Başarıda Ölçü Olmak…
Pandemi dolayısıyla gündem çok dolu olmuyor.
Zaman zaman köşe yazısı konusu bulmakta bile zorlanıyorum.
Zaten gün içerisinde köşe yazısına konu olacak pek çok olayı haberleştiriyoruz.
Dolayısıyla üstünden bir daha geçmenin pek bir mantığı olmuyor.
Yazmış olmak için saçmalamak ise benim işim değil.
Her gün mutlaka yazı yazarım diye hava atmak adına, okuyucuya hiçbir bilgi ve hiçbir mesaj vermeyen
Aksine ona buna sataşan, aşağılayan, hakaret eden yazılar asla tarzım olmadı.
İnteraktif yayıncılık yapıyoruz diye meslek etiğini ayaklar altına alacak değiliz.
En başından beri kurumsallığı önceledik.
Yaptığımız işi çok ciddiye aldık.
Örnek olmaya çalıştık.
Haber yazım dilinde basitlik içeren üsluptan uzak durduk.
Baskılı gazetelerin diliyle aynı dili kullanmaya özen gösterdik.
Sadece bununla sınırlı olsa iyi.
Ekipsel anlamda da buna dikkat ettik.
Bir bilgisayar bir photoshop bilen biri bize yeter demedik.
Kadromuzu nasıl güçlendiririzin hesabını yaptık.
Reklam işini reklam müdürü takip etti.
Haberlerden yazı işleri müdürü sorumlu oldu.
Gündemi muhabir arkadaş izledi.
Yapılan haberleri siteye koyan editörler aynı zamanda gazeteye gelen ihbar, mail, ajans haberlerini eleyerek yayına aldı.
Akşam mesai bitiminde nöbetleşerek haber akışımız devam etti.
Bu birkaç gazetede aynı yöntemle devam ediyor.
Demem o ki;
Hayatında yanında bir tek insan çalıştırmamış biri bizim halimizden anlamaz.
Ya da anladığı için birini istihdam edemez!
Bu iş öyle oturduğunuz yerden atmaya benzemez.
Gazete Barış
durduk yerde Barış olmadı.
O yüzden birçok internet gazetesi kendini satarken, Barış’tan daha çok okunduğunu örnek verir.
Dün benzer bir durumla karşılaşınca bahsetmeden geçemedim.
Adı sanı bilinmeyen kıytırık sitenin biri kendine Barış’ı ölçü alarak havasını atmış.
Sitesine girdiğimde ise sadece belediye haberlerinden başka bir habere rastlamadım.
Başarı çıtası için Barış Gazetesinin ölçü alınması beni memnun eder.
Ayrıca zaman zaman bizden çok okunan sitelerin olduğuna da eminim.
Bu iş böyledir. Bugün ben yarın sen fazla okunursun, önemli olan neyi okuttuğun, nasıl sunduğundur.
Ve tabi gazeteye ilginin sürdürülebilir olmasıdır.
Ben öyle birileri gibi absürt, kimsenin yemeyeceği iddialarda bulunamam!
Gevezelik etmem. İşime daha fazla nasıl yatırım yaparım onu düşünürüm.
Çok okunmaya değil, özgün ağırlığa bakarım.
Haberin etkileşimini takip ederim, yani yarattığı etkiye bakarım.
Şimdiye kadar hep bunu önceledim.
“Barış yazmışsa doğrudur”
denmesi, haberimize itibar edilmesi nasıl bir duygudur bilemezler.
Bu gidişle de asla bu duyguyu tadamayacaklar aramızda dolaşıyorlar.
Allah kimseyi itibar yoksunu yapmasın.
Zira itibarınız yoksa beş para etmezsiniz!
İtibar edilmediğiniz yerde sizi çok okusalar ne olur, okumasalar ne olur?
--------------------------------------
MASALARA ZARF KOYMUŞLAR(!)
AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ı uzun süredir ortalıklarda göremiyorduk.
Ne yapar, nerede gezer, ne yer, ne içer pek haberimiz yoktu.
Mecliste varlığıyla yokluğu bir olan Yaman’ın meğer ailevi işleri varmış.
Oğlunu evlendirmenin telaşına düşmüş.
E tabi kolay değil; milletvekili sonuçta.
Krallara layık bir düğün olmazsa olmazdı.
Ayrıca Ağrılı hemşerileri şöyle mükellef bir sofrada yemek yemek için Cemil Yaman’ın düğün yapmasını bekliyorlardı(!)
***
Ağamız kendine yakışır bir düğünle maşallah Türkiye gündemine oturdu.
Cemil Yaman pandemi yasaklarını delerek oğluna tam bin 500 kişilik bir düğün yaptı.
Kendisi düğünün 1 saat 15 dakika sürdüğünü söylese de katılan konuklar iki saati aştığını ifade ediyor.
Hoş, böyle bir düğünde ha bir saat ha iki saat ne fark eder?
Konsept olarak sosyal mesafenin hiçe sayıldığı o yemekli düğünde covit-19 resmen halay çekmiştir.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm telkinlerine rağmen yasakları delen bir milletvekili olunca;
Haliyle ülke gündemine oturdu.
Cemil Yaman’dan ise bu duruma “evlere şenlik” açıklama geldi.
“Pişman değilim”
dedi.
“Ağrılı hemşerilerim bana kızarlardı, bir yemek bile yedirmeden gönderdi derlerdi”
deyip suçu Ağrılılara attı.
Bununla da yetinmeyip, “çağırmadığım halde duyan gelmiş” dedi.
Ama neyse ki bir şeyi iyi düşünmüş Sayın Yaman.
Başına gelecekleri öngörmenin verdiği reaksiyonla
Davetli masalarına hediye (para-altın) koymaları için zarflar ve kalemler bırakılmış.
Ondan sonra da davetlilerin bu zarfları sandığa koymaları istenmiş.
Böylece sosyal mesafesiz takı kuyruğunun önüne geçilmiş.
Ne büyük incelik sizce de öyle değil mi?
İnşallah düğündeki hasılat bu rezalete değmiştir(!)
***
Ömür boyu unutulmayacak, dillere destan bir düğünle dünya evine giren çifte gönülden mutluluklar dilerim.
Sanırım bu olaydan en çok onlar etkilenmiştir.
Ama çokta kafalarına takmasınlar.
Balayından döndüklerinde nasılsa Türkiye başka şeyleri konuşuyor olacak.
Keyiflerine baksınlar.
Maksat hasıl oldu mu, oldu.
Gerisi kimin umurunda(!)
***
Dip not: Milletvekili Cemil Yaman, bu ihtirası yüzünden başta Erdoğan olmak üzere;
Kendi partisini, milletvekili arkadaşlarını, herkesi zora soktu.
Çünkü her fırsatta düğünlerden vazgeçin, nikah yapın diye uyaran bir Cumhurbaşkanı var.
Şimdi hangisi çıkıp Yaman’ı savunabilir ki?
Bu iş aynı zamanda Erdoğan’ın sözüne itaat etmeyen Yaman’ın
defterinin dürülmesine sebep olur mu, onu da zaman gösterecek.
---------------------------
İKİ LOCAYA SEVİNELİM Mİ?
Kocaeli Ticaret Odasında basınla ilgilenen bir arkadaş tarafından
Gazetelere bir haber servis edildi.
Ki, bunun neden yapıldığını da anlayabilmiş değilim.
Prometeon (Pirelli) fabrikası Kocaelispor’a eşi benzeri görülmemiş(!) jest yapmış.
Söz konusu fabrika yeni sezonda Kocaelispor’a iki loca ve kombine bilet alarak destek vermiş.
Geçen sene de yapmışlardı diye hatırlıyorum.
Bu destek Kocaelispor Başkanı Hüseyin Üzülmez’i o kadar mutlu etmiş ki;
Fabrika direktörü Bahadır Özer’e teşekkür ziyaretine gidip bir de Kocaelispor forması hediye etmiş.
Ardından Sayın Üzülmez, Prometeon’un verdiği desteğin diğer sanayi kuruluşlarına örnek olmasını istemiş.
Aman ne büyük iş!
Yahu koskoca Prometeon için iki loca nedir?
Bugün en büyük locanın fiyatı taş çatlasın 80 bin lira civarındadır.
Kombineyi saymıyorum bile!
Kentimizin havasını, suyunu kirleten, etinden sütünden tüyünden yararlanan sanayiciler;
Söz konusu üç büyükler olunca kesenin ağzını açarken;
Kocaelispor’dan iki loca almalarına teşekkür mü edeceğiz?
Hiç yoktan iyidir mi diyeceğiz?
Diğer sanayicilere de “Kocaelispor’a bu kadar destek verin” yeter mi diyeceğiz?
Bakın, doğru düzgün transfer yapamıyoruz.
Var olanları elde tutamıyoruz.
Sen sanayicileri ayağa kaldıramazsan,
Yaptırım gücün olduğunun farkında olmazsan,
Ağzına bal çaldıklarında onları büyük iş yapmışlarcasına onurlandırırsan bu iş nasıl olacak?
Kocaelispor parayı nereden bulacak?
Yine büyükşehir belediyesinin kapısını mı aşındıracak?
İyi de nereye kadar…?
Sonra neymiş, Büyükakın Kocaelispor başkanı gibiymiş, kulüp başkanından çok alkış alıyormuş falan…
Bu devirde parayı veren düdüğü çalar, sanki bunu bilmiyorsunuz.
Ben de olsam alkış beklerim yani.
Hele de ondan önceki yönetimin Kocaelispor fobisinden sonra alkış alması son derece doğal olmalı.
Diyeceğim o ki;
Siz, hiçbir şekilde para bulmaya çalışmayacaksınız,
Kimseye kendinizi saydıramayacaksınız,
Oturduğunuz yerden başkanlık ve de yöneticilik yapacaksınız,
Ondan sonra da yönetimlere girmek için kendinizi parçalayacaksınız.
Daha da ilerisi başkanlık hayalleri kuracaksınız.
Şu kentte milyon dolarlarca ciro yapan dev kuruluşlara rağmen hala para sıkıntısı çekiyorsunuz ya, ben size ne diyeyim!
Basiretsiz mi diyeyim, beceriksiz mi, bilemedim doğrusu.
Kocaelispor yönetiminde köklü bir değişikliğin vakti geldi de geçiyor bile…