Dumlu'nun kapısında kamp kurun!
Bir siyasetçinin başarı kriteri nedir, onu neyle ölçeriz, diye bir soru ortaya atsak
Eminim herkes farklı cevaplar verir.
Siyasetçinin adı Milletvekiliyse, TBMM karnesi ilk akla gelen unsur olur.
Temsil ettiği şehirde sorunlara hakimiyeti ve çözüm önerileriyle birlikte
Vatandaşın sesini Ankara’ya yansıtmak konusundaki maharetine bakılır.
Bazılarına göreyse, halkla ne kadar iç içe olduğu çok daha fazla önem taşır.
Mesela Milletvekili sıfatındaki kişinin kentin ve ülkenin sorunlarına dair ürettiği hiçbir şey yoktur fakat;
Sürekli şehrin sokaklarında, esnafların yanında, herhangi bir eylemde, partisinin programlarında kısacası her yerde onu görmek vatandaş açısından çok önemlidir.
Hemen yanı başında her daim ulaşabildiği Milletvekili onlar için çok kıymetlidir.
***
Bu kriterler ölçeğinde baktığımızda ilimizdeki Milletvekillerini ne kadar başarılı sayarız, takdir sizin.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir kriter daha var.
O da siyasetçilerin oy kullandıkları sandıktaki durumlarıdır.
Bu konuya özellikle CHP açısından bakmak istiyorum.
Çünkü AKP Milletvekillerinin bulundukları sandıkta üstünlük sağlamalarını kişisel başarı olarak görmüyorum.
Her şeyden önce AKP’ye atılan bütün oylar Recep Tayyip Erdoğan’a atılmış oylardır.
Seçmene kalsa bu Milletvekillerine gram prim vermez ama dava ruhunu güdenler, Erdoğan için isme bakmaksızın oy veriyorlar.
Kim aksini iddia ediyorsa, dinlemeye hazırım.
***
CHP Milletvekillerine gelince…
Yanılmıyorsam yine sandıklarında birinci çıkamadılar.
Yani kendi sokaklarındaki komşularının bile gönüllerine girememişler.
Kaç seçimdir aynı sonucu aldıkları halde, karizmayı düzeltmek için özel bir çaba sarf etmemişler.
Kabul ediyorum, bir Milletvekili’ne başarılı ya da başarısız demek için salt oy kullandığı sandığı ölçü almak insaflıca değil.
Fakat insanlar bunu çok önemsiyor.
Eleştiriye de bu noktadan başlıyor.
En çokta kendi partilileri… “Daha kendi sandığından çıkamadı” diyor.
İşte bunu dedirtmemek için ne yapmak gerek?
Altı üstü 300 kişiden oluşan komşularınızla yakın iletişimde olacaksınız.
Onlardan hatır oyu isteyeceksiniz.
Başı sıkıştığında size çok rahat ulaşabileceğini hissettireceksiniz.
***
Milletvekilleri için durum buyken, ilçe başkanları için farklı mı sanki?
24 Haziran’daki tabloya şöyle bir baktım.
İlçe başkanlarının durumu tam bir facia…
Ama içlerinde en fazla merak ettiğim CHP Gölcük İlçe Başkanı’nın durumu idi.
Neden özellikle İsmet İşeri diyorum?
Çünkü önümüzdeki yerel seçimlerde Sayın İşeri, Gölcük Belediye Başkanlığına hazırlanıyor.
Bu isteğini hangi realiteye dayandırıyor, hiçbir fikrim yok!
***
Bakın, Gölcük bana uzak bir ilçe değil.
Dolayısıyla oranın insan yapısını iyi biliyorum.
Gölcük’te durumu terse çevirmek hiç ama hiç kolay değildir.
Bu İsmet İşeri’yle hepten daha zordur.
Bir kere İşeri çok sönük ve kaçak güreşmeyi seven bir politikacı.
Ne muhalefet edebiliyor, ne de ettiği muhalefeti satabiliyor.
Gölcük’te antin kuntin işler almış başını gidiyor, Mehmet Ellibeş ve saz ekibinden millet artık yaka silkiyor fakat gelin görün ki bizim İşeri’den çıt ses çıkmıyor.
Birkaç meclis üyesi ve yönetici dışında Gölcük’ü düşünen yok!
İsmet İşeri sanki Gölcük’te yaşamıyor.
AKP ilçe başkanı İdris Alp karşısında sürekli gol yiyor.
Adamın kardeşinin yaptıkları bini aşmış ve hala görevinin başında;
Ama İşeri’nin gram umuru değil!
Bunun gibi saymakla bitmeyecek eylemsizlik ve vizyonsuzluk içinde politika yapan İşeri,
Bir de çıkıp Gölcük’ü kazandıracak, öyle mi?
Cidden bu çok ironik…
***
Şu kadarını söyleyeyim; CHP böyle bir hata yaparsa bırakın Gölcük’te iddialı olmayı, tarihinin en düşük oyunu alır.
Bir kere adamın oy kullandığı köydeki sandığına bakın.
Ayvazpınar’da oy kullanmış Sayın İşeri ve AKP-54, CHP-8 oy almış.
Cumhurbaşkanlığında ise Erdoğan-64, İnce-8
Az evvel siyasetçilerin başarı kriterinden bahsederken kendi sandıklarının önemine değindim.
Milletvekillerinin durumu bir derece kabul edilebilir belki ama bu edilemez!
Çünkü ortada hedefi olan bir ilçe başkanı ve yaklaşan yerel seçimler var.
Onu en iyi tanıyan köylüleridir, öyle değil mi?
E sen kendi köylülerinin gönlünü kazanamamışsan bu millete daha neyi anlatacaksın?
Çok başarılı ilçe başkanlığı yaptığını mı iddia edeceksin?
İktidara kan kusturdum, onlara göz açtırmadım mı diyeceksin?
Daha doğrusu böyle bir başarı hikayen var da biz mi göremiyoruz?
Ha, ilçe başkanı olmazsın, siyasete hevesli biri olursun, bu millet seni doğru dürüst tanımaz o başka.
O zaman daha fazla şans verilebilir.
Ancak yaptıkları yapacaklarının teminatı olan birine bu millet öyle kolay oy vermez!
Hele de Gölcüklüler… oyunu almada en zorlanılan ilçelerden biridir.
Kafayı diktiler mi, bir Allahın kulu onları çeviremez.
Yani Sayın İşeri, ne Gölcük’e ne de kendine yazık etme derim.
İyi bir insansın, sakin ve naifsin ama önceliklerin farklı.
Bunu uzun uzadıya anlatmayayım şimdi.
***
Benim naçizane tavsiyem, CHP ne yapıp etmeli, Gölcük’ün saygınlığını kazanmış Turan Dumlu’yu aday olması için ikna etmeli.
Hatta kapısında kamp kurmalı.
Ekonomik açıdan iyice yıpranan Dumlu için aday olduğu takdirde özel bir çalışma yapılmalı.
Doğu kökenli olupta Gölcük gibi Karadenizlilerin ağırlıklı olduğu ilçede bu kadar sevilmek
Her kula nasip olmaz.
Turan Dumlu’nun ne böyle bir isteği ne de bir niyeti olmadığını iyi biliyorum.
Fakat bir kez daha fedakarlık yapıp aday olmayı kabul etmeli.
Gölcük hiç olmazsa bir dönem güzel bir insan tarafından yönetilmeli.
Depremden bu yana ilerleme kaydedemeyen Gölcük artık kabuğunu kırmalı.
Bu iş öyle Mehmet Ellibeş’le, Kemal Kahraman’la, Nihat Abiş’le, İsmet İşeri’yle falan olmaz!
Hiçbirinin diğerinden farkı yok!
Bu nedenle diyorum ki; Gölcük ve CHP için bir değer olan Eczacı Turan Dumlu mutlaka ikna edilmeli.
Kibar, babacan, yardımsever, cömert, insancıl, ihtirassız, gözü tok, fakir dostu ve de en önemlisi donanımlı bir siyasetçi.
Daha iyisi varsa çıkıp söyleyin ama yok!
O zaman beklemeye de gerek yok!
Seçim kapıda…