Gerçeklerle yüzleşmek zordur…!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Seçim bitti ama AKP’de İzmit tartışmaları bitmedi.

15 yıllık galibiyet çizgisi merkez ilçe İzmit’in kaybedilmesiyle son buldu.

Ve bu kayıp sonrası daha evvel de söylediğim gibi “AKP’de cin şişeden çıktı”

Aslında her seçim döneminin kendine özgü ihanetçileri olur.

Bu, AKP’de de böyle CHP’de de diğerlerinde de…

Örneğin CHP’de kaybedilen seçimlerde ihanetin faturasının kimlere kesileceği üç aşağı beş yukarı bellidir.

Çünkü parti içi ekipleşmeler, kamplaşmalar alenen yaşanır.

Hangi ekip oyun dışında kalmışsa diğer taraf karşıda durur.

Karşıda durur sözünden kastım, tam da dediğim gibidir.

Kaypakça ihanet eder

, partisini masada satar.

CHP’nin onlara kattıklarını unutup, kendilerini masalarda meze ederler.

Böylece CHP, zafere hasret olarak yaşar gider.

***

Aynı şeyi bu seçimde de yapmak istemediler mi sanıyorsunuz?

O kadar çok ihanet girişimiyle karşı karşıya kalındı ki, şaşarsınız.

Ama bu sefer ekiplerin tümü oyun dışında kalınca değerlerini yitirdiler.

Bir bakıma hesapları bozuldu.

Fatma Kaplan Hürriyet’in

arkasına aldığı rüzgara karşı direnç gösteremediler.

Öylece oldukları yerde pustular.

Ve isteseler de istemeseler de CHP’yi İzmit’te Hürriyet’in ellerine bırakmak zorunda kaldılar.

Yıllardır tek bir galibiyet alamayan CHP,

bundan böyle Hürriyet’in sözünden gram dışarı çıkmaz.

Bunun adı patronluksa patronluk, ya da her neyse…

Sonuç itibariyle ortada kalan CHP’liler, aradığı kanı buldu.

***

Ve Kocaeli’de 12 ilçe ile büyükşehri kazanmasına rağmen mutsuz olan AKP…

Seçimlerin üzerinden 10 gün geçmesine rağmen AKP bir türlü soğumuyor.

İçerisi şu an kaynıyor.

Herkes birbirini ihanetle suçluyor.

Sibel Gönül’ün Cumhurbaşkanına rapor hazırlayıp sunacağı söyleniyor.

Bu konuyu daha önce yazdığım için girmeyeceğim.

Farklı bir şey söyleyeceğim.

***

Günlerdir AKP’de bazı “ihanet çetelerini” yazıp çiziyorlar.

Seçim kaybını fırsata çevirmek isteyenler her geçen gün artmakta.

Mesela AKP il başkanı Eryarsoy’u bu işten çırak çıkarmak isteyenler var.

Özellikle Sibel Gönül cephesi Eryarsoy ile ilgili olumsuzluk aşılamaya çabalıyor.

Kardeşim iyi güzel de hırsızın hiç mi suçu yok?

Şu teşkilatlarınızı bir dinleyin bakalım neler anlatıyorlar?

Sibel Gönül’ün Hürriyet karşısında pasif kaldığını, onun kadar çalışkan olmadığını kendi içlerindekilerden dinliyoruz.

Bunun sağlamasını yaptığımızda yanlış olmadığını herkes gibi biz de görüyoruz.

***

Hürriyet bir an olsun algıyı Gönül’e kaptırmadı.

Gönül ise bunu fark edemedi.

Belki de yanlış yönlendirildi.

Şayet kendini olduğu gibi AKP teşkilatına emanet etseydi, bunlar yaşanmayabilirdi.

Ama AKP’liler ısrarla Sibel Hanımın bu süreci kendi ofislerinden yönetmeyi tercih ettiğini anlatıyor.

***

Bugün bu tür şikayetleri içeren bir haber yayınlandı gazetemizde.

Sibel Gönül’e eşinin hata yaptırmış olabileceğiyle alakalıydı bu haber.

Olabilir. Sonuçta Sibel Hanımın eşi bu işlerde iyidir, kendine güvenmiştir, kontrolü elden bırakmak istememiştir.

Doğru strateji kurduğunu düşünüp, ipi elde tutmak istemiştir.

Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?

Şayet Sibel Gönül seçimi kazansaydı bu kez biz farklı bir haber yapmayacak mıydık?

“GÖNÜL’Ü BAŞARIYA TAŞIYAN GÜÇ, EŞİYDİ”

“İŞTE KADIN BAŞARISININ ARKASINDAKİ ERKEK”

gibilerden manşet atmayacak mıydık?

Biz o süreçte Sibel Hanımın eşinin desteğini bilmiyor muyduk?

Bunu yadırgadık mı, tabi ki hayır.

Bunda yadsınacak bir durum var mı, elbette yok!

İyi çıkarsa onun başarısı, kötü çıkarsa teşkilatın mı diyecektik yani?

Hem İzmit’e içi yananlar

etekteki taşları dökmek istemeyecek mi sanıyorlar?

Bu bir nevi seçim sonrası “YÜZLEŞMEDİR”

Sürece bu kadar müdahil oluyorsanız, bedeli neyse ödemek lazım.

Eryarsoy ile ilgili şikayetleri yazınca iyi

, Sibel Gönül cephesiyle ilgili eleştirileri yazınca kötü mü oluyoruz?

Zaten sizlerin anlamadığı da bu…

Bu gazete herkesin sesi. Kimse “Barış’ta iyi haberim çıktı, burası artık bende” diye düşünmesin!

Ya da “beni çok ağır eleştirdi, bu gazete zaten bana önyargılı” demesin.

Tamamen olaylara ve yaptıkları işlere endeksli olarak yürürüz biz.

Cevap mı vermek istiyorlar, sonuna kadar dinlerim.

Neyse düşünceleri kelime kelime yazarım.

Bu yayın anlayışına

toplumun ihtiyacı var çünkü.

***

Bir düşünün…

Aynı şekilde Hürriyet kaybetseydi ne diyecektik?

“Hürriyet’in başını eşi yakmış”

demeyecektik herhalde.

Çünkü kamuoyu çok iyi biliyor ki Hürriyet’in eşi asla kendini ön planda tutmamıştır.

Eşinin yanında olduğunu fiziken göstermeyi bilmiştir.

O da kendi siyaset bilgisine çok güvenseydi belki aynısını yapacaktı ama yapmadı.

Öyle “BEYİN ADAMI” rolüne de bürünmedi.

Gönül ile ilgili biz bunu yazdık diye serzenişte bulunanlar oldu.

Hoş, serzenişten çok destekleyenler daha fazlaydı.

***

Allah aşkına o haberde yalan var mı, onu söyleyin!

Gönül’ün eşi beyefendi; sürecin bizzat baş rolü değil miydi?

Basını bile kontrolde tutmak için yapılan girişimleri biz bilmiyor muyuz sanıyorlar?

O gün de her şeyin farkındayık, şimdi de…

Gidebilecekleri noktayı biz biliriz, üzerimizden algı yapılmasına müsaade etmeyiz.

Bizim kimseye düşmanlık beslediğimiz falan yok.

Basın lazımsa şayet, herkese alan açmaktan gocunmayız.;

Ve o süreçte hepsine şans tanıyan bir tarz ile yürüdük.

Kimi zaman Hürriyet’i yerden yere vurduk, kimi zaman Gönül’ü…

Kimi zaman Gönül’ü yaptığı güzel işlerle manşete taşıdık kimi zaman Hürriyet’i…

***

Neyse olan biten onu yazıyoruz.

Okuyuculara farklı pencere açmaya çalışıyoruz.

Varsa söylemek istedikleri onu da yazarız.

Yeter ki arkadan dolanmasınlar.

Ve sadece şunu bilsinler yeter!

Gazete Barış unutmaz ve bazen acıtsa da susmaz…!