Fırıncıların arkasını toplamak size mi kaldı?
Dijital yayıncılık artık kaçınılmaz oldu.
Kağıda gelen zamla beraber internet gazeteciliğinde hareket daha da arttı.
Aslında kağıt bahane…
Çünkü internet gazetesi okumak çağın gerekliliği haline geldi.
Düşünün, en son ne zaman bayiden gazete satın aldınız?
Çoğunuz hatırlamıyordur bile…
Bu noktayı çok önceden hesap ettiğim için belki de şimdi bulunduğumuz konumdayız.
O zamanlar bizi küçümseyenler, burun kıvıranlar peşi sıra ardımızdan geldi.
Hatta kendini kaf dağında görenlerin, internet gazetelerini küçümseyenlerin kimilerinin elinde yazacakları bir internet gazetesi bile kalmadı.
Sorsan, kimse gazetecilik yapmıyor-yapamıyor. Tek meziyet kendisinde…!
Tabi bu, o kişinin gazetecilikten ne anladığına bağlı.
Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır.
Bizim tarzımız ortada.
Mesela ekmeğe gelen zammı abuk sabuk başlıklarla vermiyoruz.
Adam gibi “Ekmeğe zam geldi” diyoruz.
Gramajı eksilten fırıncıların sandviç kadar kalan ekmeği satmada zorlandığından
tekli ekmek çıkarmıyoruz deyip, çiftli ekmekle insanları kandırmalarına seyirci kalmıyoruz.
Günlerdir ekmeğimizle nasıl oynandığını yazıp çiziyoruz.
Biz ekmekle ilgili yapılan su kurnazlıklarını, dalavereleri yazarken;
İlimizin en gözde havuz medyası olarak bilinen Haldızların gazetesi nasıl manşet atmış, biliyor musunuz?
Kaçıranlar için bir kez de ben söyleyeyim.
“EKMEĞİN GRAMAJI DÜŞTÜ, FİYATI AYNI KALDI”
Allah aşkına bu nasıl bir başlık söyler misiniz?
Ne demek gramajı düştü, fiyatı aynı kaldı…?
Hem gramaj düşecek hem de fiyat mı artacaktı?
Nasıl bir algı yapıyorsunuz, hangi kafadasınız inanın aklım ermedi.
Günlerdir insanları aptal yerine koyan fırıncılara tek ses çıkarmadığınız yetmezmiş gibi bir de onların arkasını topluyorsunuz.
Yuh sizin yapacağınız işe…!
Ekmek konusunda bir sitemim de Esnaf Odalar Birliği Başkanı Kadir Durmuş’a…
Sayın Durmuş, madem ekmeğe zammı onaylayacaktınız, çıkıp yüreklice açıklasaydınız.
Üretim maliyetlerinin artmasından dolayı fırıncıların zorda olduğunu ve faturayı vatandaşa kestiğinizi açık açık söyleseydiniz.
Ne o öyle sus pus, ık-mık!
Siz bizi aptal mı sandınız?
Gramajı eksiltip fiyatı aynı bırakmanın adı zam değil mi demek istiyorsunuz?
Zor geliyor ekonomi politikalarını eleştirmek değil mi?
Öyle uzaktan uzağa konuşmakla olmuyormuş.
Koltuğa oturmak yetmiyormuş, icraatta gerekiyormuş.
Ama görüyorum ki fırıncılar lobisine hemen angaje oluvermişsiniz.
Vurun abalıya!
Açıkçası şaşkın olmakla beraber hayal kırıklığına uğradığımı da buradan ilan edeyim.
Ben, ekmeğe yapılan zamma en azından bu sefer karşı değilim, onları ilk defa haklı buluyorum.
Çünkü ülkenin durumu ortada. Benim asıl kafaya taktığım; MERTÇE zam yaptık-yapmak zorunda kaldık diyememenizdir.
İnsanları sindirmenizedir bütün isyanım…!
--------------------------------------
MADEM ÜYEYİZ, İHBAR EDİYORUM…!
Dün de yazdım bugün de üstünden geçeyim.
Bakın, kentin en önemli sivil toplum kurumlarından biri olan KOTO’da dalavere dönüyor.
Adamlar sanki ilkokul sıralarındaymış gibi birbirine kıyak geçiyor.
Gelmeyenin yerine imza atıyor, geldi gösteriyor falan…
Bu bizim yakaladığımız bir şey, ya yakalayamadığımız kim bilir neler var?
Öyle ya; insan bunları duyunca yapıcı düşünemiyor.
Ben de bu odanın üyesiyim.
Çok bayıldığımdan falan değil, sistem bizi buna mecbur bırakıyor.
Ama madem sistem bizi buna zorluyor, o zaman aynı sistem işini takip etsin.
Nedir bu sahte imza olayı, soruştursun.
Sessizliğe bürünmekle acaba üstünü mü kapatmak istiyorsunuz?
Normalde her KOTO haberinde müspet ya da menfi görüş bildiren Meclis Başkanı neden bu kadar suskun kalıyor?
Suça ortak olmadığını biliyorum, net!
Ama bu noktadan sonra kim susuyor ve gereğini yapmıyorsa aynı derecede suçludur.
Başkan Necmi Bulut, imzacıların istifasını istediyse neden hala çıt ses yok?
Akın Doğan bu işi tolere mi ediyor? Ben bu rahatlığı bir yere sığdıramıyorum.
O zaman şöyle yapalım;
Madem ben de Ticaret Odası üyesiyim, bir üye olarak oda içinde dönen sahte imza olayının açığa kavuşmasını talep ediyorum.
Böyle bir bilgi var ve utanılası bu bilgi yalanlanmış değil.
Bunu bir ihbar olarak kabul etmeleri için yazılı bir dilekçe gerekiyorsa ona da varım!
Öyle cevap vermemekle, basını tutmakla, sessiz kalmakla bu işi örtbas edemezsiniz.
Bunları zamanında çok gördük!
“Boş ver muhatap alma” diyenlerin yerinde şimdi yeller esiyor.
O yüzden siz de Murat Özdağ taktiğinden vaz geçin!
İşinizi yapın! Yanlış yapan babanızın oğlu bile olsa yanlışa yol vermeyin!
KOTO çok bedeller ödedi, gerekirse gene öder.
Ama asla bir daha yanlışların izinden gitmemelidir.
Ha, aralarında anlaştılar mı, bu işi yuttular mı?
O da uyar, sıkıntı yok!
Yeter ki sonucu bilelim…!