Karanlığın yanan çocukları!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Ucuz ki ne ucuz…

Sudan ucuz, ekmekten ucuz…

Benzinden, ulaşımdan ucuz…

Bu ülkede insan hayatı, eğer

cebi para dolu değilse her şeyden ucuz…

Yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk fark etmez;

ölüm bu ülkede her birinize her an çok yakın…

İstikrarlı şekilde hem de…

Kimimiz patlayarak, kimimiz hain bir pusuda,

kimimiz yanarak, kimimiz zengin bir serserinin

hız zevki nedeniyle, kimimiz denetimsiz asansörün

yere çakılmasıyla, kimimiz madende göçük altında,

kimimiz depremde, kimimiz selde ölüyoruz işte…

Çocuk ve kadınlar için ekstradan tecavüzle gelen

ölüm var bir de…

Ha bir de töre…

Ölüm hak ama bizdeki ölümler hak getire…

“Ucuz” diyorum ucuz…

Bir koltuk kadar etmiyor canımız,

bir can gidiyor, bir koltuk gitmiyor alttan…

301 can gidiyor, yine gitmiyor koltuk…

Eee dün 12 can gitti, 11 çocuk, 1 kadın görevli

yine gitmeyecek o koltuk…

Yayın yasağı destekli tepkisizlik başladı bile…

Birkaç günah keçisi bulunur, olay kadere,

fıtrata bağlanır yine, ardından bir sonraki

ölüme kadar sessizlik…

***

Ölen çocuk da olsa iktidarlarına zeval gelmesin…

“Ya ne alakası var, bir yurdun yanmasının iktidarla..?

Her şeyi siyasete bağlamayın…” diye bildik cümleleri

kuranların sesleri kulağıma gelir gibi oldu şu an…

Var kardeşim var, öyle bir alakası var ki…

Bu olayın en büyük sorumlusu hem de sizin o

bol kanan, bol inanan ama bildiğini

okumaktan da geri durmayan iktidarınız…

Mesele, o yurdun yanması değil; mesele o yurdun

varlığı… Fethullah Gülen denilen haine zamanında en ufak

eleştiriyi yapanı linç edecek kadar öfkelenen iktidar,

bugün bu yapının bir terör örgütü olduğunu bizzat

iktidarlarına kast edilmesi ile gördü…

15 Temmuz gecesi, FETÖ’nün çocuktan yetiştirdiği

ve devletin en stratejik noktalarına yerleştirdiği müritleri

girişti darbeye…

İnsanların üzerine onlar ateş açtı, onlar Meclis’i bombaladı,

insanları tankla onlar ezdi, Cumhurbaşkanı’na suikast yapmaya

onlar yeltendi…

Ve tüm bunları yaparken Atatürkçü kılığına girmeye kalktılar…

Halbuki en nefret ettikleri kişiydi Atatürk…

Zamanında tarikat ve cemaatleri yasaklayan

ülkenin kurucusuydu…

Ama Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünü

kullanarak yeltendiler bu darbe girişimine…

Bir anda Atatürkçü mü olmuşlardı..?

Tabii ki hayır, amaçları iktidara muhalif olan

Atatürkçü kesimi de yanlarına çekip,

darbeyi gerçekleştirmekti…

Başarılı olamadılar, çünkü Atatürkçüler

darbecilerle işbirliği yapacak insanlar değildi;

saf da değillerdi, kanmamışlardı da…

Velhasıl kelam dünün hizmet hareketi,

oldu hezimet hareketi…

Ne istedilerse aldılar, gözleri doymadı;

sonunda da olanlar oldu işte…

Bugün köklerini kazımak için çaba gösteriyor

iktidar ancak diğer yandan farklı isimlerdeki

cemaatlere temkinli yaklaşmıyor…

***

İktidarın cemaatlerin siyasete bulaşmasına

kesinlikle izin vermemesi gerekiyor öncelikle…

Ve en önemlisi eğitim sistemi üzerinden

ellerini çektirmesi gerek cemaatlere…

Ama bakın Adana’nın Aladağ ilçesinde tek kız öğrenci yurdu

var o da Süleymancılara ait…

Devlet yurdu depremde hasar alınca bir daha

onarılıp hizmete açılmamış…

Ve vatandaş, cemaat yurduna bildiğiniz mahkum bırakılmış…

Yine cemaatin kucağına atılma mevzusu yani…

Şimdi o yurtta öğrencilere sadece konaklama hizmeti mi

veriliyordu sanıyorsunuz?

Dini eğitim de sunuluyordu elbet…

“Dinden ne zarar gelecek ki sunulsun!” diyeceksiniz…

Gelmez tabii de ya dini doğru öğretmiyorlarsa..?

Yani dünün cemaati, bugünün terör örgütü

FETÖ gibi beyin yıkıyorlarsa..?

Kanmak, inanmak noktasında mastır yapmadıysanız

eğer, bu sizde alışkanlık haline gelmediyse

işinizi şansa bırakmayacaksınız…

Ama bıraktınız işte…

Hatta öyle bir bıraktınız ki

bir vakfın kucağına atılan 45 çocuk tecavüze uğradı,

bir cemaat yurdunda 11 çocuk, 1 kadın cayır cayır yandı…

***

Ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri pişkinlikle

ilkokul öğrencilerinin özel yurtlara alınmadığını,

ortaokul öğrencilerinin ise alınabildiğini belirtiyor.

İlköğretim okullarına özel yurt yasak iken ilköğretim

ilk ve ortaokul olarak ayrılınca bu serbestlik de

gelivermiş! Tesadüf ya!

Cemaat yurdu olmasının yanı sıra

yurdun ahşap olması, yangın merdiveninin

kilitli tutulması gibi ihmaller zinciri de cabası…

Yani neresinden baksanız elinizde kalacak

bir acı tablo daha…

***

Eleştiriyorum, eleştiriyoruz ya cemaatleri;

“Dinsiz” yaftasını yapıştırdınız yine değil mi?

Fethullah Gülen denilen haini eleştirirken de

bu yaftayı vuruyordunuz oysa…

Kandınız, bize değil ona inandınız;

şimdi ona değil başkalarına inanıyor, yine bize kızıyorsunuz…

Madem kandınız, kanmayanları dinleyin artık,

dinleyin de ölüm, çocuk işi olmaktan çıksın..!

Dinleyin de karanlığa itilmesin çocuklar,

onların yanmasıyla değil, onların aklıyla

aydınlığa kavuşsun karanlıklar…

***

Sami Çakır, affını

Meclis’te istemeli

AKP Kocaeli Milletvekili Sami Çakır,

Facebook’ta bir yazı paylaşıp vefat eden çocukları

koruyamadıkları için affını istemiş…

Yanlış yaptıklarını kabul etmiş, özeleştiride bulunmuş…

Bir de ders almayı ummuş…

Biz de umuyoruz Sayın Vekil…

Bu konuda sizden samimiyet

bekliyorum, bekliyoruz.

Koltuk kaybetme pahasına

bu çocukların üzerinizdeki haklarını

ödemenizi talep ediyorum, ediyoruz…

Meclis’te enine boyuna bu konuları

dillendirin…

Affınızı Meclis’te isteyin…

“Yanlış yaptık” diyorsunuz ya hani,

o yanlışlarınızı Meclis’te vurun yüzünüze

ve silkeleyin partidaşlarınızı…

Olur ya sözünüzün hükmü varsa

ölmez belki bir daha çocuklar…

Sözünüzün hükmü yoksa da

fena mı olur adınızı tarih yazar…