Çöken sadece bir bina değil....

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

24 Temmuz 2018 günü İstanbul Sütlüce’de 4 katlı bir binanın çöküşünü televizyonlardan canlı yayınla izledik.

Çöken binanın hemen yanında yapılan inşaat çalışması sırasında toprak kayması yaşanıyor,

Bina boşaltılıyor ve daha sonra da herkesin gözü önünde yıkılarak çöküyor.

Tek tesellimiz can kaybı olmaması.

Konu hakkında bilgi sahibi oldukça aslında çökenin sadece bir bina değil, bozuk bir imar sisteminin, çarpık kentleşme anlayışının, buna tamah eden ahlak anlayışının çöktüğünü anlıyoruz.

Deveye sormuşlar neren eğri diye,

O da cevaplamış nerem düzgün ki?

Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki 20 Haziran 2018 günü yaptığı açıklama da Türkiye de 26 milyon 358 bin yapı stoku bulunduğu ve bunun sadece % 35 inin imar mevzuatına uygun olarak yapıldığını açıklıyor.

Yani konut stokumuzun % 65 i olan 26.358.000x0,65= 17.132.700 konut imar mevzuatına uygun değil.

Sadece bu açıklama dahi durumun vahametini ortaya koyuyor.

Gelelim güncel konumuz olan Sütlüce de yıkılan binanın bağlı olduğu Beyoğlu Belediye Başkanı A. Misbah Demircan’ın açıklamalarına,

Sn. Demircan söze şöyle başlıyor: Bu bina 1994 yılında yapılmış ve ruhsatsız bir bina..

Bir belediye başkanı olarak bu açıklamayı yaparken kendi sorumluluğunun farkında değil,

Diyor ki suçlu bu ruhsatsız yapıyı yapanlar, bizim suçumuz yok,

Söylemek istediği aslında bu..

Her olayda olduğu gibi halkın can ve mal güvenliğinden sorumlu olan yetkililer hemen bir suçlu buluyor..

Evet, o binayı ruhsatsız yapan kişiler suçlu da, bir tek suçlu onlar mı?

Nereden çıkıyor 17.132.700 adet ruhsatsız ve mevzuata uygun olmayan yapı?

Bunca ruhsatsız yapı oluşurken belediyeler, devlet kurumları ne yapmış?

Neden mevzuatı uygulayıp bunlara engel olmamış..

Milyonlarca ruhsatsız yapının var oluşu aslında toplumsal bir kuralsızlık hali, bir devlet zafiyeti olduğunu göstermez mi?

Daha geniş bina yapmak için çekme mesafelerine uymamak komşu hakkına riayet etmemek kul hakkı yemek değil mi?

Peki kaçak kat çıkmak, hakkın olmadığı halde daha fazla daire yapıp daha çok rant sağlamak hangi ahlak anlayışı ile bağdaşır?

Vatandaş böyle düşünürken devlet kurumları ne yapıyor?

Belediyenin Kültür Sitesi, Pazar Alanı, Camiler, okullar pek çok resmi kurum binası ruhsata uygun mu?

Olmadığını biliyoruz..

Düşünebiliyor musunuz imar mevzuatını uygulamaktan sorumlu belediyenin yaptığı bina ruhsatsız,

Kutsal ibadet alanlarımız camiler ruhsatsız,

Bu ne ile açıklanabilir??

Öyle bir İmar Kanunu ve yönetmeliklerimiz var ki, öylesine çarpık ki,

2 kat imarlı alanda bir bakıyorsunuz 4 katlı bina,

3 kat imarlı bir alanda 5 kat bina yapılabiliyor..

Ya, verilen ve Emsal den ( toplam yapı alanından) sayılmayan bonuslar?

Tabanın % 40 ını kullanmaya müsaade edilen bir yere yapılan yapı neredeyse alanın tamamını kapsayabiliyor..

Sonra da şaşırıyoruz nereden çıktı bunca betonlaşma diye..

Sütlüce de meydana gelen olaya baktığımızda mevcut binaların arasında yeni inşa edilecek yapı çalışmaları esnasında toprak kayması sonucunda temelinin altı oyulup çöktüğü iddia ediliyor..

Maalesef ki bu ülkede her önüne gelen istediği her yere denetimsiz kazı yapıp diğer binaları riske atabilmektedir.

Bu tür olaylara çok sık şahit olmaktayız..

Belediye olarak temel ruhsatı, yapı ruhsatı veriyorsun da o alana yapılacak kazı için neden ruhsat talep etmiyorsun?

O kazıyı nasıl yapacağı hangi tedbirleri alması gerektiğine dair bir kazı projesi isteyip bunun uygunluğunu kazıdan önce neden denetlemiyorsun?

Bakın Sütlüce de yıkılan o 4 katlı binanın doğru dürüst bir temeli yok,

Kalın toprak tabası nedeniyle sağlam zemine ulaşılmadan toprak üstü temizlenerek temel atılmış..

Kanuna ve mevzuata tamamen aykırı ve denetim dışında yapılan bu binaya benzer milyonlarca yapının varlığı ürkütücü..

Şimdi bir de bunun üstüne bir İmar Affı çıkartıldı,

Bu yapılara ruhsat verilmesi, iskân verilmesi her şeyi geçelim,

Bu af ile bu tür yapıların varlığının devamı devlet eliyle sağlanmaktadır..

Bir devlet bunu nasıl göze alır?

İmar Affı için zemin etüdü aranmıyor,

Binanın statik hesap kontrolü yapılmıyor,

Beton kalitesini anlamak için karot numunesi istenmiyor,

Bina depreme dayanıklı mı değil mi sorgulanmıyor,

Tüm bunlar sadece vatandaşın beyanına nasıl bırakılır?

Bu imar affı gelecek için şehircilik anlayışını yok eden, belediyelerin elini kolunu bağlayan, hukuki sorunlar açısından kaos yaratacak bir uygulamadır.

Bu affın yaratacağı sorunları gelecek yıllarda hep birlikte göreceğiz.

Tüm bu olanların sebebi

Hakkına riayet etmeyen, daha çok kazanç hedefleyen, bunu yaparken de hiçbir ahlaki değeri dikkate almayan yaygın bir anlayış,

Oy ve iktidarını kaybetmemek için buna göz yuman siyaset,

Bilimsel ahlaka ihanet eden teknokrat ve bürokrasi,

Yani hep birlikte bu canavarı yarattık..

Bilimsel aklı, hukuk devleti anlayışını göz ardı ettik,

Kendi belirlediğimiz kanunlara uymadık.

Sonuç olarak başta da belirttiğimiz gibi o gün orada sadece bir bina çökmedi,

Bilimsel akılı terk eden,

Kendi yaptığı kuralları uygulamayan,

Geleceği değil günü düşünen,

Hakkı değil kişisel rantı yeğleyen bu kokuşmuş ve çürümüş düzendir çöken..

Sağlam temeller üzerine oturmayan her yapı çökmeye mahkûmdur.

Tıpkı Diyarbakır’ da çöken Hicret Apartmanı gibi,

Tıpkı Konya Selçuk da çöken Zümrüt Apartmanı gibi,

Tıpkı Sütlüce de çöken bu apartman gibi

Ve,

Çorlu da altı oyulan bu demiryolu gibi..

Boşuna sağda solda suçlu aramayalım..

Suçlu biziz, hepimiz..

Peki bunca hatadan ders alıyor muyuz?

Ne yazık ki hayır..

24 kişinin ölümüne yüzlerce kişinin yaralanmasına neden olan Çorlu da ki o kazaya neden olan demiryolu bakın nasıl onarılmış??

https://www.haberler.com/tekirdag-daki-tren-faciasi-sonrasi-normal-sefer-11056847-haberi/

Sizce ders almış mıyız?

Sağlıcakla Kalın..