Böyle başkan olmaya ne var!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Dilovası çok değişik bir ilçe.

İnsanıyla, havasıyla, suyuyla, siyasetçisiyle, başkanıyla, bürokratıyla…

Hani derler ya, nev-i şahsına münhasır diye, aynı o hesap.

Geçen dönem bir Ali Toltar geçti Dilovası’ndan…

Geçiş o geçiş, neye uğradığını şaşırdı.

İkinci dönemi göremeden kayboldu gitti.

Toltar’ın yaptıkları en sonunda Dilovası’ndan Altınova’ya köprü oldu (!)

Gelen geçen rahmet okuyor maşallah!

Ve şimdi Toltar’ın yerine Hamza Şayir belediye başkanı oldu.

Şayir’i bir süredir izliyorum.

Hal ve hareketleri Ali Toltar’ı andırıyor.

Heyecanlı, hiperaktif sanki biraz da panik atak gibi!

Ama bu ataklığını ne yazık ki ilçesine yansıtamıyor.

Dilovası’yla dertlendiğine dair henüz ortada spesifik bir şey yok.

Geçmişte Dilovası halkının “bomba” diye tabir ettiği kimyasal tankları Altıntel ismiyle ilçenin tek yeşil alanına diktiğini düşünürsek,

Başkan Şayir’in diğer başkanlardan beş-on kat fazla mesai harcayıp bu yanlışını ilçe halkına unutturması gerekir.

Ama o ne yapıyor?

Hazır yapılmış hizmetlerin üzerine konuyor.

Seçim vaatlerini yerine getireceğine, büyükşehirin sorumluluğunda yapılan işlerde rol çalma peşine düşüyor.

Sanayicilerin yaptığı sosyal yardımları belediyeninmiş gibi ilçe başkanıyla beraber kapı kapı dağıtıp ucuz siyaset yapıyor.

Bunu nereden öğreniyoruz?

Dilovası’nda yaptığı etkili muhalefetle adeta tek kişilik ordu olan CHP ilçe başkanı Kerem Aydemir’in sözlerinden anlıyoruz.

CHP’li Aydemir, çok sıkı bir takipçi.

Onun olduğu yerde hiçbir şey gözden kaçmaz.

Ali Toltar’ı canından bezdiren Aydemir, şimdi de Hamza Şayir’i markaja aldı.

Yaptığı her işi, attığı her adımı çok yakından izliyor.

CHP Dilovası ilçe başkanı Kerem Aydemir yine boş durmamış ve Şayir’i bombalamış.

Önceki gün büyükşehir ekiplerinin yaptığı Yavuz Sultan Selim Caddesi’ndeki aydınlatma işlemini yerinde gören Büyükakın’ın ardından

Kendi sosyal medyasında bir paylaşım yapan Hamza Şayir büyükşehirden rol çalmış!

Rol çalmakla kalmayıp, sanki caddeyi aydınlatan kendisiymiş gibi büyükşehir belediye başkanına şahsı ve ilçesi adına teşekkür etmiş.

Kim bilir, belki de aralarında böyle bir diyalogla bunun olmasına karar verilmiştir.

Sonuçta her iki belediye de AKP’nin.

Bir biçimde Hamza Şayir’i de taşımaları gerek.

Yoksa Sayın Şayir böyle bir paylaşımla büyükşehiri katkılarından dolayı kutlamaya cesaret edebilir miydi?

Kerem Aydemir’e göre Hamza Şayir için bu alışılagelmiş bir tutum.

Bakın CHP ilçe başkanı Aydemir bunu nasıl da esprili bir dille anlatmış.

“Dilovası belediye başkanı Hamza Şayir’e bir kaç sorum olacak:

Sen ne zaman seçimlerden önce verdiğin vaatlerini yerine getireceksin?

Burası bir ilçe ve iller bankasından geliri var ve iyi bir bütçeye sahip.

Sanayinin ve sanayicinin ödediği emlak vergileri ruhsat harçları vb gelirleri olan bir ilçe.

Sokak lambaları için büyükşehire teşekkür!

Ramazan kumanyaları için sanayiciye teşekkür!

Patates soğan için başka bir sponsora teşekkür!

Bütün bunları şişiren A habere teşekkür!

Keşke bir buçuk yıl önce seçimi kazanmak için Çevre Bakanı “Dilovası’nda bize oy verin kömürcüler OSB’yi kaldıracağız” demişti,

Kömürcüler OSB’yi kaldırdığı İçin Sayın bakana teşekkür edebilseydin”

***

Şimdi hep birlikte Hamza Şayir’in Kömürcüler OSB’yi kaldırmasını,

İlçede kentsel dönüşüm yapmasını, Dilovası’nın çehresini baştan başa değiştirmesini bekliyoruz.

Bunların kimin sorumluluğunda olduğunun bir önemi yok!

Biz Hamza Şayir’i tanırız vesselam (!)

O kime teşekkür ederse etsin, alkışlar Şayir için gelecek (!)

NE BULUŞMAYMIŞ AMA… (!)

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı ile İzmit Belediye Başkanının bir araya gelmesi üzerine

Ben de birkaç kelam edeyim.

Evvela toplantının basın kısmına yansımasıyla alakalı konuşayım.

İki başkanın buluşmasına bir-iki saat kala İzmit Belediyesi Başkan Vekili Hakan Tanta’yı aradım.

Hakan aynı zamanda arkadaşımdır, aradığım konu ise belediye alakalı bir şey değildi.

Gayri ihtiyari “sen ne yapıyorsun, ben ne yapıyorum” faslı oldu.

Vaktinin olmadığını hissettim. Telefonu kapatıp işine bakmak ister gibi olduğunu fark ettiğimi anlayınca nezaket gösterdi.

Bir saat sonra Tahir Büyükakın ile toplantıya gireceklerini, son hazırlıkları yaptıklarını söyledi.

Şaşırdım haliyle ve hemen toplantının içeriğini, yerini, kimlerin katılacağını sordum.

“Başkan, ben, başkan yardımcımız Ünal Özmural ve proje ekibimiz”

cevabını aldım.

Bunun üzerine telefonu kapattıktan sonra haberi arkadaşlara ilettim onlar da gazeteye girdi.

Zaten bizden evvel değerli meslektaşım İlker Akşit haberi girmiş bile…

Bunu kim duysa kaçırmaz, üzerine atlardı.

Kendisini buradan tebrik ediyorum.

***

Benimkisi tamamen tesadüf sonucu öğrenilmiş bir bilgi idi.

Toplantının yapılacağı yere hemen muhabirimizi yönlendirdim.

Basına kapalı olacağını biliyordum fakat yine de başkanları takip etmesi için oraya gitmek gerekiyordu.

Bunu neden anlatıyorum?

Çünkü bu toplantının içeriğinden çok toplantıyı belli başlı basın kuruluşlarına servis edildiği söylemleri öne çıktı.

Hani olur da bizi de bu potaya koyanlar varsa kulaklarını açıp iyi dinlesin.

Ne ben bilerek Hakan Tanta’yı aradım, ne de o bilerek bana haber uçuran kuşlardan oldu.

Ama kimi meslektaşlarımız anlamlandıramadığım bir şekilde buna tepki koydu.

Bizlere bu haberin özellikle verildiğini düşünüp, kendilerinin yok sayılmasına isyan etmiş.

***

Burada kendi adıma konuşacağım, sevgili İlker ne der onu bilemem.

Hoş, o da haber atlatmanın gazetecilikte olağan bir durum olduğunu, yarın da bir başka gazetecinin kendisine haber atlatabileceğini söylemiş.

Yüzde yüz katılıyorum.

Bunda çemkirecek, atar gider yapacak bir şey var mı?

***

Ne olmuş yani başkanların toplantısı size haber verilmemişse?

Basına açık olsaydı emin olun ilk siz yazardınız.

Her iki taraftan da ilk önce sizi ararlar, toplantıyla ilgili bilgi paylaşımında bulunurlardı.

Siz de oturduğunuz yerden “büyük gazetecilik örneği” sergilemiş olurdunuz.

Biz akıllarına bile gelmezdik.

Benim de umurum olmazdı.

Başkan delisi değilim.

Makam mevki sahibi olanlardan farklı bir muamele beklemedim, beklemem de…

Bekleyenlerin ve buna alışanların en ufak bir olumsuzluk karşısında gösterdiği tepki ise tam bir komedi.

Ha, bu olay sayesinde meslektaşlarımızın, gerektiği yerde kaleminin ne kadar sert yazabileceğini, üslubunu değiştirebileceğini, keskince eleştirebileceğini de görmüş olduk.

Meslek adına umut verici bulduğumu söylemeliyim.

Böyle bir yazı yazmak bana zul gelse de insan açıklama yapma ihtiyacı hissediyor.

Sanki haberi önceden yazanlara farklı muamele gösterilmiş algısı yaratılmasına seyirci kalacak değilim.

Elzemdi, yazdım…

Ayıp ettiniz, bilesiniz.

***

Gelelim Büyükakın ile Hürriyet’in buluşmasına…

Evet, Büyükakın’ın sadece Hürriyet ile değil, 11 ilçe belediye başkanıyla da bir araya geldiği oluyor.

Mesela önceki gün Dilovası ve Darıca Belediye Başkanları ile ilçelerdeki çalışmaları inceledi.

Yeni başlayacak olan projelerle alakalı bölgede tarama yaptı.

Ama kimse bunu yadırgamadı. Bırakın yadırgamayı, “Büyükakın Hamza Şayir’le buluştu” diye başlık falan da atmadı.

Demek ki neymiş, Fatma Kaplan Hürriyet bir Hamza Şayir, bir Muzaffer Bıyık değilmiş.

Çünkü her ikisi de farklı partilerden.

Dolayısıyla iktidar ve muhalefetin genelde birbirileriyle olan zıtlaşması ortada dururken;

Büyükakın’ın Hürriyet’i İzmit ile ilgili projeler hakkında bilgilendirmek, önerilerini almak üzere davet etmesi son derece büyük bir adım.

O yüzden haberimizi “kentteki siyasi normalleşme” üzerine kurduk.

***

Büyükakın istese Hürriyet’e haber vermez, yürüyüş yolu için fikirlerini almazdı.

Gider halkla konuşur, esnafla konuşur, İzmit Belediyesi’ni yok sayardı.

Geçmişte bunun örneklerini yaşadık, biliyoruz.

Bunun siyasi bir kazanç mı yoksa kayıp mı getireceği bıçak sırtı bir durumken

Muhalefet partisinin belediye başkanını davet etmeyi seçmesi son derece etik bir davranıştır.

Büyükakın bu hareketiyle muhalefetin beğenisini toplarken kendi tabanının tepkisiyle karşılaşmış dahi olabilir.

Ama bunu göze almış olmalı. Riski de övgüyü de beraber göğüsleyecekler.

Aynı biçimde Hürriyet’in bu toplantıyı önemseyip proje ekibiyle orada hazır bulunması

Büyükakın’ın makamına ve hepsinden önce İzmit halkına duyduğu saygıyı gösterir.

***

Şimdi hepimizi çok iyi biliyoruz ki yürüyüş yolu projesi başladığında

En azından kentte siyasi bir kavga olmayacak.

Tabi dedikleri gibi Hürriyet’in ve ekibinin önerileriyle proje şekillenirse…

Yoksa diğer türlü bu iş gaz almaktan öteye gitmez.

Neticede ortada henüz sonlandırılmış bir proje yok.

Belli kalıpların oluşturulduğu projenin üzerinde kafa yoracak olan İzmit Belediyesi

Varsa farklı bir düşüncesi onların hayata geçmesi için çalışacak.

Yani bu iş ortaklaşa yol alacak.

Hal buyken yürüyüş yolu üzerinden hiç kimse kısır siyaset yapamayacak.

Kavgadan, kaostan, çekişmeden bıkan İzmit halkı en azından bu konuda rahat edecek gibi duruyor.

Her iki başkanı da attıkları olumlu adım için tebrik etmek gerek.

Sonu nasıl biter bilmem ama iyi bir girişimdi.

Kaos bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattılar.

Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler.