Doğan “Ne yiyen ne yedirenim” diyor!
Bu aralar konuklarımız bitmiyor.
Bitmesin de…
Ne kadar çok misafir; o kadar çok iletişim.
Malum, yerel seçimlere şunun şurasında 34 gün gibi kısa bir süre kaldı.
Herkes kendini en iyi şekilde ifade etmek istiyor.
Bunu yapmanın en etkili yolu da basınla iletişimden geçiyor.
Kimi, ne harika bir aday olduğunu anlatmaya çalışıyor, kimi ne kadar iddialı olduğunu.
Ortalık adaydan geçilmiyor.
Hepsini dinleyip notlarımızı alıyoruz ve okurlarımızla paylaşıyoruz.
Ama Cuma günkü konuğumuz diğerlerinden biraz daha farklıydı.
Cuma günü, görevinin son günlerini tamamlamaya çalışan İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan’ı misafir ettik.
“Uzun zamandır gelmek istiyordum, bir türlü kısmet olmadı” diyerek söze başladı.
***
Doğan ilginç bir kişiliktir.
Nedense söylediği her sözün altında bir ima yattığı düşüncesi oluşturur bende.
Bunun tanımlaması nedir bilmiyorum fakat Nevzat Doğan hesapsız kitapsız, gelişine konuşan biri değil.
Veya bize gelene bir haller oluyor, bilemiyorum.
Ama bende yarattığı izlenim bu!
***
Nevzat Doğan ilk kez şu an bulunduğumuz gazete binamıza geliyor.
İzmit’te iki kez ziyaretimize gelmişti ama buraya gelişi ilkti.
Ortamı çok beğendiğini söyledi.
Çok büyük, çok konforlu bir yeri idame ettirmenin kolay olmadığından bahsetti.
Ben de kendisine, işimize olan saygımız ve iddiamız neyi gerektiriyorsa onu yaptığımızı anlattım.
Doğan’ın beni her gördüğünde üzerine basa basa söylediği söze atfen, “Hala daha yazdıklarımızla kazanıyoruz başkanım, yazmadıklarımızla değil” dedim.
Çünkü Doğan’ın bunu bana sıkça hatırlatması tesadüfi değildi.
Nevzat Beyle ne zaman bir sohbet ortamı olsa aynı şeyi söylerdi.
“İyi gidiyorsunuz, sakın bozmayın. Yazmadıklarınızla değil, yazdıklarınızla kazanın” derdi.
Kendine göre gazetecilerden canı yanmış olmalı ki, bizi de uyarmak istedi.
Ama buna hiç gerek yoktu!
Ben, çok kısa zamanda bu meslekte nelerin yapılması gerektiğinden çok;
Nelerin yapılma-ması gerektiğini acı tecrübelerle öğrendim.
Dolayısıyla Gazete Barış’ın şu anki konumu tesadüf değildir.
Yine de Sayın Başkan’a nazik uyarıları nedeniyle teşekkür ediyorum.
Söylemi etkili olmasa unutur giderdim, unutmadığıma göre faydası olmuş diyelim.
***
Nevzat Doğan’la biraz gündemi konuşmak istedim.
Onu polemiğin içine çekmeye çalıştım -ki gazetecilerin işi bu!
Ama ne yaptıysak başaramadık.
Doğan bunların hepsine çok hazırlıklıydı, sorduğumuz her sorunun sonunda “Dava adamı” olduğuna vurgu yaptı.
İzmit’te Sibel Gönül’ün kazanması için ne gerekiyorsa yaptığını anlattı.
“Bundan sonra ne yapacaksınız” sorusuna ise gülerek “Yaşayacağım” diyerek cevap verdi.
Doğan büyükşehir adaylığında Cumhurbaşkanı’nın masasına giden isim olmanın onurunu yaşadığından bahsetti.
Kendisi söylemiyor ama bana kalırsa Doğan, bunu ayrıcalık görüyor.
Bir biçimde önemli bir yerde değerlendirileceği günü bekliyor.
***
Doğan’a aslında soracak çok sorum vardı.
Mesela Haldız-MİA konusunda olsun, Veral inşaat konusunda olsun.
Ama en başında bu konulara girmeyeceğinin sinyalini verdi.
Bir bakıma, giderayak partiyle ters düşmek istemedi.
Ama anlattığı kıssadan hisselerle kendini bir sürüyü kollayan kangala benzetti.
“O gördüğün kangal var ya; işte o ne yer ne de yedirir” dedi.
Umarım her şey dediği gibidir.
Zaman bunları anlamanın en iyi yoludur.
***
Buradan bir kez daha Nevzat Doğan’a nazik ziyaretinden ve İzmit’e yaptığı hizmetlerden dolayı bir İzmitli olarak teşekkür ediyorum.
İyisiyle kötüsüyle bir dönem kapanmış oldu.
Artık İzmit kadınlara emanet.
Yolları açık olsun…!
----------------------------
MUHATAPLARINA GELSİN…!
Bu kentte öyle şeyler oluyor ki sessiz ve derinden; akıl sır erdiremiyorum.
Kim hangi amaca hizmet ediyor, ayırt edemiyorum.
Kim kiminle dans ediyor, kim koltuğa oturmak için kimlerin tezgahından geçiyor, anlamlandıramıyorum.
İttifak adı altında asıl yapılmak istenen şeyi çözümleyemiyorum.
Bu dediğim her iki kutup için de geçerli.
Hiç kimse birbirine bayılmıyor ama yine de bir aradalar.
En olmazlar aynı yere toplanıyor fakat çıt ses çıkmıyor.
Ne zaman ses çıkıyor?
Bunları kumanda eden ana merkezin sinir uçlarına dokununca ses çıkıyor.
***
Bir meclis üyesi adayı düşünün…
Sürpriz biçimde listenin üst sırasında yer alıyor.
Aynı anda bütün taraflar nasıl oluyorsa birbirine kenetleniyor.
O ismin orada olmaması için sessiz bir direniş başlıyor.
Bu direnişin kumanda edildiği yer ise hiç kimseye yabancı gelmiyor.
Öyle bir kumanda ki bu, sessizce kenara çekilip o adayın listeden çıkarılması için alttan çalışma yürütülüyor.
Normal koşullarda Adliye’nin önünde bu haksızlığa karşı yaygara koparıp
şov yapması gerekenlerin gözü hiçbir şey görmüyor.
Bırakın onu; bir Allahın kulu (İYİ Parti il başkanı dışında) telefon açıp, üzüntüsünü dile getirmiyor.
Nasıl bir yere çomak sokulmuşsa…
Bakalım bu işin sonu ne olacak?
***
Bazıları neden bahsettiğimi anlamamış olabilir.
Bu yazı öyle herkes anlasın diye yazılmış bir şey değil!
Muhatapları anlasın yeter.
Bu kentte kim ne yapar, kim kiminle iş tutar hepsini bildiğimizi söylüyorum sadece.
Hele bir sonuca varsın, ondan sonra uzun uzadıya yazacağım elbette…!
Üç maymunu oynamaya devam…