Hayatın Tuzu...
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı.
Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi.
Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
"Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi.
Usta kıkırdayarak, çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı.
Az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.
Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
"Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" Diye sordu yaşlı adam,
"Hayır" diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve söyle dedi:
"Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok.
Istırabın miktarı hep aynıdır.
Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır.
Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.
Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."
***
Hayata bakışınızda bu kıssadan hisseyi eksik etmeyin.
Üzülecek çok daha büyük dertlerimiz olduğu gibi,
Mutlu olacak çok güzel sebeplerimiz de var.
Yeter ki bakmak, bakıp görmek isteyin.
Baktığınızda gördükleriniz, aslında görmek istediklerinizdir.
Ama bazen güzel bakmak için göl olmak gerekir.
Herkese mutlu hafta sonları diliyorum.
Kalın sağlıcakla...
-----------------------------
ADİL VİRÜS(!)
Son günlerde dünya geneline yayılan Koronavirüs denilen illet
Ne din diyor, ne dil diyor, ne de millet diyor.
Yakaladığını götürdüğü söyleniyor.
Götürmese de ölmekten beter eder deniliyor.
Hastalığı yoğun yaşayanlarda solunum güçlüğü görüldüğü;
Solunum cihazlarının yeterli olmayışından kaynaklı olarak ölüm vakalarının hızlandığı ifade ediliyor.
Çin’de baş gösteren bu virüs şimdi de bizim kapımıza dayandı.
Herkes şaşkın ördek misali.
Ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı bilemiyoruz.
Söylenen tek şey, temizlik…
İlk uyarılar başta bize basit gibi geldi.
Ellerinizi sabunla sık sık yıkayın, kimseyle tokalaşmayın, öpüşmeyin gibi…
Ancak bir günde her şey bambaşka bir hal aldı.
Önce okullar tatil edildi, ardından belediyeler ve kurumlar tüm organizasyonları iptal etti.
Buna STK’lar eklendi derken, gelinen noktada ne sinemaya gidebiliyoruz, ne tiyatroya, ne konsere…
Geçtik onu, bir restauranta, kafeteryaya bile gitmeye çekinir olduk.
Toplu taşıma araçları ise insanın gözünü korkutuyor.
Belediyeler her ne kadar araçların temizliğine özen gösterseler de çeşit çeşit insanla burun buruna yolculuk yapmak tedirgin ediyor.
Bunları alt alta topladığımızda yapılacak en doğru şeyin, evimizden çıkmamak olduğu anlaşılıyor.
En azından mecbur olmayanlar ortalıkta dolaşıp tehlikeye girmemeli, tehlike yaratmamalı.
Korona virüsünün insan psikolojisine de etkileri çok fazla.
Bir kere normal hayat düzeninin duruşa geçmesi insanın canını sıkıyor.
Örneğin canım hiç işe gelmek, çalışmak istemiyor.
Dünyanın tek odak noktasının korona olduğu bir yerde başka haberler kimsenin ilgisini çekmiyor.
İndir bindir korona yazıyoruz.
Elimizde onlarca haber birikti ama yayımlamak istemiyoruz.
Bırakın okuyucuyu, biz kendimizi o havada görmüyoruz.
Ruh halimizin giderek kötüye gittiği ortada.
Tam cemreler düşmüşken, bahar kendini göstermişken ortaya çıkan korona sanırım bizi kolay kolay terk etmeyecek.
Ne diyelim, hayırlısı Allahtan..
Nasıl ki depremle yaşamaya alıştık, şimdi sırada koronaya alışmak var.
***
Peki, Korona virüsünün iyi yanları yok mu?
Var tabi olmaz mı?
Züğürt tesellisi arayacak olursak;
Korona bırakın bizim milletimizi, dünya insanını birleştirmeyi başardı.
Dünya olarak ilk kez bir dertten kurtulmak için beraber kafa yoruyoruz.
Kavgaları, savaşları bir kenara bıraktık, korona ile mücadelenin yollarını arıyoruz.
Evinde jakuzisi bulunanlarla evinde bir lavabo dahi bulunmayanların eşit oranda tehlikede olduğunu yine korona sayesinde öğrendik.
Yani sadece senin temiz olman yetmiyor, etrafının da koşulları uygun olmalı.
Aslında şu korona, baya bir komünist çıktı.
Asla sınıf ayrımı yapmıyor.
En zengininden en fakirine gidip yapışıyor.
O yüzden şu aralar kimse kendini bir başkasından üstün falan görmesin.
Hatta korona, yerel yöneticilerimizi bile adil olmaya zorladı.
Su faturasını ödeyemediği için suyu kesilenlerin suyunu açtı.
Susuz yaşam olmayacağını korona sayesinde öğrendiler.
ne diyelim, her şerde hayır vardır...
Sonuç olarak;
Hepimiz eşit derecede tehlike altındayız.
Allah sonumuzu hayır etsin.