Diz çöktürün de kurtulalım!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Birkaç gündür gazetemizde, belediyelerde yapılan Sayıştay Denetim raporlarından elde edilen haberleri okuyorsunuz.

Biz Sayıştay raporlarını her yıl aralıksız olarak yapan bir-iki kurumdan biriyiz.

Yani Sayıştay’la yeni tanışmıyoruz.

Geçen akşam evde otururken baktım, raporlarla ilgili haberler art arda sitemize girmeye başladı.

Direksiyonda internet editörümüz Bahar Cesur vardı.

Sayıştay’ın 2018 yılı denetim raporları yayımlanınca açıp okumuş, içinden haber değeri olanları yazmış.

Benim de okuyucularla aynı anda haberim oldu tabi.

Hoşuma gitti…

Her yıl rutin olarak yaptığımız bir işti, bu yıl bu sorumluluğu Bahar Cesur üstlenmiş.

İyi de oldu.

***

Her ne kadar Sayıştay raporlarının hukuki anlamda direk bir bağlayıcılığı yok ise de

Kamuda hesap verme sorumluluğu ile mali saydamlığa katkı sağlaması açısından yapılan denetimler yargıya rehber oluyor.

Sayıştay, daha iyi bir kamu yönetim tablosu oluşması adına hizmet ediyor.

Özellikle belediyelerin babalarının çiftliği olmadığını hatırlatmak anlamında Sayıştay raporları “caydırıcı” oluyor.

O raporları okumak, haberleştirmek zahmetli bir iştir.

Bazen sayfalarca okuduğunuz rapordan bir şey anlamazsınız, bir daha başa dönersiniz.

Dikkatli okunduğunda bunların çok önemli bilgiler olduğuna kanaat getirirsiniz.

İşte biz her yıl bu raporları elimizden geldiğince okuyup yayınlamaya, kamuoyunu bilgilendirmeye çalışırız.

***

Özellikle Büyükşehir Belediyesinden başlarız.

Çünkü orası büyük bir dünya.

Devasa bütçeyi elinde tutan, kentin tüm köşesine karşı sorumluluğu olan büyükşehir belediyesi daha bir dikkatimizi çeker.

Ama gelin görün ki, aklını bu gazeteyle bozanlar o raporlardan bile bir haberler…!

Neymiş, Karaosmanoğlu dönemini kapsayan o haberler bize büyükşehir tarafından servis edilmiş.

Ömründe Sayıştay raporu okumamış kişiler, bizim el altından servis edilen haberler yaptığımızı iddia etmiş.

Daha da ötesi, bu durumu büyükşehir belediyesinin yeni başkanının eski başkanı “İTİBARSIZLAŞTIRMA” hareketi olarak nitelendirmiş.

***

Birincisi;

itibar suikastçılığı konusunda bu iddia sahiplerinin eline su dökmek imkansızdan öte bir şey.

İkincisi;

Tarifini yaptığı şey “tetikçiliğe” girer -ki tetikçilik konusunda örnekler saysam buradan İstanbul’a bir köprü daha olur.

Üçüncüsü;

Karaosmanoğlu hakkında ilk kez olumsuz haber yapıyormuşuz gibi algı yapılmış.

Dördüncüsü;

Düne kadar Karaosmanoğlu’nu yerden yere vuranlar (-ki bu denge politikasıydı) yeni başkandan umduklarını bulamayınca bir anda Karaosmanoğlu’nun itibarını düşünür olmuş.

Beşincisi;

Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste…

Mesnetsiz suçlamalarınızla günahımıza girmeye devam edin.

***

Adı üstünde Sayıştay raporu bunlar.

Bir zahmet açıp baksaydınız bizden daha sert manşetler atardınız belki.

Ancak şu an bu işinize gelmiyor, kurduğunuz oyuna uymuyor tabi.

Onun yerine bizi büyükşehir belediyesine yakın göstermekle kendinize yeni alan açmayı yeğliyorsunuz.

Ama yemezler…

Kör yer içer kendinden pay biçer diye bir laf vardır.

Vakti zamanında bunlar Karaosmanoğlu’na keskin muhalifmiş gibi durup,

El altından nasıl at oynattıklarını, kim takoz oluyorsa onu köşelerinden nasıl itibarsızlaştırdıklarını bildikleri için milleti de öyle sanıyorlar.

Biz bu gazeteden Tahir Büyükakın için en ağır manşetleri atsak bile bunu oyunun bir parçasıymış gibi görmek ve göstermek isteyecekler.

Çünkü akılları böyle çalışıyor, şu an böyle olması işlerine geliyor.

***

Bu doğrultuda kendilerine iki düşman bellemişler.

Birincisi;

“Şimdilik” beklentilerine uymayan Büyükakın’ı

İkincisi;

kentin yeni sesi olarak yerini sağlamlaştıran Gazete Barış’ı…

Biz olmasak eski itibarlarına, daha doğrusu konumlarına kavuşacaklarını zannediyorlar.

Kimsenin avukatlığına meraklı değilim.

Ama elmayla armutu birbirinden ayırt etmek açısından bir şeyler söylemek elzem oldu.

***

Büyükakın bu kentin büyükşehir belediye başkanı.

Onu Karaosmanoğlu’ndan farklı kılan özellikleri arasında her kesimle diyalog kanallarını açık tutması var.

Ondandır ki AKP İzmit’te seçimi kaybederken Büyükakın, İzmit’te CHP’nin bile bir tık üzerinde oy aldı.

Hep deriz, belediye başkanları rozeti çıkaracak, partizanca yaklaşmayacak, herkese eşit mesafede duracak.

Muhalefeti ve muhalif basını ötekileştirmeyecek diye.

Büyükakın bu anlamda partisine sol kesimden oy devşirmeyi başarmış bir belediye başkanı.

***

Aslında normal olan şeyler bizim ülkemizde anormal hale geldiği için bu model bize lütufmuş gibi geliyor.

Bir gazeteci olarak tüm belediye başkanlarından beklentim bu kadarla sınırlıdır!

Diyalog, diyalog ve yine diyalog…

Farklı beklenti içinde olupta umduğunu bulamayanlar Büyükakın’ı bizim üzerimizden vurmakla aciz duruma düşüyorlar.

Hemen her gün yazılarının arasına bir “Hanımefendi” kelimesini sıkıştırarak yapmaya çalıştıkları algı ise aslında bizi büyütüyor.

Daha önce kullandıkları bel altı kelimeler de kaliteyi ortaya koymaya yetmişti.

***

Benim duruşum belli, dünya görüşüm, olaylara bakışım belli.

Yanlış gördüğünü yazmaktan çekinen biri olmadım.

Çünkü kimseye yük olmadım, kimseyi taşımak zorunda da değilim.

Zor günlerimizde yanımızda duranlar haricinde bir Allahın kuluna vefa duymuyorum.

Karaosmanoğlu yönetiminden yediğimiz ambargolara rağmen bu kentte meslek adına bir şeyler yapmaya çalıştık.

Dik durduk, duruşumuzu bozmadık.

Kör ölür badem gözlü olur diyerek, eski başkanla yeni başkanı birbirine nasıl kırdırırızın hesabıyla Karaosmanoğlu’nun peşine düşmedik.

Bu ahlaki de değil!

***

Dün, hakkında bir sürü olumsuz hatta can sıkan haberlerini yaptığım eski başkana bugün “düşmanımın düşmanı dostumdur” demek benim meslek etiğime uymuyor.

Ama şimdi birileri kalkmış, Büyükakın’ın talebi doğrultusunda bizim Karaosmanoğlu’nun itibarına oynadığımızı söylüyor.

Acaba kim kimin itibarına oynuyor dersiniz?

Biz dün neysek bugün de o olmaya devam ediyoruz.

***

Sizler bugün için diz çöktüremediğiniz yeni başkana atıp tutuyorsunuz.

Atın, tutun, zerre kadar umurum olmaz.

Çünkü biliyorum ki Büyükakın için yarın belki de sizden iyisi olmayacak.

Karaosmanoğlu ile de aşkınız böyle başlamıştı.

Büyük aşklar nefretle başlar bilirsiniz.

Az daha gaza basarsanız dayanamayıp pes edebilir.

Buna hiç şaşırmam!

Çünkü çabuk demoralize olan birine benziyor.

Zamanla o da Karaosmanoğlu kıvamına gelip, hayalinizdeki başkan olabilir.

Ve bu benim gram umurumda değil!

***

Şu an için kentin başında yandaşlara muslukları kesen, müsrifliğe son veren, adeta padişahlık dönemini sona erdiren sakin ve stratejik bir başkan var.

Bütün riskleri kendi alıyor.

Kenti genel sekreterlerle yönetmiyor.

Artı-eksi ne varsa ona yazılıyor.

Tıpkı çöp meselesinde olduğu gibi.

***

Son günlerin tartışma konusu olan çöpte bile Büyükakın’ın genel sekreterlik döneminde yaptığı çalışmalar, ettiği sözler gündeme getiriliyor.

Kimse Karaosmanoğlu “şöyle dedi, böyle yaptı” demiyor.

Çünkü Karaosmanoğlu konforlu başkandı. Kendini üstte tutar, genel sekreteri önüne katıp iş yapardı.

Ben de hep derdim; “O zaman bize belediye başkanı falan lazım değil.

İç İşleri Bakanlığı bir genel sekreter atasın, olsun bitsin.

Varsın bu şehri genel sekreter yönetsin”

derdim.

***

Şimdi ise tam tersi yaşanıyor.

Bunu da bir kent sevdalısı olarak takdire değer buluyorum.

Yarın ne olur bilemem!

Biliyorsunuz, koltuğun etkisi zamanla ortaya çıkıyor.

Bir bakmışsınız Büyükakın’da o büyüye kapılmış ve onu da kaybetmişiz.

Tam da istedikleri gibi diz çökmüş.

İşte o zaman biz yine aynı yerde aynı doğrularla Büyükakın’a ne oldum delisi olduğunu haykıran gazete olacağız.

Kişilerle değil, kişilerin yaptıklarıyla ilgileniyoruz vesselam…