Yıldırım'ın cesareti örnek olsun

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

YILDIRIM’IN CESARETİ ÖRNEK OLSUN

Geçtiğimiz Cuma günü hiç aklımda olmayan bir şeyi yaptım.

Sosyal medyadan da olsa benim için büyük tecrübe saydığım, ekran karşısına çıktım.

Hep söylerim… Kendimce fena yazı yazmam ama ben asla bir ekran yüzü olamam diye.

Hala daha bu fikrimde sabitim, bu iş benim işim değil.

Şayet Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım ısrarcı olmasaydı asla böyle bir işe girişmezdim.

Ancak bir noktada benim inadımı kırmayı başardı ve canlı yayında söyleşiye ikna etti.

Biraz da kendim arandım tabi.

Yıldırım ve Büyükakın daha önce sosyal medyadan o an gelen soruları yanıtlayan canlı yayın programı yapmışlardı.

Ben de kendi içlerinden birinin moderatörlüğünde yapılan bu programın amacına ulaşmadığını dile getirmiştim.

Anlık ulaşan kimi “zor” soruların filtrelendiğini ifade etmiştim.

Kısacası çanak sorularla adayı parlatma çabası olarak görmüştüm.

***

İsmail Yıldırım ile yapılan programda ise yaklaşık 5 yüz kişinin sayfadan engellendiğini duymuştum.

Yıldırım, herkese ve her olaya verecek cevabı olduğunu, asla bundan kaçmayacağını söyleyerek işe başladı.

“Açıkçası sizin gibi muhalif duruşu olan, yazdığı tarafsız yazılarla Kocaeli’de yer edinen birinin yapacağı programa ihtiyaç var. Bana ne isterseniz sorun” dedi.

On gün süren bu trafiğin sonunda programı yapmaya karar verdik.

Beklediğim gibi çok heyecanlandım, bildiklerimin çoğunu hatırlayamadım.

Fakat aklıma geleni sormaktan da geri durmadım.

Ve İsmail Başkan bundan en ufak bir rahatsızlık duymadı.

***

Cevapları Karamürsel halkını tatmin etti veya etmedi, orasını bilemem.

Ama ne düşünüyorsa açıkça ifade etti.

Zaman zaman agresif konuştu, polemiğe açık, muhatabına cevap hakkı doğuran cümleler kurdu.

Tam da böyle bir programda olması gerektiği gibi oldu.

Arada tansiyon yükseldi fakat seviye hiç bozulmadı.

Bir saat diye başladığımız yayın bir buçuk saate vardı.

***

Canlı yayında sorudan çok Yıldırım’a destek mesajı olması ise dikkatimi çekti.

Bu kurgulanmış bir şey miydi, bilemem ama kendilerinin sayfadan engellendiğini söyleyenlere

Bana direk ulaşacakları alan açtığım halde soru sormayışları, samimi bir tavır olarak gelmedi.

Ne sorarlarsa sorsunlar Yıldırım’a yöneltmeye hazırdım, bunu kendisine de söyledim.

Ancak birkaç kişi dışında adam gibi soru soran olmadı.

***

Yol, kavşak, sokak lambaları, çay bahçeleri, ıvır-zıvır bir sürü tavsiyeden dönme soruları es geçmeyi tercih ettim.

Onun yerine Yıldırım’a “ranta bulaştınız mı” diye sordum!

Karamürsel meclis üyelerinizden belediyelere iş yapanlar var mı, dedim!

Ereğli’de, Dereköy’de, Oluklu’da şuyulandırma çalışmaları neden bitmek tükenmek bilmiyor, dedim.

Gazanfer Bilge’nin ödülleri nerede, hani müze yapılacak ve orada sergilenecekti, bir çuvala koyup kenara attığınız söyleniyor dedim.

AKP’ye geçince Gökçedere baraj davasından neden vazgeçtiğini sordum.

Mezar yeri fiyatlarının fahişliğinden bahsettim.

Karamürsel’de zenginleşmek isteyen Gebze’ye gitsin ne demektir, bundan ne anlamalıyız?

Bu bakış açısıyla Karamürsel nasıl gelişecek sorusunun cevabını aradık.

Hepsinin altından rahatlıkla kalktı Sayın Yıldırım.

***

Dediğim gibi cevaplar tatmin eder veya etmez, onu 31 Mart akşamı hep birlikte öğreneceğiz.

Benim asıl gelmek istediğim nokta şu:

Türkiye’de artık bir şeyler değişmeli.

İktidardakiler muhalif diye nitelendirilen basına öcü gibi bakmamalı.

Bizler muhalifliği bir partinin candaşlığına yaslamıyoruz.

Öyle olsaydı bizi çok severlerdi ama onlara en sevimsiz gelen yine biziz.

Ve bunu bile-isteye yapıyoruz.

Gazetecilik kelimesinin ne anlama geldiğini, er-geç öğrenecekler.

Her kim ki bizimle iletişim kanallarını açık tutuyorsa bu gazetede kendini ifade etme özgürlüğüne sonuna kadar sahip olur.

Ama bu demek değildir ki, bizi komple kendine tabi tutacak.

“Merhaba” dediğimiz, makamına saygı duyduğumuz herkesi kusursuz gibi göstermek bizim işimiz olamaz.

***

Sonuç itibariyle;

Bugünkü koşullarda muhalif bir gazeteye canlı yayında röportaj vermek yürek işidir.

İsmail Yıldırım’ı önce cesaretinden, sonra da nezaketinden dolayı tebrik ediyorum.

Kontrolü bırakıp, kendini bize teslim etti.

Ve bence rakiplerine, kendisini yarı yolda bırakanlara, kısacası Karamürsellilere çokta önemli mesajlar verdi.

Bir kez daha başarılar diliyorum.

Güzel bir anı oldu.

AKP YENİ BİR HİKAYE YAZMALI

Sizi bilmem ama ben çok sıkıldım.

Yatıyoruz kalkıyoruz, belediye seçimleri diyoruz.

Sağımız-solumuz adaylar, projeler, mitingler, anketler…

Başka haber üretemez olduk. Resmen kısırlaştık.

Ne zamandır dişe dokunan “Özel haber” yapmadığımızı fark ettim. Oysa biz bu değiliz, olmamalıyız!

Adeta suni bir gündemin peşinden sürüklenip gidiyoruz.

Madem bu girdaba biz de girdik, o zaman eğri oturup doğru bildiğimizi yazalım.

***

Ne olacak yani o ilçede, bu ilçede “A” kişisi belediye başkanı olunca ya da diğeri olamayınca, dünyanın sonu mu gelecek?

Veya Kocaeli birden şaha mı kalkacak, yoksa bulunduğu yerden geriye mi gidecek?

Tabi ki kent adına umut besliyoruz, güzel şeyler olsun istiyoruz.

Kim daha faydalı olacaksa o seçilsin diye bakıyoruz.

Ama yerel seçimlerin hayatımızın bu denli odak noktası olması tehlikeli bir oyun…!

***

Acaba bizden başka ülke var mıdır ki, yerel seçimi bu kadar mesele haline getiren?

Hayatın merkezine koyan, hatta daha da ileri gidip;

Yerel seçimi kendi vatandaşları arasında bir hesaplaşmaya vardıran.

Oradan yola çıkarak ülkenin “Beka meselesi” olarak nitelendiren…!

Neyin bekası, kimin bekası…? Söyler misiniz, Cumhur ittifakında kaç kişi bunu hakikaten dert edinerek savunuyor? Bir elin parmaklarını geçmez herhalde.

Mesela MHP beka konusunu dilinden düşürmüyor.

Bunu söylerken, söylediğine kendisi ne kadar inanıyor?

Havada kalan söylemlerle ülkenin beka sorunu olduğuna halkı nasıl inandırabilirsiniz?

Kocaeli’de bu konuyu ayrıntılı biçimde anlatacak, beka sorununu kayıtsız-şartsız herkese kabullendirecek bir babayiğit varsa çıksın konuşsun.

Sadece karşı cepheyi vatan haini, kendi cephesini vatan sevdalısı olarak nitelemekle bu iş olmaz!

***

Örneğin, Meral Akşener ülkenin bekasına kastediyor mu, ediyorsa bunu nasıl yapıyor?

Kılıçdaroğlu ve onun yerel uzantıları aslında kime hizmet ediyor, söyleyin bilinçlenelim!

Karamollaoğlu’nun İngiliz ajanı olduğunu fısıltı yoluyla yaymak yerine açıktan bu ülkenin bekası için nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlatın bilelim.

HDP eşittir PKK ise ve bu bekaya zarar veriyorsa o partiyi kapatmak için elinizi tutan kim?

Adına “Zillet ittifakı” dediğiniz yapıysa beka sorunu yaratan, bırakın yerel seçimi falan filan;

Neyse gereği onu yapın. Kim kiminle iş tutuyor, aslında kime taşeronluk ediyorlar, söyleyin açık açık bilelim.

Somut delillerle gelin. Vatandaş olarak benim-bizim kafa karışıklığımızı gidermek sizin işiniz.

Öyle her gün AKP Genel Merkezi’nden bir yöneticiyi, bir Bakanı şehre getirip,

Siyasi zemini yerelden genele çekmeyle bu sorun çözülmez, çözülse keşke…

***

AKP’nin bu davranışından benim anladığım şu;

Belediyeleri kazanmak iktidarın BEKASI açısından son derece önemli bir olgu.

Böyle desinler, samimi olsunlar canımı yesinler.

Ne demek istediğimi sanırım anlatabildim.

Türkiye’nin tehdit altında olduğuna, beka problemi bulunduğuna beni- onu-bunu-şunu ikna edin!

İşte o zaman bu uğurda omuz omuza mücadele etmeyen hain olsun…!

***

Son haftaya girdik.

Bekayla onunla bununla buraya kadar gelindi.

Ama görüyoruz ki AKP bu stratejiden alacağını aldı, bundan sonrası eksiye gidiyor.

Pek çok kişinin dilinde espri konusu halini alan BEKA meselesini bir kenara bırakıp

Hızlandırılmış tur ile yeni bir hikaye yazamazsa (onlar açısından) vay haline…!

Muhalif kanadın dibe vuran ekonomi ve mutfak vurgusuna karşın hala bir söylem ve eylem geliştiremeyen AKP, gittikçe güç kaybediyor.

***

Bugünü de saymazsak kaldı altı gün.

Çoğu kimse kararını zaten verdi, kararsızlar ise son güne kadar partiler için en büyük potansiyeldir.

Şimdi iş, onların gönlünü kazanmakta.

Peki, bu nasıl mümkün olur?

Her iki ittifak için de söylüyorum;

Aynı taktikleri deneyip farklı sonuç bekle-meyerek işe başlayabilirsiniz.

Millet aynı yemeği yemekten sıkıldı, bilmiş olun…!

----------------------------