Daha ne kadar akacak?
Kocaeli’nin hızla gelişmekte olan ilçelerinden biriydi.
Müteahhitlerin akın ettiği, lüks konutların peşi sıra geldiği, ev fiyatlarının el yaktığı yerdi Başiskele.
Lüks konutlaşmanın hızına paralel olarak özel okulların rağbet gösterdiği ilçede yaşamak neredeyse ayrıcalık haline gelmişti.
Dönemin en güçlü inşaat firmalarından Pekdemirler, Rengin İnşaat, Zeray İnşaat, Kavanlar, Kavşut İnşaat, Sanberk İnşaat, Ekşiler, Mamikler ve irili ufaklı daha pek çok gözde firma bu bölgede yatırım yaptı, büyük paralar kazandı.
Fakat ne yazık ki ekonomik kriz bütün sektörleri vurduğu gibi inşaat sektörünü de yerle bir etti.
Konkordatoların, iflasların ardı arkası kesilmedi.
Şimdi bu inşaat firmalarından ayakta kalan kim var diye baktığımızda bir-iki tanesi dışında hepsinin yaşam savaşı verdiğini söyleyebiliriz.
***
Bir döneme imza atan inşaat firmaları öyle ya da böyle Başiskele’ye değer kattı.
Kim ne derse desin, dönemin Başiskele Belediye Başkanı Hüseyin Ayaz’ın ilçeye yatırımcı çekmede, ilçenin adını duyurmada mayer olduğu bir gerçekti.
Bunu bugüne bakarak anlamak dahi mümkün.
Başiskele AKP kurulduğundan beridir partinin kalesi olma özelliğini bile bu dönem Kartepe’ye kaptırdı.
Dolayısıyla kale düştü, Başiskele ikinci planda kaldı.
Sadece oy oranıyla mı? Tabiki hayır.
Başiskele’nin genç başkanı hala koltuğuna tam olarak ısınamadı.
Aslında yeni başkan Yasin Özlü’den kendini fark ettirecek, Başiskele’ye fark yaratacak projeler bekliyordum.
Ama bir yıldır normal hizmetlerin dışında büyük bir sıçrama yaptığına tanık olmadım.
En basitinden iki buçuk yıldır boşa akan ve Allah vergisi özelliklere sahip olduğu bilim adamlarının yaptığı analizler sonucu ispatlanan jeotermal suyla ilgili somut bir adım atmadı.
***
Başiskele’de eski başkan Ayaz tarafından sondaj çalışmalarının özveriyle yapıldığı ve ilçede heyecan uyandıran jeotermal su;
Tam iki buçuk yıldır güldür güldür boşa akıyor.
Sıcaklığı 55 derecenin üzerindeki bu suyu yerinde gördüm.
Böylesi değerli bir suyun boşa aktığını görmek insanın içini acıtıyor.
Oysa analiz raporlarında buradaki suyun on adet otele yeteceğini ve Yalova’daki kaplıcalardan katbekat daha kaliteli olduğu ifade edilmişti.
Ancak kimse bu suyun hali ne olacak demedi.
Yıllardır termal suda ağrılarına şifa bulmak için ülkenin dört bir yanından olsun, yurtdışından olsun; Yalova’ya, Afyon’a gidenler var.
Onlar niye bize gelmesin?
Biz niye sağlık turizmine adım atmayalım?
Yatırımcı bulmak bu kadar zor mu?
Hadi bulamadılar diyelim, yerel yönetimler eliyle bir şey yapılamaz mıydı?
***
Bu konuda Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın bir paylaşımı gözüme çarptı.
Başkan Büyükakın Başiskele’deki projeleri yerinde incelerken jeotermal suyun boşa aktığı bölgeye de uğrayıp suyun başında poz vermiş.
Dahası, mevcut projeler arasında termal sıcak su projesinin de var olduğunu eklemiş.
Ve “Rabbim bizleri milletimize hizmet etmekten bir an dahi alıkoymasın” diyerek işi Allaha bırakmış.
Dua etmek iyi güzel de bu iş sadece duayla olmuyor.
Kol genişliğinde şifalı sıcak su neredeyse üç yıldır boşa akıyor.
***
Boşa akan sıcak su Yasin Özlü’nün önceliği olmalıydı ama olmadı.
Onca zaman bekledikten sonra şimdi kalkmışlar yarı olimpik kapalı yüzme havuzu yapacaklarmış.
Ona da eyvallah, yapsınlar ama ne zaman yapacaklar? Su daha ne kadar boşa akacak?
Mart ayında altyapı çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu duyuran Başiskele Belediye Başkanı Yasin Özlü, sanırım hala altyapıdan çıkamadı.
Ne diyelim… Su akar yolunu bulur (!)
KOCAELİ MEDYASINI TANIYAMAMIŞ
Hiç kimse ölümsüz değildir.
İktidarlar da öyle…
Çok partili sisteme geçen Türkiye’de, çeşitli partiler iktidar olmanın zevkini tattı.
Misyonunu tamamlayan partiler vakti gelince iktidardan düştü ve hiçbiri kalıcı olamadı.
Halkın iradesiyle geldiler halkın iradesiyle yok olup gittiler.
Ve günümüze bakıldığında yine halk iradesiyle tam 18 yıldır AKP tarafından yönetilen bir Türkiye var.
Uzun bir iktidar yolculuğunun ardından artık yıpranmışlık da var.
Bu da insanları yeni arayışlara sürüklüyor.
Vatandaş yeni umutlara yelken açıyor.
Bu isteği gören siyasetçiler umut olmak adına yola çıkıyor.
İşte o yola çıkanlardan biri de yine AKP iktidarında boy göstermiş, bir dönem Başbakanlıkta kendini kanıtlamış olan Ahmet Davutoğlu’dur.
***
Bazıları Ahmet Davutoğlu’na Truva atı gözüyle baksa da ben dürüst ve ilkeli bir siyasetçi olarak gözlemliyorum.
Ama yeter mi, yetmez!
Siyaset ekip işidir.
Eğer ekibinizi iyi kuramazsanız, alt yapıyı sağlam temellere oturtamazsanız o yapı çökmeye mahkumdur.
Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi’nin Kocaeli yapılanması tam da bu tanımlamaya örnek!
Nedenlerini zaman içerisinde çok daha iyi anlayacaksınız.
***
Aslında Ahmet Davutoğlu’nun geçen gün ilimize geleceğini öğrendiğimde gitmeyi çok istedim.
Fakat basın servisinden yapılan açıklamada “Davutoğlu İstanbul’dan Ankara’ya geçerken Kocaeli’ye uğrayacak” cümlesini görünce anında vazgeçtim.
Düşünsenize… bir parti kurulmuş, o parti iktidarı yerinden etmeyi hedeflemiş ama siyasetin nabzının attığı illerin başında gelen Kocaeli’yi uğrak yeri görmüş.
Onun bizim şehrimizi uğrak yeri gördüğü noktada medya olarak bizim kendimizi parçalamanın alemi yok!
Zaten buna ihtiyaçları da yok!
Çünkü Kocaeli’de Gelecek Partisi’nin başında başkan olduktan sonra medya sektörüne heveslenen bir il başkanı var.
Ömer Faruk Başaran bundan böyle kendi medya şirketiyle basın camiasında boy gösterecek.
***
Bu atılım için neden il başkanlığı sonrasını seçtiğine dair hiçbir fikrim yok!
Olabilir, tercih meselesidir.
Ömer Faruk Başaran istediği sektörde istediği yatırımı yapabilir.
Fakat bu onun Kocaeli medyasını küçümsemesine bir gerekçe değildir.
Bu da nereden çıktı diyeceksiniz.
Bakın, Kocaeli kocaman görülen küçük bir şehir.
Ettiğiniz laf, oturduğunuz kimseler, sergilediğiniz davranışlar anında afişe oluyor.
Hoş, Başaran Bey bunu öyle utana sıkıla da konuşmuyor.
Kim ne yazarsa yazsın umurumda değil edalarında olduğu öteden beri biliniyor.
Ömer Faruk Başaran salt bir iş adamı olsaydı bizim de onun ne yaptığı ne dediği, eşi hanımefendinin neler yaptığı falan umurumuz olmazdı.
Ama değil mi ki yeni kurulan siyasi bir partinin il başkanı, o zaman Sayın Başaran’ın her dediği, her yaptığı bizi ilgilendiriyor.
Kendi medyasını oluşturması, onu bu kimlikten ve sorumluluktan kurtarmıyor.
***
Mesela Gelecek Partisi ile ilgili Kocaeli’de kazan kaynıyor.
Çok yakında basın açıklaması yapmak zorunda kalacağına kalıbımı basarım.
Biz de onun bütün üstten bakışlarına rağmen Gelecek Partisi ile alakalı olumlu-olumsuz haberlerine yer vermeyi sürdüreceğiz.
Mevzu küçümsemeye gelirse, aynı dilden konuşmayı biliriz.
Ahmet Davutoğlu’nun olduğu ortamda Başaran’ın eşinin, Ömer Faruk Bey için “Bir oturuşta bir danayı tek başına yer veya paramla istediğim her şeyi satın alabilirim” gibilerinden gereksiz, sıradan, geyik muhabbetleri haber diye kaleme alabiliriz.
Ama bunlar haber değil.
Ancak toplumun gözünde bir ölçüdür.
Bilmem anlatabildim mi (?)
O yüzden herkes haddini ve yerini bilmeli, ona göre kendine çeki düzen vermeli, işi şımarıklığa indirgememeli.
Kendi ölçeğinde bu sektörde bütün arkadaşlarımız bir değerdir.
Ya size yanlış anlattılar ya da siz yukarıdan aşağısını tam göremiyorsunuz.
Zaman diyelim…
***
Ömer Faruk Başaran’a atıldığı medya sektöründe üstün başarılar diliyorum.
Aynı heves ve heyecanı siyasette de görmeyi bekleyen, Ahmet Davutoğlu’ndan umutlu binlerce insan olduğu unutulmasın.
Siyaset zor ve meşakkatli bir iştir.
Malzemesi insandır. Sabır gerektirir, hoşgörü gerektirir.
Fakirin halinden anlamayı gerektirir.
Bir sürü alt tabaka insanın derdiyle dertlenmeyi gerektirir.
Elit olmak suç değil, ben de pek çok insan gibi elit olan her şeyi severim.
Benim elitlikten anladığım, eşittir KALİTEDİR…
Ama bu kimseyi hakir görmeniz anlamı taşımamalı.
Hele hele politika yapıyorsanız, on kere düşünüp bir kere konuşmalısınız.
Naçizane tavsiyem olsun…