

Aldığınız görevlerin hakkını verin yeter!

Birinci bölümde yayınladığım röportajın yankıları sürerken sizi ikinci bölümü okumaya davet ediyorum.

***Recep Öztürk bir adaylık açıklaması yaptı. Ben bunu iki yönden eleştirdim. Birincisi, Körfez dururken Derince’de toplantı yapması, ikincisi; sizin orada bulunup yokmuş gibi sayılmanız. Ne diyorsunuz bu konuda?

En başından beri söylediğim gibi biz bir ekibiz ve ticaret odasında mutlaka herkesin bir ekibi olmalı. Ekibiniz yoksa zaten yol almanız mümkün değil. Aslında söylenmesi gereken şey şu: Bu toplantıyla ilgili olarak Recep beylerin tarafından bana bilgi geldi. Ben onun kendisine hala mevcut başkan olduğumu ifade ettim. Yani ekip olarak hep birlikte açıklama yapmanın doğru olduğunu söyledim. Ve bu toplantının ne açıklaması olacağını sordum.

***Ne cevap verdi?

Biz ekip olarak hepimiz ayrı komitelerden meclis üyesiyiz sonuçta. Herkes kendi komitesinde yarışacak, dolayısıyla herkes kendi komitesinden meclis üyesi adayı olduğunu açıklayacak bir program diye söylendi bana.

***Peki, bir gün evvelinden bütün basın yazdı, “yarın Recep Öztürk başkan adaylığını açıklıyor” diye. Siz bunu okumadınız mı?

Bunu özellikle sordunuz, ben de cevap vereyim o halde. Tabiki okudum ve sordum. Bunu sorduğumda, “ya yazmışlar işte, basın zaten yazar” diyerek bir hata olduğunu ifade ettiler bana. Hatta o günün sabahında açıklamadan önce Körfez’den yerel bir gazete beni aradı. “Bakın hata yapıyorsunuz, yanlış şeyler yazıyorsunuz, insanlara yanlış mesaj veriyorsunuz. Doğrusu; ekip olarak herkes kendi komitesinden meclis üyesi adaylığını açıklayacak. Kendi meslek komitesinden seçilmeyen zaten başkan olamaz, ilk önce bu etabı geçmek gerekir. Bu doğmamış çocuğa don biçmek demektir. Yanlış bir ifade lütfen bunu düzeltin çünkü ben böyle biliyorum” dedim. Ama ne dersek diyelim bütün basına Recep beyin adaylık açıklaması olarak yayıldı.

***Sibel Hanım farkındaysanız basın haklı çıktı, biliyorsunuz değil mi?

Evet, basın haklı çıktı. Burada hakikatten kendimi çok kötü hissediyorum. Beni inanılmaz yordu bu süreç ve mental olarak yorgunum ve aslında kırgınım da…

***Kırgınım derken, kime neden kırıldınız daha açık konuşur musunuz?

Şöyle kırgınım; sabah o toplantıya gittiğimde akşam bir başka arkadaşlarla istişare edildiğini ve sadece Recep beyin konuşacağı bilgisini ben orada aldım. Belki de kendi özel hayatımda çok üzgün ve yorgun dönemde olmamın da etkisi oldu. Genç yaşta bir yakınımızı kaybettik o günlerde. Onun da üzüntüsü çoktu üzerimde. Aslında normal şartlarda farklı davranmam gerekirdi.

***Bugün aynı şey olsa ne yapardınız, nasıl davranırdınız?

Yani madem ben konuşmuyorsam orada, birisi başkanlık adaylığını açıklıyorsa ve ben mevcut başkansam aslında orayı terk etmeliydim.

***Bundan sonra karşı ekiplerden biri adaylık açıklaması yapsa onlara da katılmanız gerekmez mi?

Ben bunu beni eleştiren arkadaşlarıma bizzat söyledim. Siz beni çağırmadınız, çağırsaydınız size de gelirdim dedim. Ama tabi ne kadar samimi buldular, ona da diyecek hiçbir sözüm yok çünkü fotoğraf ortada. Yani verdiğimiz fotoğraf her şeyi anlatıyor.

***Peki, akşamdan sabaha değişen bir olayda, konuşulandan farklı davranıldığını anladığınızda neden o ortamı terk etmediniz veya neden gittiniz?

Ne yalan söyleyeyim bunu ben de kendime soruyorum, neden terk etmedim diyorum. Artık basiretim mi bağlandı yoksa “tamam bitsin artık gideyim işime gücüme bakayım, hayatıma döneyim” mi dedim bilemiyorum. Bir de seçime çok kısa bir süre kalmıştı. Böyle sanki kendi hırslarına kapılmış gibi görünmek istemedim. Zaten üç gün sonra seçim olacaktı. Sonuçta ben hayatımı o dakikadan sonra seçim tarihine göre planlamıştım artık. Çünkü ben başkan olduğum günden beri iş yerime adımımı atmadım.

***Bunu ekim ayında seçim olacağını varsayarak konuşuyorsunuz ama değil mi, yani ertelenmeden önceki düşünceniz bu?

Tabi 7 ekimde seçim olduğunu varsayarak bir sakınca görmedim mi ya da basiretim mi bağlandı, birçok karmaşık duyguyu bir arada yaşadım o an. Normal şartlarda dediğim gibi eğer ertelendiği belli olsaydı tabi ki orada bulunmam doğru olmazdı. Buna rağmen mevcut başkan olarak akşam konuştuğumuzda bu toplantının ona ait bir şey olmadığını, ortak bir program gibi, hepimizin konuşma yapacağı bir toplantı olduğunu hatta meclis başkanının bile kendisi için bir konuşma yazdırdığını biliyorum. Yani mevcut başkan olarak senin burada olmanda bir sakınca yok, sana has bir şey değil havası verildi. Ben de konuşacağım, sende konuşacaksın, hepimiz komitelerimizden adayız şeklinde bir konuşma geçti aramızda.

***Hadi varsayalım Recep Öztürk’ün adaylık açıklamasını içeren bir toplantı olsun. Nezaketen mevcut oda başkanına söz verilmesinin ne mahsuru olabilirdi?

Evet, çok haklısınız. Nezaketen de olsa söz verilmedi maalesef.

***Daha sonra bu üzüntünüzü veya tepkinizi kendisine bildirdiniz mi? Ne cevap verdi merak ettim doğrusu?

Tabi ki ilettim. Düştüğüm durumun hiç hoş olmadığını, aşırı derecede tepki aldığımı, kendimi hiç iyi hissetmediğimi, bu anlamda beni çok üzdüğünü söyledim. Hiç cevap vermedi. İyi tarafından bakıyorum, acaba diyorum beni yanında güç olarak mı gördü? “Sibel hanım başarılı biri ve benim ekibimde, benim yanımda beni destekliyor” mu demek istedi? Ya da işte “bakın o her ne kadar başarılı olsa da arkasında ben varım, aslında benim güdümümde” şeklinde mesaj mı vermek istedi bilemiyorum. Eğer böyle düşündüyse bunu şiddetle ret ediyorum. Mutlaka ben meclis üyesi olarak kendisinden fikir istemişliğim olmuştur, o da cevap vermiştir ama burada nasıl bir mesaj vermek adına akşamdan sabaha değişikliğe gidildi, bunu tam anlamış değilim. Şu ana kadar bana şundan sebep bundan sebep diyerek mantıklı herhangi bir açıklama yapılmadı.

***Diyelim ki senaryo tuttu ve Recep Öztürk KTO Başkanı oldu. Sizin getirdiğiniz çizgiyi daha yukarıya taşıyacak bir başarı bekliyor musunuz kendisinden?

Valla sadece Recep Bey değil, kim olursa olsun bunu yaşarsak hep beraber göreceğiz.

***Ben Recep Bey için sordum ama çünkü nihayetinde onun kefili gibisiniz?

Hayır hayır asla kabul etmiyorum. Benim kimseye kefil olma gibi bir durumum yok. Kendi misyonuyla, kendi oluşturduğu ekiple yol yürüyecektir, başarılı olur mu olmaz mı konusuna gelince; samimiyetle söylüyorum. Bu onun kendi problemi.

***Size bakınca şunu düşündüm bir an. Bana kalırsa siz o ekibin hesap ettiği şekilde biri çıkmadınız. Çıtayı yükseğe koydunuz. Bütün tantana bundan olsa gerek?

Onların hesabındaki Sibel Moralı’yı ciddi manada aşmış olabilirim. Çünkü buraya oturmak için ya gerçekten kendinize güvenirsiniz ya da cahil cesaretiyle hareket edersiniz. Eğer ben cahil cesaretiyle bu koltuğa otursaydım bu süreçte odamızı birinci lige taşıyamazdık. O ekibin içerisindekilerin de bana söyledikleri buydu. Hakikatten böyle beklemiyorduk, bizi çok şaşırttın ama senden çok memnunuz sözlerini Recep Bey de dahil olmak üzere ifade ettiler.

***TOBB Başkanı Rifat Beyle adaylığınız konusunda hiç konuştunuz mu? Size aday olun veya olmayın gibi herhangi bir önerisi oldu mu?

Rifat Beyle konuştum. Bana “Sibel adaysın değil mi” dedi. Değilim başkanım deyince korkunç derecede şaşırdı, nasıl yani dedi. Dedim başkanım süreç böyle böyle gelişti. Bunu kendi inançlarıma kendi etik değerlerime aykırı bulduğum için böyle karar verdim dedim. Beni yanlış anlamayın, bu kendime güvensizliğimden yada insanların bana teveccüh göstermemesinden kaynaklı değil, tam tersine insanlar bana ciddi anlamda teveccüh gösterirken böyle bir karar aldığımı söyledim. Bana güvenen insanların güvenini sarsmamak adınaydı. Ancak bu konuşmayı aylar önce yapmıştık.

***Siz bu kadar kırılmaya rağmen kararınızı çoktan vermişsiniz?

İnsanlarla yüz yüze bakacağız. Kimsenin arkamdan koltuk bulunca değişti demesini istemem. Makam aracıymış oymuş buymuş beni hiç etkilemiyor. Yüzümü yere düşürecek hiçbir davranışın içinde olmak istemem ama geçtiğimiz günlerde ki o fotoğraf ile maalesef birçok insanın haklı olarak benim hakkımda yanılgı yaşadığını gördüm. Çünkü insanlar fotoğrafa bakar, altındakine değil. Çevremde çoğu kişi “Sibel neden böyle bir şey yaptı, yakışık almadı, hiç anlam veremiyoruz, çok yanlış bir davranış” dediler. Onların gözünden bakınca çokta haklı olduklarını anlayabiliyorum aslında.

***İyi güzel de onlar sadece fotoğrafı görüp bu yorumu yaparken siz bizzat bu olayı yaşayan taraftasınız…

Evet ya keşke akşamdan bana açık açık söyleselerdi. Israrla sorduğum halde bana komite toplantısı demeselerdi. Bakın ben mevcut başkanım, bir kere daha düşünün dedim. Meclis başkanımız Güngör Bey de vardı. Ama ikisi de ısrarla dediler ki “Hayır, bu öyle bir şey değil, biz bir ekibiz herkes ekip. Sen bu ekibin bir parçasısın herkes kendi komitesinden aday, olay budur” dendi. Böyle baktığında zaten sıkıntı yoktu. Dolayısıyla bende böyle baktım. Hatam nedir? O fotoğrafta olmamalıydım, en azından konuşmayacağımı öğrendiğimde.

***Bir kadın olarak hep merak etmişimdir. Ticaret odaları erkek egemenliğinin olduğu yerlerdir. Bir ticaret odası başkanı istese neler yapabilir, faziletleri var mı bu işin?

Çok ciddi bir ithamdır aslında bu. Çok şey yapılabilir. Ama benim kafam bu işlere gerçekten çalışmıyor. Ben başkan olduğumdan beri iş yerime adım atmış değilim. İstense kendi ticaretine yansıtılabilir ki ben bunu asla yapmadım. Arkadaşlarımdan tepki bile gösterenler oldu. Bir yere gittiğimizde kartvizitini niye vermiyorsun diyerek bana kızıyorlar. Hatta bazıları maaş aldığımı falan zannediyormuş. Almadığımı öğrenince hepten delirdiler. Ya sen deli misin bu kadar kafa patlatıyorsun bu işe diyenler oldu. Dolayısıyla kişi, kendi işine pozitif etki etmesini isterse ettirir. Bunun yanında, siyasi makamlar için basamak olarak kullanılabilir. Bütün protokolle ilişkiler iyi oluyor. Bir sorun olduğunda bir telefonla bütün kapılar size açılıyor. Bu bütün eşiniz dostunuz, üyeleriniz için geçerli. Kaldı ki bunu üyelerimiz için kullanmalıyız, ben ona inananlardanım. Suiistimal edilebilir mi? Ben kimsenin edeceğini düşünmüyorum, etmemeli de…

***Kaç ay oldu göreve geleli?

Tam dokuz ay oldu. Bir şeyin doğması için dokuz ay yeterli hatta bizimki biraz erken doğdu. Güzel bir şey çıktı ortaya bundan memnunum. Bundan sonra kim gelirse gelsin hiçbir şeye kulağını tıkayamayacak. Üyesini dinleyecek. Çıtayı yukarı çıkarmaktı hedefim. Bu tip makamları egoları tatmin etmek veya şahsi çıkarlarına basamak olarak kullanılan yerler olmaması gerektiğine inanıyorum.

***Bu röportajdan anlıyorum ki Sibel Moralı söylendiği gibi öyle emanetçi başkan değilmiş. Haksızlığa karşı kafa kaldıran, doğruya doğru diyebilen, kendiyle yüzleşen bir Sibel Moralı gördüm karşımda.

Hiçbir zaman emanetçi başkan olmadım, kimsenin vitrini de olmadım olmak da istemiyorum. Güzel bir söz var. Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsız olmaz diye. O yüzden kimsenin kimseye ihtiyacı yok. Herkes kendini istediği gibi ifade etsin bundan sonra ki süreçte.

***Yedi aylık süreçte ne yapacaksınız?

Kaldığım yerden devam edeceğim. Aynı şekilde üyelerimle alakalı faaliyetlerimi eksiksiz devam ettireceğim. Ziyaretlerimi eksiksiz yapacağım. Yine birkaç projem var, onları hayata geçirmeye çalışacağım. Süreç devam ediyor ve ben sorumluluğunun bilincinde olan bir insanım. Yönetim kurulumla beraber görev bilinciyle kaldığımız yerden devam edeceğiz.