CHP'de son sözü o söylüyormuş

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

CHP Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan değişik bir kişiliktir.

Hatırlarsanız hiç kimsenin beklemediği biçimde bir dönem önce büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterilmişti.

Hiçbir kazanma iddiası olmadığını en iyi kendisi bildiği halde bu görevi almaktan geri durmamıştı.

Nihayetinde rakibi karşısında büyük fark yiyerek seçimi kaybetmişti.

O yıllarda CHP Kocaeli’de belki seçimi kaybetti ama Tahsin Tarhan kazanan tarafta olmuştu.

Sebebine gelince… Çünkü bu olay onu bir sonraki dönemde TBMM’ye taşıdı.

***

CHP’de maalesef tersine işleyen bir gelenek vardır.

İddianız olmayan yere aday olmak, parti için fedakarlık olarak algılanır ve bu fedakarlık bir biçimde ödüllendirilir.

Tahsin Tarhan’ınki de o misal oldu.

2014 yerel seçimlerinde koskoca Sirmen İzmit’e, Darıca’ya aday gösterilmeyen Tarhan ise büyükşehire aday yapıldı.

Bu abuk durum karşısında malumunuz alınan sonuç ortada.

Sirmen tarihin tozlu raflarında yerini alırken Tahsin Tarhan, CHP’nin yeni konjonktürüne uygun bir isim olarak ön plana çıkarıldı.

Başarılı bir sanayiciydi, hala da öyle ama hiçbir zaman yerel siyasetçi olamadı.

İlişkilerini hep genel başkan düzeyinde sürdürdü.

Yerelde CHP örgütleri tarafından bir türlü benimsenmedi, o da bunun için özel bir çaba sarf etmedi.

Nasılsa ben istediğim zaman genel başkanla iletişim kurabiliyorum, örgüt kim ki edasında oldu.

Hiç kusura bakmasın ama durum böyle.

Yani Tarhan bir türlü yere inmedi, hep üst düzey takıldı.

***

Durduk yere bu konuya neden girdim?

Sevgili Sadun Çetin’in yazısı gözüme çarptı.

Kendisini ziyarete giden Tarhan’ın söylemlerinden kesitler sunduğu yazısını okudum.

Orada iki detay dikkatimi çekti.

Mesela Fatma Kaplan Hürriyet’in aday gösterilmesiyle ilgili olan süreci yorumlamış ve şöyle demiş.

“Örgüt istemeseydi, biz iki milletvekili istemeseydik Fatma Hanım aday olamazdı. Çünkü Kemal Bey milletvekillerinin aday olmasını istemiyordu. Kazanacak yerlere koyup, meclisteki sandalye sayımızın azalmasını istemiyordu. O nedenle milletvekillerini kazanılamayacak yerlere koyup, oy miktarımızın artmasını istiyordu. O süreçte ben iki kez sayın genel başkanımızla görüştüm. ‘Sayın Genel başkanım oyumuzu mu arttıracağız, yoksa İzmit gibi bir ilçeyi mi kazanacağız’ diye sorup kendi görüşümü şöyle ifade ettim; ‘Uzun yıllardır partimizde İzmit ile ilgili büyük bir hasret var. Ve İzmit’i kazanabilecek konumdayız. Örgütümüzün istediği Fatma Hanımı aday gösterirsek, biz bu seçimi kazanırız’ dedim. Bunun üzerine Kemal Bey ikna oldu”

***

Tarhan’ın söylediğine bakınca zannedersiniz Hürriyet, onun olağanüstü çabalarıyla aday gösterildi.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nu o ikna etti.

Halbuki yaşanan süreci en iyi bilenlerden biriyim.

Çok detaya gerek yok. Tabi ki Tahsin Tarhan’ın da fikri alındı.

Ama bu işi ben bitirdim tarzını andıran söylemi abesle iştigal olmuş.

Anlatmaya çalıştığım şey bu.

***

Diğer yandan Tarhan, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’la ilgili yorumda bulunmuş ve şöyle demiş.

“Büyükşehir Başkanı Tahir Büyükakın’ı dikkatle izliyorum. Eski Başkan İbrahim Karaosmanoğlu’ndan çok farklı. Büyükakın’ın ufkunun açık olması ve kentimize dair düşünceleri dikkatimi çekiyor. Büyükakın’ın iş dünyası ile ve şehrin dinamikleriyle kurmaya çalıştığı diyalogu ve verdiği mesajları olumlu buluyorum. Bizim bu dönem Büyükşehir adayı gösteremeyişimize üzüldüm. Ama bu bir ittifak meselesiydi ve sineye çektik”

***

Bakar mısınız, Büyükakın’ı nasıl da övmüş.

Bir an Tarhan, gelecek dönem Büyükakın’ı CHP’den aday gösterelim falan diyecek sandım.

Olmaz demeyin, siyasette her şey olur.

CHP kazanmak adına ne gerekiyorsa yapmaya alışmış bir partidir.

Yeter ki zafere gidilsin, örnekleri yok değil.

Mesela Ankara’yı CHP’li olmayan, MHP kökenli Mansur Yavaş ile kazandı.

İstanbul’u aileden ANAP’lı olup sonradan CHP’ye katılan Ekrem İmamoğlu ile aldı.

Bunun gibi daha pek çok sağ tandaslı ismi aday gösterip ummadık yerlerde seçim kazandı.

Büyükakın’da bu perspektiften bakıldığında CHP’ye aykırı gelecek bir isim değil.

Yani yeni trende hayli uyan özellikleri var.

Tahsin Tarhan o özellikleri bir bir sıralamış. Büyükakın Tarhan’ın kadrajına girmiş.

Bakarsınız gelecek dönem forsunu kullanıp, Kılıçdaroğlu’nu ikna edip, CHP’den aday olmasını bile sağlayabilir(!)

Nasıl olsa AKP erime sürecine girdi.

Büyükakın buna direnmeyebilir.

Öyle şeyler gördük ki, siyasette hiçbir şey bize sürpriz olmaz!

GENEL SEKRETERİ ABARTMAYIN..!

Herkes bir şey söylüyor, bende birkaç kelam edeyim bari.

Büyükşehir Belediyesi’ne yeni atanan Genel Sekreter olayı…

Bu sabah gazetede arkadaşlara da söyledim.

Onlar benden farklı düşünüyorlar ama olsun.

Burası fikir çatışmalarının en iyi yaşandığı ve gazeteye yansıtıldığı alandır.

Onlar ne istiyorsa yazmakta özgürdür.

Benim düşünceme gelince…

**

Aslında büyükşehrin genel sekreterleri konusundaki fikrimi bundan iki yıl kadar önce yazdığım yazıda ifade etmiştim.

“Bu kenti genel sekreterler yönetmesin” demiştim.

Halk, genel sekretere değil, başkana oy veriyor. Bizi bürokratlarla yüzgöz eden sistemi doğru bulmuyorum demiştim.

Hala aynı noktadayım.

Bu kent genel sekreterlerle anılan bir kent oldu.

***

Bakın, bu merak yüzünden az daha şehrimize dışarıdan bürokrat olarak atanan Münir Karaloğlu başımıza büyükşehir belediye başkanı sıfatıyla geliyordu.

Rize lobisinin gücü yetseydi şu an başkanımız oydu.

Burada yaptığı sükseyle devletin en üst makamlarından biri olan valiliğe kadar yükselen Karaloğlu

Yerli milliyetçiliği önemseyen Kocaeli’ye başkan olacaktı.

Çünkü dönemin başkanı Karaosmanoğlu rahat adamdı.

Çalışmayı pek sevmiyordu, ha-hu ile vaktini geçiriyordu.

Onun yapması gereken her işi genel sekreter yapıyor, vitrine de o çıkıyordu.

Bu, birazda Karaosmanoğlu’nun donanımsızlığından kaynaklı idi.

***

Karaloğlu’ndan sonra genel sekreterliğe gelen Tahir Büyükakın için de aynı şey geçerliydi.

Büyükakın da çok fazla ön plana çıktı.

Büyük projelerin tamamı onun onayından geçti.

Övgüyü de yergiyi de o göğüsledi.

Karaosmanoğlu ise işin sadece laylay lom kısmında oldu.

Yeterliliği olmadığını kendi de biliyordu, serde tembellik de vardı, haliyle genel sekreterlik makamı, daha bir göz önünde olmaya başladı.

***

Derken, genel sekreterlikte yaptığı belediyecilik hizmetleriyle yıldızını parlatan Büyükakın kentimize büyükşehir belediye başkanı olarak seçildi.

Neyse ki Büyükakın ithal değil, doğma büyüme buralıydı.

Yerel yönetimler konusundaki tecrübelerinin yanı sıra adı akçeli işlerle anılmamıştı.

Göreve seçildiği andan itibaren herkes merakla bekliyordu, “KBB’nin yeni genel sekreteri kim olacak” diyordu.

O zaman da söyledim, Büyükakın için gelecek ismin bir önemi yok dedim.

Çünkü o; kente -kentin sorunlarına, kentin dengesine, aklınıza gelecek her türlü konuya vakıf idi.

Gelecek olan genel sekreter vitrinlik değil de daha çok icracı ve de teknik biri olmalıydı, öyle de oldu.

***

Bunu nereden anlıyorum?

Büyükakın’ın büyükşehre genel sekreterlik ataması gerçekleşene kadar geliştirdiği tavırdan…

Biliyorsunuz, Balamir Gündoğdu atanana kadar genel sekreterlik görevi vekaleten Gökmen Mengüç’te idi.

Mengüç’ü nasıl bilirsiniz?

Bu sorunun cevabı herkeste farklı farklı olabilir.

Kimi çok itici der, kimi çok derin gittiğini söyler, kimi her türlü işini çok iyi bilir der, kimi de adını rantla anar.

Ama tüm bu konuşulanların yanında bilinir ki, Gökmen Mengüç son derece teknik bir isimdir.

Çalışkandır, üretkendir, faydalıdır.

Onun negatif özellikleri Büyükakın’ın umurunda bile değildir.

Çünkü at sahibine göre kişner.

Bu zamana kadar Karaosmanoğlu’nun emri-iradesinde olan Mengüç, geçmişteki kadar rahat olamazdı.

***

Bu işler böyledir, bir kez arkayı yere vermeye görün.

Bulunduğunuz makam üzerinden çoluk çocuğun ticaretine, nüfuz kullanmasına, babalarının başkanı olduğu belediyeyi kendi şirketleri gibi görmesine müsaade eder, yardımcılarınız da bu tavizi bilirse onlara da başka tavizler vermek durumunda kalırsınız.

Karışık gelebilir ama anlayan anladı…

***

Demem o ki, Gökmen Mengüç kalsaydı eski alışkanlıklarını terk etmek durumundaydı.

Ona rağmen kalmayı çok istedi.

Öyle sanıyorum ki, Büyükakın da seçme şansı olsaydı Mengüç ile yola devam ederdi.

Çünkü işinde son derece iyiydi.

Ama olmadı, onun yerine Ankara’dan biri geldi.

***

Peki, Balamir Gündoğdu’nun kentimize gelişinde Büyükakın’ın bir dahli oldu mu?

Olmaması imkansız.

Çünkü Büyükakın İstanbul’un kaybedilmesiyle beraber şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en gözde belediye başkanlarından biri.

Hatta Marmara Belediyeler Birliği’nin başkanı.

Böyle bir konumda Erdoğan’ın direk dayatmayla bir ismi Kocaeli’ye göndereceğini pek aklım kesmiyor.

Balamir Gündoğdu’nun CV’sine bakılırsa, üzerinde hayli çalışılmış gibi durduğu bir gerçek.

Neyse ne…

Bence genel sekreterin ilimizden olması ya da olmaması çok önem arz etmiyor.

***

Buradan Samsun’a genel sekreter olarak atanan İlhan Bayram için övgüler dizenlere de bir hatırlatma!

İlhan Bayram da Samsun’a ithal edildi, farkındasınız değil mi?

Samsun’da adam mı yoktu, ama oldu.

Tecrübe bunun için var.

Ve bunun bir diğer adı profesyonelliktir.

Mesela ben bu gazeteyi kapatıp, gidip İzmir’de, Eskişehir’de veya Bursa’da açmaya kalksam;

İşe nereden başlayacağımı çok iyi bilirim.

Kişileri tanımam, dengeleri öğrenmem en fazla iki-üç ayımı alır.

Bu da buna benziyor. Abartmamak lazım.

Yok yere başka başka misyon yüklememek lazım.

Ayrıca kenti genel sekreterlerin eline bırakmamak lazım.

Mümkünse artık bir zahmet bizi “seçilmiş başkan” yönetsin!----------------------------------------