Kocaeli'nin birleştirici gücü..!
Toplum olarak beraber bir şeyler yapmaya ne çok ihtiyacımız var.
Zor günlerden geçtiğimiz şu dönemlerde kitlesel motivasyon sağlayacak değişik aksiyonlar gerekiyor.
O aksiyonları zaman zaman kent yöneticileri yapsa da bahsettiğim kitlesel motivasyon sağlanamıyor.
Çünkü herkes kendini belli bir kitlede konumlandırmış.
Yapılan bir etkinlik ne kadar güzel olursa olsun insanlar önce yapana bakıyor.
“Bunu büyükşehir mi yapmış, banane ya ben AKP’li miyim ki gideyim” modundayız.
Veya CHP çok güzel bir konser mi organize etmiş.
Müziğin evrenselliği hak getire…
O konseri CHP organize etmişse olay bitmiştir, gibi gibi…
***
Ama o kadar umutsuz olmayın!
Bu şehirde “KİTLESEL MOTİVASYONU” sağlayan yegane bir program var.
O da şu meşhur KİTAP FUARIMIZDIR.
Bu yıl 11.’si yapılan Kocaeli Kitap Fuarı yine binlerce insanı ağırladı.
Ve o fuarda her düşünceden insan, her düşünceden yazar-çizer vardı.
Kimse kitap fuarını AKP’li belediyenin düzenlemiş olmasına takılmadı.
Herkes çoluk çocuğuyla akın akın fuara koştu.
Ve bir kez daha gördük ki Kocaeli Kitap Fuarı, bu kentin “BİRLEŞTİRİCİ TEK GÜCÜDÜR”
Bizi birleştiren, hiç düşünmeden aynı noktada buluşmamızı sağlayan böyle önemli organizasyonların artması dileğiyle emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
***
Bir dip not:
Kitap fuarı bu yıl sadece her kesimi birleştirmekle kalmadı.
Aynı zamanda muhalif basınla da birleşmeye çabaladı.
Bunun için de gerek büyükşehir belediyesinde gerekse kitap fuarında GAZETE BARIŞ’a erişim engelini kaldırdı.
Gittiğimde ilk işim bunu kontrol etmek oldu, baktım gazetemize erişim sağlanıyor.
Ne diyelim… Gidenlere rahmet okumaya devam edelim en iyisi…
---------------------------
BİZİ GERMEYİN..!
Eskiden sağcı-solcu diye ayrılan insanlar, şimdi kendi içinde bile kollara ayrıldı.
Marjinallik önemi bir özellikmiş gibi oldu.
Hepsi kafayı dikmiş, “ben buyum, herkes bana saygı duyacak, benim istediğim olacak” havasında.
Kimi etnisiteyi öne koyup hemşericiliği ön plana çıkarıyor, kimi savunduğu siyasi partiyi, kimi beğendiği lideri, kimi de başka değerleri.
Bırakın onu, aynı siyasi düşünce içinde dahi insanlar bazen ortak noktada buluşamıyor.
Birbirileriyle zıtlaşmak için ufak bir kıvılcım yetiyor.
***
Bizi birbirimize bağlayan o kadar az ortak nokta kaldı ki, neresinden tutacağımızı bilmiyoruz.
En basitinden hepimiz için değer olan milli bayramlarımızda dahi ayrışıyoruz.
Birlik olup ortak bir programda buluşamıyoruz.
Mesela AKP’nin yaptığı programa CHP’liler gitmiyor, CHP’lilerin yaptığına da AKP’liler…
Çelenk koyma programlarında bile ayrı saatlerde Atamızın huzuruna gidiliyor.
Kent bayramlaşmasında da durum değişmiyor.
Ramazan iftarları da cabası…
Şöyle koca bir kent yekpare görüntü veremiyoruz.
***
Herkes birbirini yüceltmemek, prim vermemek için çırpınıyor.
Halbuki o kadar güzel etkinlikleri kaçırıyoruz ki, ama sırf iktidar tarafından organize edildi diye gitmeyenler oluyor.
İktidardakiler de sütten çıkmış ak kaşık değil tabi.
Onlar da önemli programlarda muhalefet temsilcilerine davet göndermeyebiliyor.
Yani ne sevincimiz ortak ne üzüntümüz. Olan millete oluyor.
***
Bu durum şimdiye kadar böyle geldi böyle devam etti.
Peki bundan sonra farklılaşır mı? Neden olmasın…?
Bakın, 15 yıldır kenti yöneten ekip artık tasfiye oldu.
Bununla beraber ister istemez kentte yumuşak bir hava da oluştu.
Bu havanın meydana gelmesinde yeni yönetimin anlayışı ve vizyon farkı etkili oldu.
Öyle sanıyorum ki siyaset biraz daha normalleşsin, kentteki birlik görüntüsü artarak devam edecek.
Ve siyasetin normalleşmesi için hepimize büyük iş düşüyor.
***
İstanbul seçimlerini ülke meselesi haline getirmemek gerekiyor.
Olan oldu, biten bitti. Bize düşen ısrarla demokrasiye inanmak, demokrasiyi savunmak olmalı.
“Adalet öldü” diye bağırarak Adalet bekleyemezsiniz.
Hem Adalete inanmayacak hem de yarışa gireceksiniz, bu akıl karı değil.
Ekrem İmamoğlu bile izin kadar gergin değil, geren taraf değil.
Erdoğan’da ilk kez yumuşak mesajlar verme çabasında.
Bir dinleyelim bakalım neler söylüyorlar?
Söyledikleriyle yapacakları örtüşecek mi, izleyelim.
***
Seçim iptal oldu mu, oldu. Tekrar seçime girmeyi kabul ettin mi, ettin.
O zaman bağırmanın anlamı yok, girin adam gibi yarışın, hak eden kazansın biz de işimize bakalım.
Ne toplumu gerin, ne dışarıya malzeme verin, ne de ekonomiyi dalgalandırın.
Bizim birbirimize düşmemizi bekleyen akbabalar olduğunu da unutmayın.
***
Ve en önemlisi millet artık sükunet istiyor, sakinlik istiyor, huzur istiyor, BARIŞ istiyor.
Bizim gibi kadirşinas bir yapıya sahip bu toplumu kucaklamak öyle sanıldığı kadar zor bir iş değil aslında.
Yeter ki öfkeden, kinden beslenmeyi bırakın…!
Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok, bunu anlamak zor olmasa gerek!------------------------------------
GÜNÜN ŞİİRİ:
“Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi. Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.
Böyle gidiyor işte.
Bir yanımız ''kalk gidelim'', öbür yanımız "otur'' diyor.
''Otur'' diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira…”