Mahkumdan zabıta olur mu?
Çok kolay zannedenler olabilir ama bu kentte gazetecilik yapmak gerçekten zor iştir.
AKP iktidarının tek kale maç oynadığı bir şehirde olaylara farklı açıdan bakmak cesaret ister.
Basmakalıp gazetecilik ve “fikrim iktidarda” şeklinde gazetecilik yapanlar bunu pek fark etmezler.
İçlerinde azıcık gazetecilik dürtüsü olupta bulunduğu kurumun görüşünün dışına çıkamayanlar ise mesleğin en acınacak kesimi temsil eder.
Bu kalıplar arasına sıkışıp kalan gazetecilerle beraber kenti yönetenler gül gibi geçinip giderler.
Bizim gibi Don Kişotlar da bedeli ne olursa olsun yanlışları söylemeye devam eder.
Tabi belli ölçüde yapabildiğimizin de altını çizeyim.
***
Türkiye’de tam anlamıyla özgür yayıncılığı hangi birimiz yapabiliyoruz?
Eldeki imkanlar doğrultusunda onurunu satmadan, kişiliğini bozmadan, duruşundan taviz vermeden gazetecilik yapmak çok büyük denge işidir.
Bu nedenle konulara farklı açıdan yaklaşan, olumsuzlukları yazan insanların çoğalması için herkesin bir çabası olmalı.
Biz elimizden geldiğince yetişebildiğimiz kadarıyla halktan gelen reaksiyonlara yer vermeye çalışıyoruz.
Ellerindeki kontrolsüz güç ile yapmadığı aymazlık, yapmadığı liyakatsizlik kalmayanları deşifre ediyoruz.
Çünkü bu devranın böyle sürmesinin olanaksız olduğunu biliyoruz.
***
Elbette yakalandıkları bu güç sarhoşluğundan ayılacaklar.
Onları ayıltmak ise bilinçli olan her vatandaşın görevi olmalı.
Benim hala umudum var; toplum bir diriliş noktasında.
Ama bu DİRİLİŞ, bir kesimin kast ettiği dirilişle aynı olmayacak.
Yani televizyon ekranlarından “Diriliş” filmi izleyerek oturduğu yerde tatmin noktasına ulaşmak gibi bir şey değil bu!
Tam tersi, kendine gelmekle eş değerdir.
Ve bu toplum yavaş yavaş silkeleniyor, kendine geliyor, gördüğü yanlışları yüksek sesle haykırıyor.
Neden böyle bir girizgah yaptım, anlatayım.
***
Gazetemize sorumluluk duygusu taşıyan vatandaşlar tarafından bir konu ulaştırıldı.
Anlatılanlar karşısında dehşete düşmemek mümkün değil.
Çünkü konu çok hassas! Sonradan telafisi mümkün olmayan olaylarla karşılaşmak an meselesi.
Bu sebeple de ilkeli yayıncılık gereği bize anlatılanları başta yetkililerin, sonra da vatandaşların dikkatine sunuyorum.
Konumuz ZABITALAR…
***
Hepimizin bildiği gibi zabıtalar, yerel yönetimlere bağlı, kolluk kuvveti olarak çalışan devlet memurlarıdır.
Kendilerine özgü kanunları, üniformaları mevcuttur.
Belirlenen kanunlar çerçevesinde el koyma, mühürleme, ceza yazma, denetleme, düzene sokma yetkileri vardır.
Bir anlamda denilebilir ki, belediyeyi ilgilendiren her konu zabıtanın konusudur.
Mesela okul kantinlerinin denetimi zabıtaların işidir.
Okul önlerinde trafik düzenini sağlamak da aynı şekilde zabıtanın görevidir.
Buna benzer pek çok görev sayabiliriz ama özellikle okullardan örnek vermek istedim.
Nedenine az sonra geliyorum…
***
Biliyorsunuz, bu memleketin kanayan bir yarası var, adı “TAŞERON İŞÇİLİĞİ”
İşte şehrimizde görev yapan zabıtaların büyük bir kısmının memur değil, taşeron şirket elemanı olduğu anlatıldı ki, az çok biliyoruz.
Bildiğim kadarıyla kanunen üniforma giymeleri doğru değil.
Doğal olarak, resmi işlem yapma yetkileri de bulunmuyor.
Ancak işin bu kısmı müfettişleri ilgilendiriyor.
Her Allah’ın günü çıkartılan KHK’larda küçük küçük yazılardan sıkılıp okumadığımız o maddelerde kim bilir kimlere ne yetkiler verildi.
Belki taşeron zabıtalar da bu kapsamda değerlendirmeye alınmıştır, bilemiyorum.
Fakat ben başka bir detaya dikkat çekmek istiyorum.
Bize ulaşan ihbarda şöyle bir iddia var ki, bu çok korkunç bir iddia..!
***
Anlattıklarına göre taşeron zabıtaların çoğunu daha önce hüküm giymiş kişiler oluşturuyor.
Ha, diyeceksiniz ki, belediyeler veya kurumlar sosyal sorumluluk gereği mahkum statüsündeki insanları istihdam etmeli.
Cezasını çekmiş kişileri toplum hayatına katmalı, eyvallah!
Ancak tam da bu noktada çarpıcı bir iddia daha var.
Diyorlar ki, daha önce hüküm giyen bu kişilerin arasında hırsızlık, cinsel saldırı, taciz, darp, yaralama, gasp gibi adi suç işlemiş kişiler var.
İşte burada dehşete kapılmamak mümkün değil!
***
Düşünsenize… Böylesi adi suçlardan ceza yemiş insanlar, devletin bir takım yetkiler verdiği mesleği icra ediyor, hem de üniformayla..!
Söyler misiniz bunun adı skandal değil de nedir?
Tabi ki hüküm giymiş insanlar da topluma entegre edilsin ama bunun yeri okul önlerinde denetim yapma, okullarla ilgili görev alma olmamalı.
Aynı şekilde halkla direk teması olan işlerde görev ve yetki verilmesi doğru mu?
Düşünün… bir tacizci, bir sapık, bir katil, bir hırsız okul önünde görev yapıyor.
Ya da dükkanları denetlemeye çıkıyor.
Benim aklım dimağım almadı.
***
Şayet bu anlatılanlar doğruysa biz bitmişiz gerçekten.
Zabıta kılığında dolaşan eski mahkumların hepsinin birden bir daha suç işlemeyecek pişmanlığa sahip olduklarını düşünmek fala inanmak gibi bir şeydir.
Bu konu es geçilmeyecek bir konudur.
Bu konu çok ciddi bir konudur.
Derhal el atılması ve yanlıştan dönülmesi gereken bir konudur.
Burada kentin tüm erklerine iş düşmektedir.
İktidarıyla muhalefetiyle ne varsa…
Olası bir tatsızlık yaşanmadan çeki düzen gelmelidir.
Uzun uzun olasılıklar üzerinde konuşmaya gerek yok.
İnsanlar ciddi anlamda tedirginler, her an bir olayla karşılaşabiliriz endişesindeler.
***
Haksız da sayılmazlar.
Bu memlekette işi ehline vermemeye, liyakatsizliğe alıştık fakat bu çok ağır…!
Tacizcilerin, tecavüzcülerin, katillerin kıytırık cezalar alıp dışarıda dolaşması yeterince canımızı sıkıyor zaten!
Bu tür suçların küçüğü büyüğü, derecesi olmaz!
Bir kere yapan hep yapar!
O nedenle suçlu hep adli kayıtlarda aranır, unutmayalım..!