Başaramadın Sibel Moralı…

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Körfez Ticaret Odası seçimleri 5 Nisan tarihinde yapılacak.

Rahmetli Mustafa Efe’nin ani vefatının ardından KTO’da yaşanan gelişmeleri yakinen takip ediyorum.

Şu anda hepinizin bildiği gibi KTO koltuğunda Sibel Moralı var.

Hani şu Körfez’de ticaret odası başkanı olmak için yanıp tutuştuğu herkesçe bilinen;

Bu yolda rahmetli Mustafa Efe’ye ekibiyle beraber bayrak açıp yönetimden istifa eden

işadamı Recep Öztürk’ün emanetçisi Sibel Moralı…

Biliyorum, Sibel Moralı bu tanımlamaya çok kızıyor ama onu tarif edecek bir kelime daha yok!

Zira almış olduğu son karardan sonra bu terimi kullanmakta bir mahsur görmüyorum.

Tam anlamıyla hakkını verdi !

***

Hatırlayanlar bilir… Sayın Moralı sürpriz biçimde bu göreve seçildiğinde

“Başarmak zorundasın Sibel Moralı” diye bir yazı yazmıştım.

Neden? Çünkü Moralı bir ilkti, bir örnek olmalıydı, istemese de kendisinin bir misyonu oluşmuştu.

Her konuşmasında gururla söylediği gibi Moralı, Türkiye’deki üç kadın oda başkanından biriydi.

Seçimle vermedikleri oda koltuğunu, emanetçi olarak bile olsa almayı başarmıştı.

Artık o dakikadan sonra nasıl aldığının bir önemi yoktu.

Yapması gereken tek şey, misyonunu yürütmekti.

***

Elbette bunu yapmak kolay değildi.

“Ekibim” dediği ve zamanı gelince başkanlığı devredeceği Recep Öztürk’e rakip olmak zordu.

Empati yapınca onu anlayabiliyorum.

Fakat yaşananlara baktığımda Sibel Moralı’ya asla hak veremiyorum.

Bir kere “Emanetçi” yaftasını otomatikman kabul etmek bile bir kadın için büyük fedakarlıktı.

Ama ekibindekiler bu fedakarlığı anlamayıp, her fırsatta Moralı’yı ezdiler.

Recep Öztürk, KTO’nun “Gölge başkanı” gibi davrandı.

***

Toplumda ve üyeler nazarında bu şekilde kendisine gelen eleştirileri göğüslerken

Bir yandan da KTO’ya sınıf atlatan, kısa sürede başarılı işler yapan, temsil noktasında göz dolduran Moralı’ya,

Ekip arkadaşları resmen “emanetçi” muamelesi yaptı, her fırsatta yerini hatırlattı.

Recep Öztürk, adaylık açıklaması yaparken bile oda başkanı Moralı’yı yok saydı.

Komitelerden meclis üyesi adaylıklarını açıklamak için Türköz düğün salonuna gittiğini zanneden Moralı,

Eline mikrofon alıp, “Başkan” sıfatıyla üyeleri bile selamlayamadı.

Zaten ne olup bittiğini anlayana kadar da toplantı sona erdi.

Öztürk, KTO başkanlığına adayım dedi, Sibel hanım da toplu fotoğrafa katılıp

Recep Öztürk’ün yanında “ben bu kadarım” dedi.

***

Daha sonra Sibel Moralı, şahsına yapılan eleştirilerden rahatsızlık duydu.

Kim olsa duyardı.

Düşünseniz, KTO Başkanısınız ama yok hükmündesiniz…

Daha doğrusu, odanın imkanları kullanılarak oda başkanından habersiz program düzenleniyor ve siz tavır ortaya koyamıyorsunuz.

Sanki Recep Öztürk, lütfetti de kendi şirketinin anahtarını verdi.

Yahu orası üyelerin malı değil mi?

Biat da bir yere kadar…

***

İşte tüm bunlardan sonra Sibel Moralı ile bir röportaj gerçekleştirdim.

O kadar cesur açıklamalar yaptı ki, kendimden utandım.

Moralı’ya “emanetçi” sıfatını yakıştırdığım için neredeyse özür dileyecektim.

Artık nasıl ikna olmuşsam, o raddeye kadar geldim yani!

Bir kadının kendini ezdirmemesi, onu hiçe sayanlara ders niteliğindeki o iddialı açıklamaları yapması müthiş bir cesaretti.

Ama aslolan, dediğiyle yapacakları arasındaki tutarlılıktı.

Bugün baktığımda maalesef o tutarlılığı göremiyorum.

***

Sibel Moralı bırakın başkan adayı olmayı, ticaret odası defterini kapatmaya karar vermiş.

Meclis üyesi adayı bile olmayacağım demiş.

Duyunca adeta şok oldum.

Şimdi bunun adı “kaçış” değilse nedir..?

Bunun altında ne aramalıyız?

Bir buçuk yıllık baskanlık serüveninde sadece Körfez'de değil Kocaeli'de hatta TOBB'da iz bırakan bir başkan nasıl olur da pes ettirilecek hale gelir?

Madem tümden geri çekilecekti, niye ekibim dediği kişileri karşısına aldı?

Yoksa bu da mı bir taktikti?

Benim tanıdığım Sibel Moralı kolay pes edecek biri değildir.

Korkacak bir şeyi olduğunu da sanmıyorum. O zaman neden? Mücadeleci ruhuna ne oldu?

Bu sorunun altını doldurmak için günlerdir Moralı hariç çok kişinin görüşüne başvurdum.

Öyle hikayeler var ki, inanmak mümkün değil.

Hikaye derken; seçim üzeri hesap, kitap, pazarlık, vs…

***

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne girdiğimiz şu andan itibaren;

Böyle anlamlı bir günde gönül isterdi ki “Rol model Sibel Moralı”yı yazalım.

Ama maalesef bugün, “erkek hegemonyasına yenik düşen" Moralı’yı yazıyorum.

Sebebi ne olursa olsun, ne kadar haklı olursa olsun bu final hiç ama hiç yakışmadı.

Yaptıkların yapacaklarının teminatı olamadı.

Bunun yanında kadınlara olan borcunu ödeyemedin Sibel Moralı!

Çekip gitmek güçsüzlerin, acizlerin işiydi ve ben anlayamadım güçsüz müsün, aciz misin, mecbur musun?

Bundan sonra naçizane tavsiyem, politikaya atılman olacak.

Ekip işi orada çok tutar..!

Senin gibi ekibine sadık gönlü geniş insan zor bulunur(!)

Burada olmadı, belki o mecrada başarırsın Sibel Moralı!

Sözlerim ağır gelebilir.

KTO Başkanı olmanın şahsım olarak bana bir faydası mı var, hayır!

Ama bir kadın olarak; çekip giden, pes eden hemcinsime sitem etmeye hakkım var. Olmadı Sibel Moralı!

Keşke baştan kabul etmeseydin, ki kabul etmeye müsait insan yanı başında duruyordu…!