Balıkçı Osman
Oldukça yalın bir anlatıma bunca şeyi sığdıran çok güzel bir kitap Balıkçı Osman. Anne Hofmann’ın yazıp çizdiği ve Türkçeye Şeyda Öztürk tarafından çevrilen kitap Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış.
Aç kalan ve kendilerine balık vereceğini düşünene bir grup kuşun eşlik ettiği Balıkçı Osman pek de istenen şekilde davranmaz ilk zamanlar. Denize oltasını attığında oltasına bir sürü eski ve hurda şey çıkar. Kuşlar üzgünce sonuca bakarken Balıkçı Osman bunları özenle saklar. Bu kısmı bile çok keyifli. Kuşların balık tutmasına eşlik ettiği bir balıkçı. Nasıl da kulağa hoş geliyor değil mi?
Elbette Balıkçı Osman denizden çıkanları değerlendirir. Eğip büktüğü ve dönüştürdüğü bu şeyler insanlar tarafından ilgiyle karşılanır. Buraya kadar okuduğumda bir anlamda evrenin o klasik döngüsünü düşündüm aniden. Beğeniler, moda, eskiler, dönüşen eskinin yeni halini alması ve buna benzer çokça şey dolandı zihnimde. Zaten kitapta da insanların bu denizden çıkanlara ilgi duymasını herkesin kendine ait bir şeyler bulması ile açıklıyor yazar. Anılar, çağrışımlar ve daha fazlası ekleniyor aslında denizden çıkanlara. Bir anlamda belleğin somut halini dönüşüyor Balıkçı Osman’ın elinde.
Balıkçı Osman bir yönüyle insanları memnun ederken diğer taraftan denizden aldığını kendisine artıya çeviriyor. Böylece elde ettiği ile kuş arkadaşlarının da işine yarayacak bir şey yapıyor ve bununla yol alıyor denizlerde. Yine hurdalardan yapılmış balık şeklinde bir tekne ile balık avlamaya çıkan Balıkçı Osman’ın tahmin edersiniz ki daha çok kuş destekçisi oluyor.
Resimler tam da okul öncesi çocuklara uygun şekilde metinden daha fazla yer kaplıyor ve sözün yerini dolduruyor. Kuşlar sanki yan sokaktan yanımıza çıkacakmış gibi gerçekçi çizimlerle resmedilmiş. Hani vapura bindiğinizde simit atmak bir keyiftir ya martılara, işte Balıkçı Osman’ın kitabındakiler de böyle.
Kitap sadece basit bir öykü değil, aynı zamanda deniz ve doğa kirliliğine de çok güzel bir yaklaşımla eleştiride bulunuyor. İnsanların bitmek tükenmek bilmeyen istekleri yine onları kendi çöpüne ilgi duymasına sebep oluyor. Belki bundan iyi bir anlatım olamazdı içinde olduğumuz çıkmazı anlamaya. Balıkçı Osman da çok güzel ayna tutuyor hepimize.
Kitabın kapağında Balıkçı Osman ve seyyar aracına konmuş bir kuşun birbirlerine baktığına tanık oluyorsunuz. Öyle sıcak ve içten bir bakış ki, tam da elinizden simit alan, ya da siz kantinde otururken masanıza gelen küçük bir serçenin sizi mutlu etmesi gibi. Dünya tüm canlıların diyor aslında yazar. Onları mahveden ve yine mahvettiğine tamah eden insan ise bir tuhaf canlı olarak kalıyor maalesef satır aralarında. Yine Balıkçı Osman ve onun simgelediği güzel insanların hatırına dönüyor sanki dünya. Kitabın son satırlarına bakarken içinizden ‘evet ama o az da olsa güzelliği ile yaşamı katlanır kılanlar dünyanın her yerinde var, tıpkı bu yazar gibi’ diye geçirirken buldum kendimi. Aracı veya kısa süreli de olsa rehber olarak aldığımız rolde çocuklarımızın hayatına daha fazla güzel örnek sunabilmek dileğiyle…