Balık baştan kokmasaymış iyiymiş
Bizim meslek böyledir işte.
Bir insan hakkında yazı yazarsınız, sonra o insan gelir karşınıza oturuverir.
İlk başlarda bu duyguyu daha fazla yaşıyordum.
Birini eleştirirken on defa düşünürdüm.
Beni aradığında telefonuna dahi çıkamazdım, mahcubiyet duyardım.
Fakat zaman içerisinde bu duyguyla baş etmem gerektiğini öğrendim.
Ben bu şehirde doğdum, bu şehirde yaşıyorum ve bu şehirde öleceğim.
Dolayısıyla kentle olan bağlarımın kuvveti beni ulaşılmaz olmaktan çıkarıyor.
Hangi haberi yapsam, kime dokunsam araya sevdiğim, hatırını saydığım birileri girmeye kalkıyor.
***
Dedim ya, çömez zamanlarımda bundan çok etkileniyordum.
Ya yaptığım haberi kaldırıyordum ya da o kişi hakkında bir daha yazı yazamıyordum.
Ama sonra baktım ki kazın ayağı hiçte öyle değil.
Gazetecilik öyle hatırla gönülle yapıldığında mesafe almak imkansız.
Bu eksende yürürsem ne yazacak konu kalır ne de kişi… Profesyonelliği öne koymam gerektiğini anladım.
Nasıl ki ben bir Avukat arkadaşıma bana karşı açılan davayı alma diyemiyorsam;
Benim işim de öyle… Bizde malzeme insan!
Kim olursa olsun yazacağız, kamuoyunu bilgilendireceğiz.
Kısacası zaman içerisinde bir nevi taşa dönüyor insan.
***
Neden bunları anlattım?
Geçtiğimiz ay Tavşantepe muhtarı hakkında bir yazı yazdım.
Aslında o yazıda muhtarın şahsından çok, devlet kurumundan çift maaş almasının örnek teşkil ettiği durumları ele aldım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) için söylediği sözleri hatırlattım.
“Hem devletten maaş alacaklar hem de özelde çalışıp çift dikiş yapacaklar, şimdi de bunlar türedi” sözlerine istinaden;
Bırak özeli, devlet kurumundan çift maaş alan muhtarlar var demiştim.
Tavşantepe muhtarı İbrahim Efe aynı zamanda belediyede çalıştığı için tanımlamaya uyan çok sayıda muhtardan biriydi.
Bunu da yazdığım yazıdan sonra öğrendim.
Efe ne ilk ne son ne de tek…!
***
Yazının ardından hatırlarsanız şahsımı hedef alan tehdit dolu mesajlar ve yorumlar almıştım.
Hatta o yorumlardan biri Kabaoğlu köyü muhtarı Ali Akbaş’a aitti.
İşte söz konusu iki muhtarımız geçen gün gazeteye ziyaretime geldi.
Öyle uzun uzun konuşmadık. İbrahim Efe mukallit bir insan, neyin ne olduğunu iyi süzüyor.
Asla şahsını hedef almadığımın o da farkında.
Bunu olgunlukla karşıladığını ifade ediyor.
Yapılan yorumlara engel olamadığını, bununla ilgili bir direktifinin bulunmadığını söylüyor.
İkili ilişkileri son derece önemsiyor.
***
Türkiye Muhtarlar Derneği Kocaeli Şubesi Başkanı seçilir seçilmez ayağının tozuyla ziyarete gelen Efe;
Yaşananlardan dolayı tek kelime sitem etmeden kendisine şans tanınmasını istedi.
Aynı şekilde muhtar Ali Akbaş da öyle…
Dümdüz adam! Kafasının arkasında bir hesabı yok. Bana yaptığı yorumdan o da memnun değil.
Ama insanız nihayetinde, bazen öfkemizi kontrol edemediğimiz anlar olabiliyor.
Ben her ikisiyle de bu konuları yeteri kadar konuştum.
Zaten kişiliğine dair en ufak bir yergi söz konusu değildi.
Dikkat çekmek istediğim nokta farklıydı ve o ne demek istediğimi gayet iyi anladı.
***
Hala aynı noktadayım.
EYT ne kadar yanlışsa, bir muhtarın devletten çift maaş alması o kadar yanlış.
EYT ne kadar doğruysa bir muhtarın devletten çift maaş alması o kadar normaldir.
Sanırım arz edebildim.
İbrahim Efe benim yetiştiğim kültürün içinden gelen, tam bir İzmit çocuğu.
Efendi, sakin ve bunun yanı sıra piyasa insanı.
Dokuz kralla barışık olmayı iyi biliyor.
Bugün dernek başkanlığına seçilmesi ise tesadüflere bağlanamaz.
Başarılı işler yapacağını düşünüyorum. Zaten benim konum bu değil!
Konuyu herkes anladı. Balık baştan kokmasaymış iyiymiş…!
---------------------------------