Rahat durmuyor!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Sapla samanın birbirine karıştığı,

Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belirsiz olduğu bir dönem yaşıyoruz.

Kent medyası değişik bir yöne doğru itilmeye çalışılıyor.

Bizim gibi kendi halinde işini yapmaya çalışanları bu durumdan ayrı tutuyorum.

Aslında yaşanan devinimin tamamında büyük hesaplar var.

Yani onların hayalleri bambaşka.

Onlar bu kente yön veren, belirleyici olan, siyasette kartların yeniden karılacağı döneme hazırlık yapan, ortada büyük bir pasta gören taraftalar.

Erkenden yerlerini alma çabasındalar.

Bunu yaparken de öyle insanlar bir araya geliyor ki, aklınız dimağınız şaşar.

***

Mesela geçtiğimiz dönemde kent basınının üzerine karabasan gibi çöken muhterem bir şahsiyet vardı.

Bulunduğu konum üzerinden çok daha fazla yetkilere sahipti.

Sıradan bir danışman iken belediyenin iştiraklerinde yönetim kurulu üyeliğine kadar yükselmiş,

O da yetmemiş kentin patronlarıyla aynı konaklarda ikamet etme şerefine dahi nail olmuştu.

Şimdilerde ise bizim aylar önce dile getirdiğimiz gibi Başiskele’de Uğur okullarına komşu olarak villalar yaptırdı.

Geçenlerde yolum düşüp baktığımda gördüğüm kadarıyla ince işçiliğe kadar gelinmiş.

Sanırım yakın zaman sonra Yakut Konakları’ndan buraya göç başlayacaktır.

Zaten o konaklarda oturmak eskisi kadar sükseli değil!

***

İşte bu şahsiyet son zamanlarda AKP’den kopanların kuracağı yeni partiye yeşil ışık yakıyor.

Kendisi de AKP’ye eski sıcaklığında olmadığından dolayı, rahat duramıyor, kin besliyor ve kendine yeni maceralar arıyor.

15 Temmuz olaylarından sonra FETÖCÜLERE kiraladığı anaokulu kapatılan, kardeşinde ByLock çıkan ancak her defasında “Adaletten” yırtan bu şahsiyet;

Eski Bakan ve eski iş ortağı olduğu söylenen Nihat Ergün ile belli noktalara ziyaretler yapıyor.

Bunu yaparken de yeni kurulacak partinin basın ayağını sağlam tutmak, tekrar palazlanmak adına yan yana gelmeleri hayal edilemez dedikleriyle yan yana geliyor.

Bunu ben değil, kendi yakınındakiler anlatıyor.

Hem de ne anlatma, ballandıra ballandıra…

Onlar bile bu şahsiyetteki 180 derecelik dönüşü hayretle izlediklerini söylüyor.

Bense hiç şaşırmıyorum.

Bu tip adamlar güç varsa vardır. Gemiyi ilk terk eden fareler gibidir.

Omurga ise onlar için sadece vücudu ayakta tutmaya yarayan bir organdır.

Çok işlevsel kullanıldığından bi’haberlerdir.

***

Sizin anlayacağınız, ömrü hayatını birbirine ağır hakaretler ederek geçirenler

Şimdilerde kapalı kapılar arkasında kentte oyun kurmaya çalışıyor.

Ve bu şahsiyet bunları yaparken herkesi aptal, kendini çok akıllı zannediyor.

Bence de çok akıllı (!)

BAŞKANDAN YÜZYILIN FIRSATÇILIĞI...

Dün, bu satırlardan Kocaeli’yi sahiplenen bir yazı yazdım.

Konu herkesin malumu…

Tüpraş’ın Körfez’de bulunan rafineri fabrikasının vergi dairesini İstanbul’a taşıyacak olmasının şehrimize ihanet olduğundan bahsetmiştim.

Alınan karar buram buram siyaset kokuyordu. Tabi, sırf siyasete bağlamak da yanlış olurdu.

Tüpraş’a bu fırsatı yaratan sebepleri de görmezden gelmek olmazdı.

***

AKP iktidarının büyük fabrikalardan talepleri bitmek nedir bilmiyor.

Özellikle Körfez’deki belediye başkanları Tüpraş’ı kendilerine mecbur bırakılmış gibi hissettirmede ustalardı.

Onların bu tutumunu da yanına koyduğumuzda Koç Grubu, geçtiğimiz yerel seçimlerde destek verdiği Ekrem İmamoğlu’na

Farklı bir desteğin önünü açmak için şirketin merkezini İstanbul’a almaya kalkıştı.

Bu durum ilimiz açısından çok büyük bir kayıptı.

Hepimizi ortak dilde buluşturan olayda, kent çok çabuk aksiyon alarak yanlışa karşı dikildi.

Çünkü haksızlıktı, çünkü ihanetti, çünkü haince bir davranıştı.

***

Yıllardan beridir Tüpraş’ın bütün pisliğini, riskini biz yaşıyoruz.

Resmen büyük bir bomba düzeneğinin kurulu olduğu şehirde nefes almaya uğraşıyoruz.

Fakat ona rağmen fabrikan buradayken, sen kalk git şirketin genel merkezini İstanbul’a taşı.

Olmaz! Her şeyin bir raconu var, bir etiği, bir ahlakı var.

Madem bizim şehrimize gelip yayıldın, madem bizim yaşantımızı riske ettin, yok öyle çekip gitmek.

**

Hangi kentte üretim yapıyorsan vergini de oraya ödemelisin.

O kentin çocuklarına iş-aş vermelisin.

İş alımlarında yaptığın sınavlarda, çok özellikli teknik kadrolar haricinde o sınavı Türkiye’ye açmayacaksın.

Önce ekmek yediğin yere sahip çıkacaksın.

Sen koskoca Koç Holding olabilirsin ama biz de cahil değiliz.

Hepsinden önemlisi bu şehir sahipsiz değil!

En kısa sürede bu yanlıştan dönüleceğine inancım tam.

Herkes yaşadığı yere katma değer sağlamaya devam etsin…!

***

Bu bakış açısıyla bugün farklı bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.

Hani bİz Tüpraş’ın vergisinin İstanbul’a gitmesine karşıyız ya!

Şimdi benzer şeyi bizim yapmaya çalıştığımıza dair emareler var.

Size Hamidiye Su’dan bahsetmek istiyorum.

Hamidiye Su, yüz yılı aşkın bir geçmişe ve tarihsel özelliğe sahip.

Dönemin çok önemli yatırımlarından olan ve ülke olarak çok en önemli değerlerimizden biri olan Hamidiye Kaynak Tesisleri,

Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olarak Hamidiye Kaynak Suları AŞ tarafından işletiliyor.

İstanbul’da bütün Metrobus istasyonlarında, Tramway hattı istasyonlarında

Bütün Devlet Hastanelerinde ve en önemlisi de;

Kapsamlı uçuş ağı sayesinde bugün dünyanın farklı yerlerinde yer alan 300 noktaya uçuş sağlayan

Toplamda 120 ülkeye sefer düzenleyen Türk Hava Yolları’nda (THY) özel tasarlanmış ambalajı ile yolculara Hamidiye Su ikram ediliyor.

Bunun yanı sıra TCDD’de ve aklınıza gelebilecek bütün kurumlarda Hamidiye Su vardı.

Yani marka bilinirliği dünyaya yayılmış vaziyetteydi.

***

Tüm bunlarla birlikte Hamidiye Su, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çok büyük maddi gelir sağlıyordu.

Ancak AKP İstanbul’u CHP’ye kaptırınca olanlar oldu.

Bizim burada yaşadığımız benzer tabloyu şimdi Ekrem İmamoğlu yaşayacak.

Nasıl mı? Anlatayım.

Edindiğim bilgiye göre AKP iktidarının yöneticileri İstanbul’u CHP’nin kazanmasıyla birlikte birtakım girişimlerde bulunmuş.

Maksat, İmamoğlu’nun elini zayıflatmak, gelir kaynaklarını azaltmak, yani siyaset yapmak.

Bu nedenle de ilk olarak İBB’nin iştiraki konumundaki Hamidiye Suyun resmi kurumlarda satışına son verilmesi amaçlanmış.

İşe, Türk Hava Yolları’ndan başlanmış.

THY’na Hamidiye suyunu sokmama kararı alınmış.

Böylece İmamoğlu’na bir darbe vurulmuş olmuş.

***

Peki, bunun bizimle alakası ne diyeceksiniz, onu da söyleyeyim.

AKP’nin bu hamlesinden sonra o kurumlarda büyük bir Pazar olduğunu gören Derince Belediye Başkanı Zeki Aygün;

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunmak üzere hemen bir dosya hazırlayıp, İstanbul’a ÇENESUYU’nu pazarlamaya kalkmış.

Yani Zeki Aygün’ün uyanıklığı Cumhurbaşkanlığınca kabul görürse bundan böyle İstanbul’da

THY’de ve pek çok devlet kurumunda İBB’nin iştiraki olan Hamidiye suyu değil, Çenesuyunu göreceğiz.

Sizce de bu haksızlık değil mi?

O zaman biz niye Tüpraş İstanbul’a gitmesin diye kendimizi yırtıyoruz?

Bize yapılınca kötü, onlara yapılınca “oh iyi oldu” mu diyeceğiz?

Üstelik Hamidiye su Çenesuyu gibi köklü bir geçmişe sahip ve İstanbul ile özleşmiş bir marka.

Hamidiye suyu gören İstanbul’u görüyor, o kentin dokusunu hissediyordu.

Şimdi onun yerini bizim Çenesuyu alacak, öyle mi?

Bunu adı olsa olsa şark kurnazlığıdır, fırsatçılıktır.

***

Bizler bir iş yaparken önce çuvaldızı kendimize batıracağız.

Bize yapılmasını istemediğimiz şeyi başkasına yapmayacağız.

Bugün Tüpraş vergiyi İstanbul’a kaçırıyor, İmamoğlu’na desteğe gidiyor diye kendimizi parçalıyorsak;

Bunun karşılığında İstanbul’un öz markasının yerine Çenesuyunun kurumlara girmesine de aynı sesi çıkarmalıyız.

Ha, bu kimin umurunda olur, hiç kimsenin.

Çünkü biz, bize dokunmayan yılanla yaşamaya alışmış bir milletiz.

Eğer Çenesuyu konusundaki girişimler gerçekleşirse hiç kimseye söz söylemeye hakkımız kalmaz.

Neden büyük fabrikalar genel merkezlerini buraya getirmiyor diye sorgulamaya yüzümüz tutmaz!

“Yanlış her yerde yanlış, doğru ise tektir” şiarından ayrıldığımız an, kimse bizi iplemez.

Sanırım öyle de olacak…!

--------------------------------