“Evlilik arifesi = Aman dikkat”

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Malum havaların ısınması ve baharın gelmesiyle birlikte düğün sezonu açılmaya başladı. Yılardır, aylardır, hatta belki de haftalardır süren flört dönemini artık imza ile taçlandırma günü geldi-çattı. Heyecan üst düzeyde, mutluluktan ayaklar yere basmayı unutmuş, hazırlıklar da tam gaz devam ediyor. Kına organizasyonunu, kuaför randevusunu, düğün yemeklerini, nikah saatini, balayına gidilecek oteli aylar öncesinden planlayıp son rötuşlar için kollar sıvazlanmışken; o da neeee??

Bir an da ortaya çıkan öfke patlamaları, ağlama seansları, sinir krizleri, yemeden içmeden kesilme, ümitsizlik, vazgeçme düşünceleri de nereden çıktı? en mutlu dönemde yaşanan en mutsuz anlar.. ve hemen ardından zihinde çakan ışıklar : “ yanlış karar mı veriyorum? Bu evleneceğim adam/ kadın olmaz. Yol yakınken dönsem mi” diye düşünürken son dakika atılan goller.. hadi bakalım şimdi bu soruyu kendinize niçin sorduğunuzu düşünelim biraz.

Çünkü flört döneminde iki taraf da öncelikle konuşması gerekenleri son aşamada konuşmak zorunda kaldığından karşılıklı karar almak için zaman yetmez ve bu kısıtlı zaman zarfında taraflardan biri diğerini ikna etmeye çalışırken, bir de müstakbel kayınvalideler, görümceler ve eltilerin de istekleri, fikirleri, planları dahil oluverir ve henüz imzayı atamamış olan çift arasındaki gerilim iyice ayyuka çıkar. Bu olumsuz süreçle kısa vadede çözüm bulunamayacağı düşünülerek bir sonraki basamak için sorunlar çoğu zaman göz ardı edilir ve çift birbirini değişmekle suçlar. Düğün hazırlıklarına, tutulmayan sözler ve bütçeyi aşacak ciddi harcamalar da eklendiyse kişilerde ekstra baskı oluşur ve iletişim kopma noktasına gelir.

Hayal kırıklıkları, güven sorunları, heyecanda azalma, karşılıklı suçlamalar baş gösterdiğinde, çiftlerin problem çözme becerileri de eksikse eğer nişan yüzükleri bir öç alma edasıyla parmaktan çıkarılır ve sanki yıllardır aralarında kan davası olan iki ailenin karşı karşıya gelmiş sahnesi yaşanarak “yüzükler” taş-sopa niyetiyle havalarda uçuşur.

Şimdi soruyorum, hayatının en güzel anlarını en kötüye çevirmek üzere olan yakışlı damat ve güzel gelin adaylarına: bir ömür hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde, varlıkta yoklukta her zaman bir arada olmaya niyet etmişken, buna inanmış ve bunun hayaliyle yaşarken; yok gelin saçı, damat tıraşı, görümce topuzu, kaynana dili, altının ağırlığı, arabanın süsü, bardak altı…. vs niçin bir anda hayattaki en önemlileriniz oluverdi. Ne yani, asıl imza atıp evli sayıldıktan sonra hastalık, yokluk, kötü günler geldiğinde küstüm oynamıyorum mu diyeceksiniz?

Evlilikte ve evlilik öncesi süreçte önemli olan eşler arası güven ve eşlerin birbirine karşı anlayışlı olması yatar. Evlilik birbirine yabancı iki kişinin sürekli aynı ortamda bulunmasını gerektirdiğinden sabır ve özveri gerektirir. Çiftler her ne kadar evlenmeden önce birbirini tanıdıklarına inansalar da evlilik sürecinde aslında partnerini ne kadar az tanıdığını fark ederler. Bu nedenle de evlilik eşi yeniden tanıma süreci olarak da görülürken siz en iyisi enerjinizi, heyecanınızı, keyfinizi ve mutluluğunuzu -düşündüğünüz kadar aslında pek de önemli olmayan özellikle maddi kaynaklı sorunlardan kaynaklı önemsiz konularda- tüketmemeye özen gösterin. Mutsuzluk yaratmak yerine, bu keyfili an’ı her zerresini hissederek, eğlenerek ve gülerek karşılayın.

Çünkü hayat, küçük zorluklara büyük tepkiler verecek kadar uzun değil..

Sevgiyle kalın

J