AKP nasıl bu hale geldi?
Bugün istesek de başka konulara angaje olamıyoruz.
Herkesin dilinde İstanbul seçimi var.
Kabul edersiniz ki, dün İstanbul’da yaşanan seçimin ardından Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Çünkü bunun salt İstanbul seçimi olmadığını, Türkiye’nin geleceğine damga vuracak bir adım olduğunu neredeyse beşikteki bebek dahi biliyordu.
***
31 Mart seçimlerinin ardından İmamoğlu’na karşı yapılan itirazlar, AKP’nin YSK ile birlikte işi kılıfına uydurma hamleleri İmamoğlu lehine bir mağduriyet yarattı.
Mağduriyetlere karşı özel duyarlılık besleyen halk, sandıkta gerekli cevabı verdi.
Ve iktidara geliş hikayesini bir şiir yüzünden yaşadığı mağduriyete borçlu olan Erdoğan,
Ne yazık ki bu gerçeği göremedi.
O göremedi, yanındakiler de gösterecek ehilde insanlar değildi.
***
Erdoğan uzun süredir kontrolünü yitirmiş biçimde yürüyor.
Partizan Cumhurbaşkanı profilinde astığım astık, kestiğim kestik diyor.
Yanında bir tane akıllı adam kalmadı.
En akıllısı Süleyman Soylu, varın gerisini siz hesap edin.
Soylu’nun şehit cenazeleri üzerinden CHP Genel Başkanını hedef göstermesi ve sonrasında yaşanan olaylar da cabasıydı.
Yani ne yapsalar ters tepti.
Çünkü insanlar artık gerilimden bıkmıştı, TV’de her gün bağıran birini dinlemekten sıkılmıştı, sakinlik istiyordu.
Halk, önüne kim gelirse gelsin oy vermeye razı hale gelmişti.
Bunun adı genel seçim olsaydı, inanın sonuç çok daha farklı olurdu.
Yerel seçimde alınan sonuçlar ise AKP’nin ne kadar gerilediğinin ispatıydı.
***
Cumhur ittifakı dışında kalan herkesi şer cephesi ilan etmek, ayrıştırıcı dil kullanmak, vatandaşa hakaretvari sözler söylemenin bir yansıması olacaktı, oldu.
BEKA SORUNU
diye başladıkları süreçten, terörist başı Apo’dan medet umar hale gelmek;
Hiç homojen bir geçiş değildi.
İki zıt kutup arasında savrulan AKP, işte en büyük yanlışı burada yaptı.
Kürtlerin oyunu alacağım diye Apo’nun mektubunu okutmaları, Kuzey Irak'ta kaçak yaşayan kardeşini devlet televizyonuna çıkarmaları AKP’nin ipini çektikleri andı.
Ve pek tabi, bu mektubu haklı gösteren yorumuyla MHP lideri Bahçeli’de AKP ile bitiş armonisine hızla ayak uydurdu.
***
Aslında beka sorunu üzerinden yürüselerdi çok daha karlı çıkabilirlerdi.
Neden diyeceksiniz?
Şöyle izah edeyim.
Ekrem İmamoğlu, görülen lüzum üzerine birdenbire parlatılan bir yıldız gibiydi.
Zamanında Erdoğan’ın, Demirtaş’ın parladığı gibi.
Kabul edin ya da etmeyin, bir el bizim üzerimizde olmadığı sürece bu ülkede taşları yerinden oynatmak mümkün değil.
Emperyalizmin uşağı
olmadık belki ama emperyalistlerin gölgesi altına girmeden başarı hikayeleri yazamadığımız bir gerçek.
Biz en son başarı hikayemizi Mustafa Kemal Atatürk ile yazdık.
Onun dışında yaşadığımız her şey, iyi kurgulanmış senaryoların bize empozesidir.
***
Bugün zafer sarhoşluğunda olanlar bu dediklerime karşı çıkabilirler ama ben samimi düşüncemi söylemekten geri durmam!
Buna benzer yazıyı yaklaşık bir ay önce kaleme almıştım.
Onda da aynı şeyleri ifade etmiştim.
Bakın, arkadaşlar!
Biz 2002’de yağmurdan kaçarken doluya tutulmak neymiş, kralını yaşadık.
Koalisyonlardan kaçalım derken kendimizi, başka partilerin kabulü olmadan işlemesi mümkün olmayan saçma sapan başkanlık sisteminin içinde bulduk.
Buraya gelen süreçte topluma empoze edilen “güçlü lider” algısı ne demek, yaşadık gördük.
O nedenle temkinli gitmeyi önemsiyorum.
Kime canım dediysek, canımız almadan bırakmadı.
Ne me lazım, ağırdan almakta fayda var.
***
Şimdi Ekrem İmamoğlu denen bir “Yiğit” çıktı.
Erdoğan’ın karizmasını allak bullak etmeyi başardı.
Şu anda ülkenin en karizmatik adamı olarak görülüyor.
Dahası, büyük bir kesim onu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak değil, yakın geleceğin Cumhurbaşkanı -Başkanı olarak görüyor.
Dün gece Beylikdüzü’nde yaptığı konuşmada bu mesajı açıkça verdiğini sanırım görmüşsünüzdür.
Ne dedi Sayın İmamoğlu?
“Ben Cumhuriyet projesiyim”
dedi.
Bunu niye söyledi?
Kendisine “Proje” diyenlere cevap vermek için söyledi.
“Evet ben bir projeyim ama beni buraya Cumhuriyeti özümseyenler, Cumhuriyete ölümüne sadakatle bağlı olanlar getirdi”
nin mesajını verdi.
Ama aynı zamanda hedefinin çok daha yukarısı olduğunun altını çizdi.
Cumhuriyet projesi olan birinin bir kente sıkıştırılması mümkün değil.
Bu millette bunu anlayacak kapasite herhalde vardır.
Yani herkesin tahmin ettiği gibi İmamoğlu, Millet ittifakının yeni başkan adayıdır.
***
Bu yolda nasıl bir strateji izleyecekler bilmiyorum.
Öyle sanıyorum ki bunu belirleyecek olan en önemli faktör, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takınacağı tavırdır.
Erdoğan bundan sonra nasıl bir lider olacak?
Sakinleşip, devlet adamı modeline mi bürünecek, yoksa daha da mı hırçınlaşacak?
İlk seçenekte AKP’nin topu döndürme şansı var ama ikincide hiç yok.
Çöküşü hızlandırır, o kadar.
Çünkü AKP içerisinde homurdanmaların yerini sert söylemler almaya başladı, hepsine bir cesaret geldi.
Düşmeye gör… İlk başta can verdiklerin seni yerden yere vurur.
Siyaset maalesef böyle acımasız bir şey ve Erdoğan da bu acı gerçekle yüzleşecek.
***
Demem o ki;
Bunca aşağılamanın, hakaretin, ötekileştirmenin, baskının sonucunda İmamoğlu’nun kazanması sürpriz değil.
Millet bıktı, anlıyor musunuz?
“Projeymiş, yerim projesini”
diyorlar.
“Bir de bunu deneyelim, 17 senedir yaşamadığımız şey kalmadı. İmamoğlu bize daha ne yapabilir ki”
diyorlar.
Bence de haksız sayılmazlar.
Ülkeyi fabrika ayarlarına döndürmek için eline onlarca kez fırsat geçen Erdoğan
Bu fırsatları teker teker teptiyse, yapacak bir şey yok, bu son kaçınılmazdı.
***
Kendi adıma şunu söyleyebilirim.
Hiç kazanan tarafta olmayı beceremedim.
Becermek için özel bir çabam da hiç olmadı.
Bir okuyucum bir gün yine bir seçim sonrası bana şu mesajı atmıştı.
“Aysun Hanım, o kadar kendinizi parçaladınız ama bakın bugün pazartesi ve sizin fikriyatınız kaybetti. Şimdi ne yapacaksınız çok merak ediyorum. Hadi yine savunun,
(affınıza sığınarak) nasıl koyduk ama”
demişti.
Bu okurum aklınca beni kafasında bir yere konumlandırmış, bana günümü göstereceği anı bekliyormuş.
O zaman aynen şu cevabı vermiştim:
“Hayatım boyunca kazanan tarafta olamadım. Kazanmak nasıl bir duygu, hiç yaşamadım. Kazandığımı hissettiğimde nasıl sevineceğime dair hiçbir fikrim de yok! Benim ilk önceliğim mesleğim, sonra memleketim. Aklımın ikna olmadığı hiçbir oluşuma koşa koşa gitmem. Kazandığıma ikna olduğumda da bulunduğum tarafı kusursuz, bütün günahlardan münezzeh görmem. Ama senin bu cümleleri anlamanı beklemek atomu parçalamaktan bile zor. Koyver gitsin…”
demiştim.
Anlamadı tabi, hala boş boş yorum yapar durur.
***
Sanırım ifade edebildim.
İstanbul seçim sonuçlarından düz bir vatandaş olarak memnunum.
Demokrasinin tecellisi adına, alına hak gaspının iadesi adına, güç sarhoşluğuna girenlerin tokat yemesi adına memnunum.
Memnun ama temkinliyim.
Ekrem İmamoğlu gerçeğini en iyi şekilde takip edip, kendime göre en reel yorumları yapmaya devam edeceğim.
Umarım ve dilerim hakikatten de “Her şey çok güzel olur”
Bu cümle içimi ferahlatıyor.
Lütfen artık bu memlekette HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLSUN…