Bana az bile yapmışlar (!)
Bayramdan bu yana yaşadıklarım ortada.
“Şöyle mağdur oldum, böyle korkutuldum”,
gibilerinden edebiyat yapmayacağım.
Çünkü bu mesleği yapıyorsanız riski göze alacaksınız.
Hele de bildiğiniz doğrudan şaşmıyorsanız her an her şeye hazırlıklı olacaksınız.
Bazen bizim doğrumuz, karşımızdakinin cehennemi olabiliyor.
Bir haberle, kurduğu tezgah bozulabiliyor.
Tüm hesapları alt üst olabiliyor, buna yapacak bir şeyim yok, işlerine gelirse…!
***
Bana soruyorlar; araca saldırıyı kim yapabilir?
Eğer bu bana atılan bir taşsa -ki veriler bu yönde; taşın geldiği yönü elbette az çok kestirebiliyorum.
Zaman zaman mesaj yoluyla olsun, yorumlarda olsun, sosyal medyadan olsun, gözdağı verildiği oluyor.
Bunların bir tanesine bile ne cevap verdim, ne de geri vites yaptım.
Gazeteciliğin kolay olmadığını bilerek bu işe girdim.
Kimseyi memnun edemezsiniz.
Herkesin aynı anda memnun olduğu bir meslek dalı isteseniz de bulamazsınız.
Kaldı ki böyle bir gayem hiç olmadı.
Benim tarzım da tavrım da bellidir.
Tanıyan tanıdı, tanıdığı ölçüde değer verdi.
Dışarıdan nasıl göründüğümüzü de gayet iyi biliyorum.
***
Burada yapılan hiçbir haber kafalarda “acaba” bırakmaz.
Yani yapılan önemli bir haberin karşılığında para alınmıştır, sinyale çıkılmıştır hissi uyandırmaz.
Çünkü benim buna dönüp bakmayacağımı bu şehirdeki herkes biliyor.
Bakın, çok önemli bir konuda haber yapmamam için geçenlerde bana yükte hafif pahada ağır teklif yollandı.
İstesem çok rahat kabul eder, haberi de piyasadakilerin kıvırdığı gibi kıvırır, kimsenin ruhu dahi duymazdı.
Ama ben bunu kendime yakıştırmam!
İlk önce kendime hesap veremem, bu beni kemirir, yer, bitirir..!
Böyle teklifler aksine benim olaya odaklanmamı sağlar.
Altında çapanoğlu ararım, saklayacak bir şeyi olmasa bana bununla gelmezdi derim.
Kim bilir ne dolaplar dönüyor ki, rüşvet verecek kadar alçalıyor diye bakarım.
***
İşte böyle olunca da hedef olmaktan kurtulamıyorsunuz.
İnanın zerre kadar korkmuyorum.
Aklım hala yapamadıklarımda ama yapacağım.
Çünkü benim ruhumda bu var!
Dizgine gelemiyorum
, haksızlık karşısında sessiz kalamıyorum.
Bu gazete tamamen benim kimliğimi yansıtıyor.
Benimle birlikte aynı izdüşümde buluşan arkadaşlarımın dünyasını yansıtıyor.
Herkesin kendine göre yoğurt yiyiş tarzı var, bizimki de bu.
***
Ama bu olayda gördüm ki, bizim tarzımız en çok meslektaşlarımıza batmış.
Kocaeli basınının kalbi görülen İzmit’te bir tane basın kuruluşu ulusala yayılan olayımızı haberleştirmedi.
Bunu yapan tek kurum Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti ve onun bağlı olduğu Türkiye Gazeteciler Federasyonu oldu.
Oysa biz hangi arkadaşımızın başına talihsiz bir şey gelse manşetimizden yer verdik, kınama yayımladık. Haklıdır haksızdır bakmadık.
Meslektaşımıza atılan tokadı yüzümüzde hissettik.
Bu işler böyledir, bugün bana yarın sana…
Hoş, orta yolculara, yandaşlara bu memlekette bir halt olmaz, o da ayrı konu.
***
Ama yine de umut var, herkes İzmit basını kadar duyarsız değil.
O beğenmedikleri Batı yakası, Gebze bölgesi var ya!
Top tüfek yanımızda oldu, desteklerini açıkladı.
Her biri ayrı ayrı mesaj yayımladı, aradı, sordu, haber yaptı, yapılanın bir şahsa değil, meslek adına olduğunu savundu.
Kendilerini kaf dağında gören İzmit basınının aksine, böyle bir durum karşısında, karşıdakinin kim olduğuna bakmaksızın tek yürek olmayı bildi.
***
Zaten oldum olası Gebze’yi, Gebze basınındakileri farklı severim.
Oradaki pek çok meslektaşım da bana ayrı değer verir.
Buradan bir kez daha hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Ama bir özel teşekkürüm daha var, onu es geçmek istemiyorum.
Bugüne kadar hiç karşılaşmadığım, tanışmadığım, sadece meslektaş olarak adını bildiğim Kulis Haber’den sevgili Caner Pesen öyle bir yazı kaleme almış ki; duygulanmamak elde değil.
Bu yazıyı diğer dostlarım yazsa yine sevinirdim ama beni hiç tanımayan birinin yazması çok ayrı bir değer oldu.
***
Bazen susmak gerekir.
Kendinizi uzun uzun anlatmak yerinde başkasından dinlemek gerekir.
Ben de öyle yapıyorum ve değerli meslektaşım Caner Pesen’in yazısından alıntıyı takdirinize sunuyorum.
***
Bu arada yaşadığım olayla ilgili olarak yüzlerce telefona cevap vermekten yorulsam da bu benim için müthiş bir farkındalık oldu.
Nerede olduğumu, nasıl izler bıraktığımı görmeme vesile oldu.
Her şerden hayır çıkarmak
gibi bir huyum vardır.
Bu da öyle oldu.
Gerek eş-dosttan, gerek okurlarımdan gerek AKP’nin önemli isimlerinden, gerekse CHP’li dostlardan ve diğer siyasi parti mensuplarından “geçmiş olsun” telefonu aldım, hala da alıyorum.
Ama sevdiklerinden ama nezaketten, sebebi önemli değil!
Hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ve her zamanki sözümü tekrarlıyrum.
“Öldürmeyen acı güçlendirir”
***
İŞTE CANER PESEN’İN YAZISI:
“AYSUN ERENKAYA’YA AZ BİLE YAPMIŞLAR”
Bayram’ın ikinci gününde evinin önünde park halinde ki aracına saldırmışlar, gazeteci Aysun Erenkaya’nın.
Bir gazeteciye saldırının fail ya da failleri en kısa sürede yakalanıp, adalete hesap vermeli, failler kadar, azmettiriciler de önemli, bu olayın ‘menfur bir saldırı’ olarak faili meçhul kalmamalı.
Aysun Erenkaya’yı hiç tanımam, hiçbir toplantı, ziyaret ya da herhangi bir etkinlikte karşılaşmışlığım yoktur.
Ancak, yazı ve haberlerini keyifle okuduğum bir isimdir.
Gıyabında da adını çok duymuşluğum vardır.
Tanımadığım, tanışıklığım olmadığı için karakterini, kişiliğini hiç bilmem ama uzaktan bakarak, gazeteci kimliğini biliyorum, bildiklerimi göz önünde tutunca da, öyle kendisi içinde yokken, aracına saldırı yapılması, hafif bir durum, bence çok fazlasını hak ediyor!
Çünkü O Aysun Erenkaya kadın haliyle, emeğin başkenti, bir zamanlar demokrasinin zirvede olduğu Kocaeli’de gazetecilik yapma erdemini gösteren az sayıda insandan birisi.
Kocaeli son 20 yılda çok değişti, iktidarın girilen her seçimde büyük destek gördüğü, Büyükşehir dahi, hemen tüm İlçelerin iktidarın eline geçtiği bir kent oldu Kocaeli.
Bu değişim Kocaeli basınını da çok değiştirdi.
On binlerce okura sahip, duayen(!), tarafsız(!), solcu(!) ve daha bir çok gazeteci özelliği ile tanıdığımız İsmet Çiğit, iktidar yanlısı iş insanına gazetesini satıp, milyonları cebe indirdi, hiç sıkılmadan sattığı yayın kuruluşunun başında okkalı bir maaşla da işini yapmaya devam etti.
Ama artık ne kadar gazeteci olarak işini yaptığını herkes iyi bilmekte.
Duayenler, bir bir dökülürken, iktidarın kayığını binmek için savaş verirken, Aysun Erenkaya gazeteci kaldı.
Ne FETÖ ile bilgi alış-verişine girdi, ne de solcu olduğu için öyle CHP ile farklı ilişkileri oldu.
CHP’li Vekillerin birisi FETÖ işbirlikçisi bir gazeteciyi otelinde ağırlarken, bir diğeri dosyasını Genel Başkan aracılığı ile Adelet Bakanı’na taşıyordu.
CHP’li Aysun Erenkaya ise yanlış gördüğü yerde partililerini de eleştirmekten geri durmuyordu.
Hiç tanımadığım bu meslektaşım için, “bilgi, belgesi olan, haber değeri taşıyan hangi olay varsa, yollayın Aysun Erenkaya haberini yapar” derler.
Oysa Kocaeli’de gazeteciliğin geldiği nokta, “yazdıkların para etmez, yazmadıklarından kazanırsın” olmuş durumda.
Böyle bir kirlenmenin olduğu bir kentte, kadın başına böylesi ilkeli bir gazetecilik yapıyorsan ve kimsenin de desteğine, korumasına ilgi duymuyorsan, saldırıya uğraman normaldir.
Bu az bile.
Failler ve bu çirkin saldırıyı yaptıranlar mutlaka bulunup, adalet karşısına çıkartılmalı, benim kişisel görüşüm, bu saldırının arkasında büyük olasılıkla, kendisini çekemeyen meslektaşları vardır.
Ve haklı da sayılırlar, koca koca adamların yapamadığı gazeteciliği sen Kocaeli gibi bir şehirde kadın başına yap, olacak iş mi?
CANER PESEN