CHP İzmit belediye meclisinde neler oluyor?

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

İzmit Belediyesi komisyon üyelerini yeniledi.

Bu üyeler belirlenirken gözler haliyle en çok muhalefet grubuna odaklıydı.

İktidar partisinde kimin hangi komisyonda olduğunun pek önemi yoktur.

Başkan AKP’den olduğu için meclis üyeleri gıkını çıkaramaz.

Ancak meclis listesini yaparken mevzuata hakim, dalında uzman kişileri meclis listesine alan AKP’nin,

CHP grubundan birkaç adım önde olduğunu yadsımak haksızlık olur.

Çünkü CHP, tamamen seçim kazanmaya yönelik bir liste ile seçime girmiş ve muhalefette kalınca meclis üyelerinin (işini iyi yapanları tenzih edebiliriz) boyaları dökülmüştü.

***

Listeyi elimize aldığımızda ne bir şehir plancısı ne bir mimar göremedik.

Özellikle imar konuları bir kent için çok ama çok önemlidir.

Alınacak her türlü karar, şehrin geleceğini etkiler.

Bu konuda CHP’de işin ehli kim var diye bakıyoruz ve elde sadece Harita Mühendisi mi, yoksa Tekniker mi tam bilemediğim İlker Ulusoy’u görüyoruz.

Doğal olarak CHP Grubu Ulusoy’u imar komisyonu üyeliğine uygun görüyor ve Uğur Koştur ile birlikte bu komisyona yazılıyor.

Ancak dün yapılan komisyon görevlendirilmelerinde Uğur Koştur aforoz ediliyor, İlker Ulusoy yerini koruyor.

***

Merak ediyorum, neden sadece Uğur Koştur?

Bunun kriteri neydi? Meclis karnesi mi yoksa bilmediğimiz başka şeyler mi var?

Bu komisyonun, muhalefet üyeleri için ne kadar tehlike taşıdığını az çok bilirsiniz.

Nefsiniz öne geçer de AKP’nin kayığına binerseniz vay halinize…

Ben şimdiye kadar böyle bir şey duymadım ancak bazı gözlemlerim yok değil!

Hatırlayanlar bilir, MİA Projesi kentin gündemindeyken neler yaşanmıştı.

İmar komisyonu üyeleri Ulusoy ve Koştur, MİA’nın çokta itiraz edilecek bir yanının olmadığı, MİA alanı içinde yeri bulunan kişilerin proje askıda kaldığı için ne öte ne beri bir adım atamadıkları için mal sahiplerinin mağduriyet yaşadığı görüşündeydi.

Ancak CHP örgütü MİA’ya sonuna kadar karşı çıkmış ve parti kararı alarak meclis üyelerine ret vermeleri talimatını vermişti.

İmar komisyonu üyeleri buna aynen uymak zorunda kalmıştı.

Fakat İlker Ulusoy bu kararı nedense (!) bir türlü kabullenemiyordu.

“Komisyon görüşmelerinde onayladığım, mesleki olarak bir sakınca görmediğim bir konuda bana nasıl güvenmezsiniz” diyordu.

Açık açık örgüte kafa tutmuştu.

***

Mesela MİA’nın görüşüleceği gün belediye meclis toplantısına bilerek-isteyerek katılmamıştı.

Hatta işi daha da ileri götürüp, o toplantıyı meclis salonunun misafir locasından izlemişti.

Ulusoy’un bu hareketi tam disiplin suçuydu ama uyarıyla kurtardı.

O günden bugüne Ulusoy’un ne sesini duyduk ne sedasını.

O ilk günlerdeki masumiyetinden ve görev aşkından eser kalmadı, profesyonelleşti(!)

Ancak ne var ki dün yapılan komisyon seçimlerinde Ulusoy, tekrar imar komisyonu üyesi oldu.

Uğur Koştur ise bir bakıma cezalandırıldı.

Yanlış anlaşılmasın, Uğur Koştur’u savunmak niyetinde değilim.

Ama MİA konusunu çok yakın takip eden biri olarak, Ulusoy’un yaptıklarından sonra tekrar ödüllendirilmesini beklemiyordum.

En azından bu yıl, kenarda tutulabilirdi.

***

Diyeceksiniz ki, mesleki yönden değerli bir eleman.

Allah aşkına neyin yeterliliği? Ne zaman etkili muhalefet yaptı?

Ona bakarsanız bu grupta Ersin Albayrak grup başkanvekilliği yaptı.

Küçümsemek için söylemiyorum ama Ersin Albayrak’ın grup başkan vekilliği ne kadar vasat altı geçti, hepimiz gördük.

Şimdi bu işi genç Avukat Veli Beyaztaş yapacak ki, isabetli bir karar!

Ancak Albayrak’ın da bir dönem dinlendirilmesi gerekmez miydi?

Komisyonlara bakıyorum, hep aynı kişiler etrafında dönüp durmuş.

Kimi işlerinin yoğunluğunu öne sürmüş, kimi A takımına girememiş!

Anlayacağınız performans değerlendirilmesi hiçe sayılmış.

***

Vasatın altı bir dönem geçiren Albayrak, bir tık üste çıkarak encümen üyeliğine getirilmiş.

Aslında bu onun için iyi olmuş. Zaten belediye binasından ayrılmıyordu, hiç olmazsa gelen giden partililerinin bürokratik tıkanıklıklarında yardımcı olabilir.

Ersin Albayrak da masumiyetini kaybedenlerden bana göre.

Grup başkan vekilliğini bıraktığını açıkladıktan sonra yayınladığımız haberin altına çok ilginç yorumlar geldi mesela.

Hepsini hayretle okudum, hakarete varanları onaylamadım.

Ama yorumların temelinde Albayrak’ın kızını ve gelinini belediyede işe aldırdığı iddia ediliyordu.

Olabilir, bunda abartacak ne var, hep AKP’liler mi işe alınacak diyebilirsiniz.

Ama bana göre bu iddia doğruysa külliyen yanlış bir şey!

Çünkü siz orada şahsınız olarak yani sadece Ersin, Ahmet, Mehmet olarak yer almıyorsunuz.

Bir kurumsal kimliği ve o kimliğe oy veren insanları temsil ediyorsunuz.

Bu tür yamulmalar sadece size eksi yazsa eyvallah ama koskoca partiye tümden zarar vermiş oluyorsunuz.

***

Tüm bunların doğru olmadığını varsaymak istiyorum ama şayet doğruysa yapacak bir şey yok!

O öyle yaptı diye ben doğru bildiğimi yazmaktan vazgeçecek değilim.

Şimdi Ersin Albayrak’a düşen, bu iddiaların gerçek olup olmadığını kamuoyuyla paylaşmaktır.

Ne hakkına girelim, ne milletin hakkına girsin!

Performansı zayıf olmak başka bir şey, bulunduğu koltuğu kişiselleştirmek başka bir şey.

Ve hiçbir söylenti “acabalarda” kalmamalı!

----------------

Kişiliğinizden vazgeçmeyin!

Geçtiğimiz günlerde basın camiasından bir arkadaşımız herkese olduğu gibi bizim gazetemizin mailine de bir haber atmış.

Şahsi mail hesabından yolladığı haberi ibretlik öyküsü olarak yorumladım.

Ne kadar acı, uzun yıllardır bu camiada olacaksınız ve oyunun kuralını öğrenemeyeceksiniz.

Neyse uzatmayayım; haberi okuduktan sonra arkadaşlar yüzüme baktı.

Dedim “Bu bizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor.”

Ortalık mağduriyet üzerinden prim yapmaya çalışanlardan geçilmiyorken

onların havuzuna su taşıyacak değiliz.

Gerçekten bu arkadaşın mağdur olmadığını söylemiyorum, aralarında mağdur olmadığını da söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın!

Mağdur olmamak için kişiliklerini ikinci plana atıp daha sonra dizlerini dövenlerden bahsediyorum.

***

Yapmayın kardeşim! Bu adam size hiçbir şeyi zorla yaptırmıyor.

Onun yanındayken kendinizi nasıl havalara soktuğunuzu, herkesi böcek gibi gördüğünüzü biz yaşamadık mı?

Yazı işleri müdürlüğü etiketi güzel ama bunun büyük sorumlulukları beraberinde getirdiğini bilmiyor musunuz?

Ben şimdi riskli bir yazı yazsam kırk saat Yılmaz Karabıyık’a açıklama yaparım. Neden?

Çünkü o yazının sadece beni bağlamayıp başına iş açacağını iyi bilir.

Ben de onun hakkına hukukuna saygı duyar, ölçümü ona göre ayarlarım.

Bu tamamen sizin profesyonelleşemeyip, aklını bir kişiye bağlamanızdan kaynaklı bir şey.

Ve bunu bilerek isteyerek yapıyorsunuz, sizi zorladığını hiç sanmıyorum.

***

Diyelim ki olay çok doğru ve bizim meslektaşımızın yanında durmamız gerekir.

Öyle ya; dün dikkate bile almadığını söylediği gazetemize haber yollayacak kadar düşmüşse sahip çıkmak gerekir.

Peki, biz senin önceki hallerini nasıl unutacağız?

Bizim Kocaeli Gazetesi kapandığında gazetemizdeki arkadaşlarla acınızı paylaşmaya geldiğimizde,

yüzümüze bile bakmayıp burun kıvıran hallerini, piyasada okunacak gazete kalmadı diyerek üstten üstten konuşmalarını nasıl unutacağız?

Oysa oraya gelmek bile bizim için riskti ama biz onu hiç düşünmedik.

Çünkü orası bizim yetiştiğimiz yuvaydı, çok sayıda arkadaşımız ortada kalmıştı, duygu yoğunluğu yaşıyorduk.

Aynı şey bizim de başımıza gelebilirdi, insanlık bunu gerektirirdi.

Ama sen ve orada bulunan kraldan çok kralcılar var ya!

Başınıza gelenlerin tek sorumlusu kendinizsiniz.

Başınızdaki patrona şirinlik için bize selam vermeyeceksiniz, kazık yiyince de bizi yanınızda isteyeceksiniz. Öyle bir dünya yok!

***

Biz olmamız gereken yerde olduk, her zaman da oluruz.

Ama dün bulunduğunuz yerde ki davranışlarınızla şimdikileri bir karşılaştırın isterseniz.

O yüzden haberinizi yayınlama gereği duymadık.

Normalde basın sektörüyle ilgili konulara girmek çok tasvip ettiğim bir şey değil.

Ancak çevredeki arkadaşlardan haberin neden bizde çıkmadığını soranlar çok oldu.

Hem onlara toplu bir cevap olsun, hem de bir daha bize bu tip haberlerle gelmesinler dedim!

Allah herkesin çarşısına pazar versin!

İnşallah bundan sonra hakkında her şeyin hayırlısı olur ki bunu canı gönülden isterim.

Hayat bitmeyen bir ders en nihayetinde!