Ne acırım ne acıtırım…!
Bir süredir kent gündemini yakın takip ettiğim söylenemez.
Üzerimde bir rehavet olduğu doğru.
Zaman zaman hepimize oluyor.
Bu da öyle bir şey.
Yazılarıma ara verdiğim için çeşitli dedikoduların havada dolaştığının da farkındayım.
Bu şehir çok küçük bir şehir.
Hapşırsan, seni anında zatürre diye ilan ederler.
Ayağımıza taş değmeye görsün, maazallah bir tekme de fırsatçılar vurur.
Allahtan kimin ne olduğunu, nereden ne hamle geleceğini biliyoruz da çakal takımına pabuç bırakmıyoruz.
Beni ilgilendiren onlar değil zaten, sorumlu olduğum okuyucu kitlemiz…
Onlardan gelen mesajlara, sorulara toplu yanıt olması için bu yazıyı yazıyorum.
Merak etmeyin gayet iyiyim, sakinim, asayiş berkemal…
Ama bir o kadar da söyleyeceklerim olacak.
Az çok tanıdınız, gözümü budaktan sakınmam.
“O ne der, şu ne yapar” diye düşünmeden yine en farklı haberleri Barış’ta okumaya devam edeceksiniz.
Burada olmadığım zamanlarda da bu gazete oturmuş kurumsal kimliğiyle yoluna devam ediyor.
Ancak bundan böyle daha iyi olmak için şahsım olarak fazlasını yapmaya çabalayacağım.
Benim formatlanmam en fazla bir hafta sürer.
Bir hafta sonra gündemin en sıkı takipçilerinden biri olur, size yeni pencereler açmaya devam ederim.
Bu uzaklaşma bir anlamda iyi de oldu aslında.
Yenilendim, deneyimlerime deneyim ekledim, kentte adam kılığında dolaşanların ucuz işler peşinde koştuğunu gördüm.
Hepsini ara ara yazılarımda paylaşacağım.
Ne kimseye acımak ne de durduk yere kimsenin canını acıtmak yok!
Bu şiarla yola devam
Ya sabır, ya selamet diyelim…!