İnsan evladının kan sevdası nereden geliyor?

Erhan Uysal

Erhan Uysal

Tüm Yazıları

Neden kan dökmeye, döktürmeye, dökeni izlemeye, izleyip izleyip gevremeye meraklıyız?

Hele bir bakalım. Latincede, terra sözcüğü yer – toprak demek.

Terör ile bir ilişkisi olur mu acaba? Terror –terreur – terrere – terre – terra Kan ve toprak, sözcük kökenleri bakımından akrabalar.

İlk insan Adem/Adam/Ad¬aw¬mah/aw¬dom/aw¬dam İbranice’de yer/toprak olduğu gibi, kan ve kırmızı anlamlarına da geliyor. Pek çok dilde dem (diğer farklı anlamları yanında) kandır.

Peki, Doğu’yu bırakalım, Batı dünyasına kafayı uzatalım.

Hum, humus=yer, toprak demek Latincede. Homo/humanus/human da insan. Kan nerde? Hema/hemo/aimada da kan. Hemo philia kan sever mi oluyor bu durumda? Veya kanama düşkünü? Tesadüf değil elbette, toprakla kan arasındaki bağlantı. Ne de olsa ikisi de hayatın özüne dair. Ama bizi burada ilgilendiren şey, kanın kendisinden ziyade dökülmesine yönelik düşkünlük durumumuz.

“İlle aksın” isteğimiz. İşin “terör” kısmı yani. Terra (humus) toprak, aynı zamanda ‘Ana’, malum. Yani bereket, barınak, güvenlik, üretim, ürün, mal … Tüm kavgaların altında da, bunu paylaşamama derdi yatıyor zaten. (ana – kadın – ay – madde – katılaşma – bağlılık – düşüş – lucifer etkisi … gibi bir sarmala hiç girmeyelim burada)

İlk Ana’dan (Havva) olan, ilk evlatların, ilk marifetlerini biliyoruz: Kan döktüler. Çoban ile çiftçi gibi iki yaşam biçimi birbirine girdi, Habil – Kabil üzerinden. Habil öldü, Kabil tarihin ilk katili oldu.

Terra’dan teröre giden yoldaki temel eksen hep aynı:

1. benim olsun

2. benim gibi olsun.

İnsan denilen organizma sürekli genişleme/büyüme eğilimi sergiler. Dur durak bilmeden sahip olmak ve doğadaki mahlûkatları kendi gibi yaparak, kendine benzetmek en büyük isteğidir insanın. Bu iş de yorucu ve tahripkârdır.

İnsan, oluşturduğu topluluklara (aile, cemaat, dernek, şirket, devlet, millet…) kendinden bir akıl katar.

Topluluğun aklının iki temel işlevi vardır bir yandan içindeki unsurları eğitip, kendine benzetmeye çabalar, diğer yandan da konu komşunun malına göz koyar. Bu akıl zamanla kuşaktan kuşağa aktarılır ve bir süre sonra organizmanın bilinçdışı belleğinin ürünü olur çıkar. Buna kültür denir.

Kültür, insanların birlikte yaşamak için çevresinde dönüp durdukları, ona sarılıp güç aldıkları kadim eksen gibidir. Birlikte, ahenkli dönüşün bir enerjisi vardır ve bu enerji gelecek kuşağa aktarılır. Aktarılan enerji, içinde “birlikte ayakta kalabilmenin, gelişmenin ilkeleri, koşulları” gibi ciddi bilgileri de taşır. Habil ve ¬Kabil kardeşlerin derdi de budur. Kültürler arası genişleme kavgası.

Peki, bu kan nasıl duracak?

1. Birer birer, birey olarak, sen, ben, o benim olsun sevdasından vazgeçeceğiz. Sahiplenme, mala hücum, doyamama, isteme… Gibi gereksiz istekleri bir kenara bırakacağız.

2. Yine birer birer, birey olarak, çoluk çocuğumuz ve yakın çevremizden başlayarak, insanları kendimiz gibi görme sevdasından vaz geçeceğiz. Merkez olma isteğimiz tamam da, bilmemiz gerekiyor ki, her bir birey kendi ölçeğinde bir merkezdir. Başkalarının farklı olmalarını kabullenip, bu kabullenmişliği erdeme dönüştürme gayretine girmemiz lazım.

Sonra, ancak “barış” sözcüğünü telaffuz edebilme aşamasına geleceğiz.

Şimdi sizlere son zamanların gündemini oluşturan Kürt Yahudilerden biraz bahsetmek istiyorum.

Kürt Yahudileri ile, Kürt dilini ve kültürünü benimsemiş, tarih boyunca Kürdistan olarak tabir edilen Kuzey Irak ve Mezapotamya bölgesi sınırları içerisinde var olmuş, daha sonraki yüzyıllarda İslam dinine geçmiş ve İsrail kurulduktan sonraki süreçte Kuzey Irak’tan İsrail’e göç eden Yahudiler kastedilmektedir. Kürt Yahudileri, kökenleri itibariyle Kürt değil, İsrail oğullarının (İbrani) kavmindendirler. İslam’a görünürde geçmiş, Kürt görünümlü Yahudiler bugün İsrail’de ve Türkiye’de varlıklarını sürdürmektedirler. Sonradan Yahudi dinine giren Kürtler olmuş mudur bu konu araştırılmalıdır. Günümüzde bazı araştırmacılar genetik açıdan bazı benzerlikler bulunduğu için Kürtlerle Yahudilerin akraba olabileceği tezleri ortaya attılar.

Yahudiler, Kuzey Irak topraklarına, İsrail Krallığı'nın M.Ö.720 yılında Asurlular tarafından yıkılmasıyla İsrailoğullarının Kayıp Oniki kabilesi’nin dünyanın dört bir yanına dağıldığı dönemde gelmişlerdir. O dönem Kuzey Irak toprakları Medlerin egemenliğindeydi. Medler Kürtlerin atası idi. Med Kralı, Asurluların Babil’e sürgün ettiği Yahudileri Kudüs’e dönmelerine ve yaşamalarına izin verdi.

Judaica ise Kürdistanlı Yahudilerin, Bet Amiktaş II. Tapınağın M.S. 70’de yıkılışı döneminde, Adiabene krallığı, M.Ö. 1. yüzyılda Mezopotamya'da Yahudiliğe geçmiş Kürt Krallar tarafından Erbil merkezli olarak 2000 yıl önce kurulduğunu anlatır. Bu krallığın vatandaşlarının çoğunluğu Kürttü. Kürt Kral Monobazes, eşi kraliçe Helena ve varisi oğlu I.İzates ile birlikte Yahudiliğe geçmişti. (İzates Yazata kelimesinden türemiş ve Kürtçede Melek demektir.) adları halen ilk din değiştirenler olarak muhafaza edilmiştir. Monobazos ve Helena'dan Mişna'da sık sık bahsedilir.

Araştırmacılar Aiabene Kralı ve ailesinin Yahudilik dinine politik nedenlerden dolayı geçtiklerini bildirmektedirler. Kral I. İzates, Kudüs’teki Yahudileri Romalılarla yaptıkları savaşlar sırasından finansal ve askeri açıdan desteklemişti. Fakat araştırmacı Teolog Prof.Dr. Jacob Neusner, Kral Monozabes’in, İsrailoğulları’nın kayıp oniki kabilesinden geldiğini belirterek aslında Kral’ın ve çevresinin yüzyıllardır gizledikleri kimliklerini ve dinlerini açığa çıkararak, atalarının dinine döndüklerini belirtmektedir

18 yy.da Kuzey Irak’ın Erbil şehrinde yaşayan Hazan David ve Hazan Yasef adında Kürt Yahudilerinin lideri bulunmaktaydı. Hazan David’in 1738’de kaleme aldığı Sefer Pitron Halomot adlı kitabında, Kürt Yahudileri’nin, İsrailoğullarının kayıp oniki kabilesinin, Efrayim kolundan geldiklerini bildirmektedir.

Şimdi sizlerden düşüncelerinizi; kan, toprak ve terör tanımlarından sonra aşağıdaki konulara yoğunlaştırmanızı isteyeceğim.

• Türkiye’nin sınırlarını mayınlardan temizlenme işlemini İsrail tarafından yapıldığının,

• Sınırımızın ötesinde PYD nin yaptığı çalışmaların ABD ve Rusya bilgisi ve onayıyla olduğunun,

• Ve ayrıca İsrail’in kayıp on iki kabilesinin yani Kürt Yahudilerin Kutsal Topraklar diye tarif edilen bu bölgede yerleşme isteklerinin,

• Son olarak da Barzani’nin referandum yapacağını açıklamasının,

• Bu referanduma itiraz edebilecek hiçbir ülkenin olamayacağının,

• Yıllar önce Ülkemizce de kabul edilmiş olan ikiz yasaların sizlerce bir kez daha düşünülmesini isteyeceğim.

Sevgi ve saygılarımla.