Madem en büyüksünüz, ne diye bağırıyorsunuz?
Bir insan bir dünya demektir.
Yine bir insan ölünce bir dünya batar.
Çünkü “varlık” olgusu onu algılayabilmeyle sınırlıdır.
Bu algılama; fiziksel ve duygusal olarak ikiye ayrılır.
Buradan yola çıkarak dünyanın içinde milyarlarca da insan ve o insanlara ait milyarlarca dünya ve yaşam tasviri var olduğunu bilmemiz gerekir.
Dünyayı algılama ve sorgulama biçimi kişiye göre farklılık gösterir.
Sorgulama kısmıyla çok az insan ilgileniyor.
Hayatı dar bir çerçevede yaşayanlar ki bunların sayısı oldukça fazla; onlara göre sadece onların dünyası var.
Yani en doğru, en yaşanılır dünyanın bize ait olduğunu iddia etmek, milyarlarca dünyanın varlığından habersiz olmak; kibar yaklaşmamız gerekirse “ahmaklıktan” başka şey değil.
***
Klişe gelse de şu bilgileri tekrar etmekte fayda olacağına inanıyorum:
100 milyar-200 milyar galaksinin varlığından söz ediliyor.
Bunlardan sadece biri bizim galaksimiz.
Bu galakside bir güneş sistemi var.
O güneş sisteminde ufacık sayılan bir dünyanın içerisindeyiz.
Dünyada çok sayıda devlet var.
Bu devletlerden birinde yaşıyoruz.
Bu devletin içerisinde 81 vilayet bulunuyor.
Bu vilayetlerin 922 ilçesi mevcut.
Bu ilçelerden birinde yüzbinlerce insandan birisin.
Ne zaman “Ben çok büyüğüm, ne kadar da muhteşemim, herkes beni tanıyor; ben bir numarayım” derseniz bu bilgiler aklınıza gelsin.
***
Son günlerde Kocaeli basınında bir hareketlenme var.
“Mekanın sahibiyim”
edalarıyla birileri birilerine savaş açıyor.
Bel altı saldırılarda bulunuluyor.
Herkes kendini kanıtlama derdinde.
Madem büyüksünüz; nedir bu hala kendinizi kanıtlama çabanız?
Bu tip saçma sapan ego mastürbasyonları benim pek müdahil olacağım konular değil.
Ben habere bakarım.
Haber ayırmam yaparım.
Şehri kimin yönettiği, ticaretin kimin elinde olduğu, bir siyasi partiye kimin başkan olduğu benim için sadece detaydır.
Söz konusu haber olursa bana kimsenin nazı geçmez.
Ancak Kocaelili okuru çok absürt meselelerle meşgul ediyoruz.
Bu mesleği yapanların niyeti habercilikse buyurun haber yapalım.
Yok farklı şeyler peşindeysek; gazetecilik üzerinden ahkam kesmeyelim.
Bir de aslında küçük olduğumuzun az da olsa farkına varalım.
***
Yazımı fıkra sevenlere bir armağan vererek sonlandırmak isterim.
Bir gün hıyar, tek başına otururken canı sıkılmış ve Market Mahallesi’ni gezmeye karar vermiş.
Hıyar, daha önce Market Mahallesi’ne sadece anne ve babasıyla gittiği için yolunu şaşırmış.
Evlerinin, Market Mahallesi’nin Sebze Sokağı’nda olduğunu unutmuş ve marketin içinde kaybolmuş.
İlk girdiği sokakta büyük bir elmaya rastlamış, “Merhaba elma, evimin yolunu kaybettim. Bana yardım eder misin?” diye sormuş.
Elma, “Hıyar, burası Meyve Sokağı. Burada yalnızca, üzüm, çilek, muz gibi meyveler bulunur” demiş ve hıyarın isteği üzerine onu bir yan sokağa bırakmış…
Hıyar, bu sokakta büyük bir peynir dilimiyle karşılaşmış ve, “Merhaba peynir dilimi. Evimin yolunu kaybettim, bana yardım edebilir misin?” diye sormuş.
Peynir dilimi, “Üzgünüm hıyar. Burası Süt ve Süt Ürünleri Sokağı. Burada yalnızca peynir, süt, yoğurt gibi yiyecekler bulunur” demiş.
Daha sonra kendi sokağından birileri hıyarı bulmuş ve ona yardımcı olmuş.
Hıyar, bu başıboş gezintinin kendisine ne kadar endişe verdiğini fark etmiş ve bir daha diğer sokaklara pusulasız girmemeye karar vermiş.
Herkes hangi mahallede yaşadığını bilir pusulası da yanında olursa hepimiz daha mutlu olabiliriz.
Sevgiler…