Bir ayda bu kadarını yapabildik(!)
Bu kentte gazetecilik adına neler yaptığını anlatmak modaysa o modaya biz de uyalım.
Hoş, okuyucu kimin ne yaptığının gayet farkında ama olsun.
Biraz da biz anlatalım, öyle değil mi?
Ben diğerleri gibi bir Pazartesi yazısı yazarak, size olmayan başarıdan, olmayan kimlikten bahsetmeyeceğim.
Ancak en azından ayda bir bu köşeden neler yaptığımızla ilgili ufak bir değerlendirme yapmanın farz olduğunu gördüm.
Çünkü mütevaziliğin bir süre sonra aptallığa dönüştürüldüğünü hissettim.
Bu sebeple de Ocak ayı içerisinde kentte nasıl gündem yarattığımızdan kısaca bahsetmek istiyorum.
***
5 OCAK…
Ocak ayının ilk haftası eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kocaeli’ye geleceğini ilk biz yazdık.
Dar kadronun bildiği toplantıya önemli isimlerin katılacağından bahsettik.
Haberimiz duyulur duyulmaz diğer basın kuruluşlarında da yer buldu.
Herkes toplantının detaylarına ulaşmak, bizden fazla olarak üzerine bir şey katıp haberi genişletme çabasına düştü.
Ve böylece Abdullah Gül’ün ilimize geleceğini sağır sultan bile duydu.
Sonrasında ise Abdullah Gül gelmekten vazgeçti.
Çünkü Abdullah Gül, son zamanlarda Erdoğan ile gergindi.
Onunla bir işbirliğinde görünmek buradakiler için risk demekti.
Organizasyonu düzenleyenler ise durumu belli etmemek için “geleneksel bir toplantıymış” gibi bir araya gelip poz verdiler, olay kapandı.
Bundan sonra gelir mi, onu yaşayıp göreceğiz.
***
8 OCAK…
“Medical Park’ta deprem” dedik.
Kentimizin yakından tanıdığı ve sosyal yönüyle her kesimle iyi ilişkiler içinde bulunan
Medical Park Hastanesi’nin genel müdürü Soner Şahin’in görevden alındığını yazdık.
Bu haberimiz de çok ses getirdi.
Çünkü Soner Şahin Derince Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nden Medical Park’a transfer olurken de büyük yankı uyandırmıştı.
Bazı isimlerin attığı adım haber olduğundan Şahin için bu başlığı uygun gördüm.
Haber tez yayıldı haliyle. Meslektaşlarımız hemen araştırmaya koyuldu.
Ben de ilk duyduğumda Soner Hocayı aradım fakat ameliyatta olduğundan açamamıştı.
Ancak doğruluğundan emin olduğum için haberi bekletmedim.
Her zamanki gibi ilk çıkan haberin peşini kovuşturmalar başladı.
Bizi yalanlamak için alakasız başlıklar atıldı. “Soner Şahin Dekan Yardımcısı oldu” gibilerinden.
Halbuki bu çok başka bir haberdi.
Soner Şahin basbayağı görevden alınıp farklı bir yere kaydırılmıştı.
Meslek hazımsızlığı çekenler bunu da saptırmanın bir yolunu buldular.
***
10 OCAK…
Ve kentin tamamının gündemini değiştiren o gün…
Çalışan gazeteciler gününe denk geldiği için daha bir anlam taşıyan haberimiz bir anda Kocaeli’nin tartışılan tek konusu oldu.
Malumunuz üzere, Real AVM arazisinin Haldızlara satılması sonrası yapılmak istenen imar kıyağı olayı…
Bu olayı kamuoyuna duyuran ilk basın kuruluşu Kocaeli Barış’tır.
“Cumhurbaşkanına bu ihaneti kim anlatacak” başlığıyla yazdığım köşe yazısının ardından olay iyice büyüdü.
Sonrasında AKP Milletvekili M. Akif Yılmaz, basından öğrendim dediği Haldız konusuyla ilgili
Sosyal medyada AKP ile ters düşen o açıklamasını yaptı.
Yılmaz’ın o açıklamasıyla birlikte Kocaeli bir anda sadece bu olaya kitlendi.
Ertesi günü yapılan Büyükşehir belediye meclisinde onaylanması beklenen imar kıyağı böylece askıya alındı.
Ama bu başarı birilerini o kadar rahatsız etti ki sormayın gitsin.
Kimi, haberi kendine mal etmeye çalışıp komik duruma düştü,
Kimi, olayı bildiği halde yazmayıp elinde koz tutanlar ise içten içe bize bilendi.
Bize bilenenler arasında malum ailenin oğlu da bulunuyordu.
Öyle ki, beklentileri olmayınca bize “sahtekarlar, çakallar, kaşarlar” diyecek kadar alçaldı.
Milleti bilmem ne yapacağız diyen Mehmet Cengiz ile aynı ağızdan konuşarak ailesini de zor durumda bıraktı.
Halbuki bizim kişilerle sorunumuz yoktu, biz gazeteciyiz ve sadece işimizi yapıyoruz.
Bizi, yönettikleri gazetelerle aynı zannettiyseler ona da yapacak bir şeyim yok!
Bu konu nerede son bulur bilmem ama kamuoyunu bilinçlendirme ve bilgilendirme bağlamında biz takipte kalmaya devam ediyoruz.
***
14 OCAK…
Akşam evimdeyim, telefonum çaldı.
Bir dost, hem de AKP ile hiç ilgisi olmayan bir dostum haber verdi.
“Başkan Karosmanoğlu hastaneye kaldırıldı, şu an KOÜ Hastanesinde” dedi.
Çok emindi direk yazabilirsin dedi.
Olabilir ama sağlık bu… yakınları, sevenleri, partilileri tedirgin olsun istemedim.
Net bilgi lazımdı ve o net bilgiyi aldım.
Daha sonra haberi girdik ve on dakika sonra bütün gazetelerde haber yankı buldu.
Bunun keyfini parayla ölçemezsiniz sevgili okurlar.
Hem de hiç teyit etmeden aynı metni girdiler ve bana göre bunun adı GÜVEN…
Ben oraya Allah korusun, “Karaosmanoğlu’nu kaybettik” desem onu da yazacaklar bu gidişle diye geçti içimden.
Çünkü fazladan bir bilgi edinme de yapılmadığı belliydi.
Neyse ki gribal enfeksiyon olduğunu belirttim.
Allah herkese sağlık sıhhat versin.
***
15 OCAK’TA NE OLDU?
Carrefour arazisinin Haldızlar tarafından alındığını yazdık.
Haber kaynağımız o kadar güvenilirdi ki, beni ikna etmeyi başardı.
Biraz araştırdık ve kaynağımızın dediği doğruydu.
Hatta tapu işlemlerinin devam ettiğini söyledi.
Risk alıp haberi girdik, sonradan da kaça satıldığının haberi geldi.
Doğal olarak başka gazeteden bir kardeşimiz olayı doğrulatmak için Haldızları aramış.
Satışı onaylamamış fakat teklif verdiklerini kabul etmiş.
Bekledim ki kendi gazetelerinde böyle bir satış olmadığını yazsınlar ama yazmadılar.
Ses çıkmadığına göre olayı doğru kabul edebiliriz.
Zaten Haldızlara yakışan(!) bir yerdi.
Başkasının alması çok yanlış olur, etik durmazdı(!)
***
24 OCAK…
O gün cumhuriyet Halk Partisi’nden öfkeli biçimde kadınlar beni aradı.
CHP’de göreve yeni seçilen Gebze kadın kolu başkanı Bilge Altıntaş’ın, kongrede rakibi olan Çiler Boylu’yu parti binasından kovduğunu anlattılar.
Olayı birkaç kişiden teyit ettim.
Hatta daha fazlası vardı ancak gerisi dedikodu türüne gireceği için ele almadım.
Önemli olan, bir başkanın kurumsal bir çatı altından başka bir partilisini, sırf kendisini tanımıyor diye kovmasıydı.
Bana göre bu olay başlı başına skandaldı ve bir dakika bile düşünmeden haberi yazdım.
Zaten olayın muhatabından herhangi bir yalanlama da gelmedi.
***
26 OCAK…
O gün garip, nereye koymak gerektiğini bilemediğim bir haber yaptık.
Uğur Enç imzalı haberimizde FETÖCÜ BOYDAKLARIN MİA alanı içerisinde 20 dönüm arazisi olduğunu yazdık.
20 ila 30 dönüm ve üzeri arazisi bulunanlara özel düzenleme getirildiğinden bahsettik.
Yani büyükşehir belediyesi tarafından farkında ya da değil Boydaklara da fazladan rant verileceğini söyledik.
Yer TMSF’ye devredilmemişti.
Hala Bekir Boydak üzerine kayıtlı ancak satılamaz şerhi var.
Büyükşehirin bu konuda ne düşündüğünü ve nasıl adım atacağını merakla bekliyoruz.
Onlar mutlaka biliyordur, biz vatandaşta bilgilensin istedik.
Herhangi bir şeyle itham etmiyoruz, sadece “durum tespiti” yapıyoruz.
MİA konusuna geçildiğinde Boydaklarla alakalı nasıl yol izleyecekler, hep birlikte göreceğiz.
***
VE OLAY OLAN 27 OCAK…
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilimize geldiği gün.
Bizimle paylaşılan bilgilere göre Kocaeli Üniversitesi’nde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e bir tez yazılmıştı.
Bu tezin başrolünde tamamen Akşener vardı.
“Türk siyasetinde Meral Akşener” adlı tezin, cilt kapağına kadar ulaştık.
Bu durum bana garip geldiği için ayrı bir haber değeri olduğuna inandım.
Buna göre de oturup haberleştirdim.
Erdoğan’ın doktoru olarak lanse edilirdi Sadettin Hülagü.
Hoş, ben buna başından beri pek inanmadığımı söylüyorum.
Ama madem toplumda bu algı yerleşti, biz de öyle farz ettik.
İşte bu açıdan baktığımızda Sayın Hülagü’nün yönettiği KOÜ’de bir siyasetçiye tez yazılıyorsa
insan ister istemez “neden Erdoğan değil de Akşener” diye sormadan edemiyor.
Ben bu soruların altını doldurmak adına bazı ilişkileri ortaya seren fotoğraflara yer verdim.
Manzara ortadaydı.
Gerisi ise teferruattı.
Yok 2004’te verilmiş, yok siyasi baskı yapılmış kısmını biz bilmeyiz.
Madem bunda sakınacak bir şey yoktu, o halde Akşener tezi bittiğinde kendileri kamuoyuyla paylaşsaydı.
Emin olun daha samimi dururdu.
***
Tabi, bu haberimiz de diğerleri gibi çok ses getirdi.
Bizi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmakla suçlayan kalemşörler adeta sıraya girdi.
Ama herkes onların parasının peşin ödendiğini bildiğinden, akılda kalan bizim haber oldu.
Bakın, ben burada ne Sayın Hülagü’yü ne de bu tezin yazılmasını eleştiriyorum.
Aksine “büyük cesaret ve jest” olarak nitelendiriyorum.
Ve bu konuda son noktayı yine Sayın Hülagü’nün koyması gerektiğini düşünüyorum.
Aşamaları kendisi anlatsın, kimseyi öne sürmesin diyorum.
Bu gurursa gururdur, başarıysa başarıdır.
Adı her neyse, sahip çıkması gerekir.
Ona buna bize hakaret eden yazılar yazılmasına müsaade etmek kendisine yakışmayacağı gibi
beni daha da bir merak içine sokuyor, kafam daha da karışıyor.
***
Biliyorum, alışılagelmişin dışında bir yapım var.
Ancak halden de anlarız.
Mertçe, yürekten konuşmanın samimiyetiyle, arkadan dolanmanın inanılmaz hafifliğini ayırt edebiliriz.
O yüzden bu kentte bir yerlerde bulunan herkes, dünyanın kendi etraflarında dönmediğini bilsin!
Ve kimse kimseyi yok saymakla yok olmuyor..!
Aksine, insanların daha da dikkatini çekiyor. Hep siz haklı olamazsınız, öyle değil mi?
***
Ocak ayı içerisinde aklıma gelen önemli haberlerimizden bir derleme yaparak
Kocaeli Barış’ın iddiasını, daha da iyi işler çıkarmak için gece gündüz kafa yorduğunu bilin istedim.
Şu bir gerçek; kimse “çok taraflı” basına zerre kadar güvenmiyor.
Ne yazarsa yazsın ilgi çekmiyor.
Hele hele parası peşin ödenenlerin kestiği o ahkamlar var ya!
Onları ifade edecek bir terim bulamadım..!
Çokta ilgilenmiyorum açıkçası.
Önümüzde çok önemli bir sürecin başlangıcı var.
2019 seçimlerinin başlangıç adımları atılıyor ve siz yine ilkleri bizden duymaya devam edeceksiniz.
Güveninize, bizi yukarıya taşıyan ilginize ve tabiki ekip arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler…