Nesini yazacağız?
Bazıları soruyor, “falanca konuyla ilgili neden yazı yazmadınız”?
Hangi konu diye bakıyorum, farklı bir gazetenin haberinden bahsediyor.
Misal Kartepe’deki tecavüz vakası…
Evet, biz bu konuya hiç girmedik.
Çünkü girmemizi gerektiren şartlar oluşmadı.
Nedir bunun şartı?
İhbarın bize ulaşması.
İddia sahiplerinin gelip bizi bulması.
Var mı böyle bir durum, yok!
O zaman neyini yazacağız?
Basma kalıp gibi, başka gazetelerde çıkan haberi doğru mu yanlış mı bakmaksızın alıp kafamıza göre ‘astım kestim’ mi yapacağız?
Hele de böyle önemli bir konuda kopyala yapıştır veya kulaktan dolma haber yapmak olacak iş mi?
Ama kimi okurlar bunu ayırt edemiyor.
Bana mesaj yoluyla olsun, gördükleri yerde olsun soranlar oldu.
“Siz bu olayı neden yazmadınız? Kim doğru kim yanlış anlayamadık”
Onlara detaylıca açıkladım.
Bilmeyenlere ise bir kez de buradan söyleyeyim istedim.
Bir başka gazetenin araştırdığı, haberleştirdiği, emek ettiği konu bizim konumuz olamaz.
Üye olduğumuz ajanslarda haber yer alsaydı neyse ama o da olmadı.
Durum buyken sıfır bilgiyle o haberi sahiplenmek bizim etiğimize ters gelir.
Ben aslında konuyla ilgili açıklama yapan AKP ilçe başkanının açıklamasını bütün gazetelere göndermiş olmasını da anlayamamıştım.
Biz ona da yer vermedik.
Kısacası habere çökmedik, tarafların kurt dansına alet olmadık.
Kaldı ki olay yargıya intikal etti.
Daha nesini yazacağız?
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
Tez zamanda kim ne halt işlediyse suçluların bir an evvel cezasını çekmesini dilerim.
-----------------------------------------------------
HADDİMİZİ BİLECEĞİZ…!
CHP İl Başkanının sosyal medyada paylaştığı fotoğraf olayı.
Bana gına geldi ama insanı zorla polemiğin içine çekiyorlar.
Ben o fotoğrafı paylaşmanın, bundan siyaset üretmenin yanlış olduğunu savundum.
Hala da aynı yerdeyim.
Çöpten ekmek toplayan insanlar Türkiye’nin gerçeğidir.
Bu durumu kişilere indirgeyerek suç isnat edemeyiz.
Aynı şekilde birkaç gün sonra İzmit Belediye binasının önündeki vatandaşın durumu…
***
Evet, o fotoğrafı biz haberleştirdik.
Gram tereddüt etmeden hem de.
Bunu yapmamın sebebi ise, ne kadar ucuz siyaset yapıldığını ortaya koymaktı.
Biri çıkıyor adım başı rastlanabilecek bir manzara karşısında büyükşehir belediye başkanını suçluyor.
“Böyle mi mutlu şehir olacağız”
deyip, kestirip atıyor.
Büyükşehir belediye başkanı da çıkıyor, bu kentte bir tane bile aç insan var ve onu bulamıyorsam bana yazıklar olsun diyerek, imkansızı zorluyor.
İkisi de uçlarda dolaşıyor.
***
İşte, bu düşüncemi köşe yazımda paylaşınca nedense birileri fena halde rahatsız olmuş.
Hemen taarruz yazılarıyla ‘cesaret buldukları ölçüde’ salvolara başlamış.
Cesaret diyorum çünkü asıl söylemek istedikleriyle geveledikleri şey aynı değil.
Yani içlerinde kalmış çoğu şey.
Çekinmeyin, yazın!
Benim aklım kimseye kiralanmadı.
Çok şükür olayı hem akıl süzgecimden geçiriyor hem de vicdan muhakemesi yoluyla kendi doğruma ulaşabiliyorum.
Ama yok! Arkadaşlar bunun özgür bir düşünce olduğuna inanamıyor.
Kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş derler.
“Kendini sosyal demokrat sananlar büyükşehri savundu”
kabilinden abuk laflar ederek akılları sıra subliminal mesajlarla bana ateş ediyorlar.
***
Evet, sosyal demokrat düşünceye sahibim.
Tam da bu yüzden sizden farklı düşünüyorum.
Haklının yanında, haksızın karşısındayım.
İdeolojim hiçbir dönem değişmedi, değişmez de.
Bu olayda ise bir tarafım olmadı, çünkü ortada haklı yok!
Bence siz olayı bütünüyle yanlış anlamışsınız.
Kimsenin kimseye gol attığı yok. Bu bakış açısıyla daha çok hata yaptırırsınız.
Böyle mi yol göstereceksiniz yol yürüdüklerinize?
Az ağır olun…!
Ve çok rica ediyorum; herhangi bir konuda çok zıt bile düşünseniz risk alın, düşüncenizi olduğu gibi paylaşın.!
Onu yapamıyorsanız o vakit açıkça savunduğunuz hatta savunmak zorunda olduğunuz şeyleri yazın.
Benim üzerimde yürümeyin!
Bana saldırmak kolay gelebilir, ki bu meslekte asıl saldıracağınız kişi belliyken.
Uzaktan kolay lokma mı görünüyorum?
Öyle olmadığımı öğrenmek için epey vaktiniz de oldu oysa.
***
Bu kentte bu meslekte herkes kimin ne olduğunu fazlasıyla biliyor.
Eşeği boyayıp pazarlamanın alemi yok!
Ne kadar boyarsak o kadar sırıtırız.
Aynı şey benim için de geçerli.
O vakit ne yapacağız?
Haddimizi bileceğiz…!
En önemlisi de vefasızlık etmeyeceğiz!