Yıldız Sunta'nın muhasebecisi az kalsın kendini patlatacaktı…!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Dün gazetenin telefonundan bir şahıs ısrarla benimle görüşmek istediğini ve acil olduğunu söyleyince,

Bıraktığı numaradan hemen geri aradım.

Cem Gül adında bir şahıs.

Yıldız Sunta MDF’nin muhasebe müdür yardımcısı olduğunu söylüyor.

Biliyorsunuz Yıldız Sunta konkordato ilan etti..

İlan edilen konkordato sonrası; konkordato komiseri, iş yeri avukatı ve iş yerinde örgütlü Ağaç-İş sendikası temsilcileri arasında imzalanan tutanağa göre, işçilere alacakları ve kıdem tazminatlarının 30 Mayıs 2020 tarihinde ödeneceği bildirilmişti.

Ama verilen sözler tutulmadı ve 550 işçi hakkını aramak için fabrikayı bastı.

***

İyice köşeye sıkışan işverenden buna karşı bir hamle geldi.

Yıldız Sunta MDF’yi Ahmet Yıldız’ın kardeşi ve aynı zamanda Yıldız Entegre’nin sahibi Fehmi Yıldız’ın satın alacağı bilgisi paylaşıldı.

Ama bunu kim dedi?

Fehmi Yıldız’ın kendisi mi?

Veya Yıldız Sunta MDF’nin sahibi olan Ahmet Yıldız mı?

Hayır…

Hiçbir ciddiyeti olmayan, belge sunulmayan, kimin dediği belli olmayan tamamen ortaya karışık bir açıklamayla işçinin gazı alındı.

Aradan günler geçmesine rağmen atılan somut bir adım yok!

Belirsizlik artarak devam ediyor.

550 işçi kapı önüne kondu, bunların hali ne olacak diye soran da yok!

***

Durum buyken fabrikanın muhasebe müdür yardımcısı Cem Gül, telefonda dehşet şeyler söylüyordu.

550 işçinin hakkını vermemek için türlü ayak oyunları yapıldığını, fabrikaya atanan üç tane hükümet komiserinden Mali Müşavir Nezir Esirci hakkında inanılmaz şeyler anlatıyordu.

Ve en korkuncu da Cem Gül, bir saat içinde aracıyla bir bidon yakıtla kendini fabrikanın önünde patlatacağını söylüyordu.

İlk başta ciddiye almadım.

Çünkü bu işlerde basını-medyayı acayip kullanırlar.

Temkinli yaklaştım, konuyu ve karşımdakinin ciddiyetini anlamaya çalıştım, sorular sordum.

***

Bilirsiniz, intihar etmek için yüksek bir yere çıkanların yüzde doksanı eylemini gerçekleştirmeden aşağı indirilmiştir.

Oradaki amaç canına kıymak değil, dikkat çekerek derdine çözüm bulunmasını sağlamaktır.

Çünkü göz göre göre bir insanın ölümüne seyirci kalamazsınız.

“Ya atlarsa”

cümlesini ihtimaller zincirine ekleyemezsiniz.

Bu yüzden de intihara kalkışan birini vazgeçirmek için top yekün seferber olunur.

***

Atlayacak insan çıkar atlar, kimseyi etrafına toplamaz diye düşünürüm.

Bana telefon açan Cem Gül içinde benzer şeyi düşündüm.

“Beni niye aradınız, gidin yapın o zaman, hem yapınca elinize ne geçecek”

dedim.

“Sizi okuyorum takip ediyorum. Birine söylemek istedim. Blöf yapmıyorum. Bir saat sonra görürsünüz. Benim 18 yıllık evlilik hayatım bitti. Benden sonra o mali müşavir kendini asacak. Size iyi günler”

deyip kapattı.

Ne yapmalıyım diye hızlıca düşündüm.

En iyisi polisi aramaktı. Ya doğruysa, ya gerçekten bunalımdaysa…

Bu vebali taşıyamazdım.

***

Kocaeli İl Emniyet Müdürü Veysel Tipioğlu’na ulaşıp durumu anlattım.

Hemen isim ve telefon bilgisini istedi, ekipleri yönlendireceğini söyledi.

Bu arada telefonla fabrikaya ulaştım.

Personel müdür yardımcısı olduğunu öğrendiğim Şuayip Eren’e durumu anlattım.

Gayet soğukkanlı karşıladı, garipsedim.

Arkadaşın psikolojik sorunları var dedi. Sanki bu işi yapanın o an normal olmayacağını bilmiyormuşum gibi.

Sonra Asayiş Şube Müdürü Yusuf Bey aradı, yola çıktıklarını söyledi.

Kalktım Yıldız Sunta MDF’nin önüne gittim.

Polis çoktan gerekli önlemi almıştı.

Telefonda konuştuğum personel müdür yardımcısı Şuayip Eren fabrikanın önündeydi.

Cem Gül’ün yaptığını anlamsız buluyordu.

Bunu yapacak olsa ilk önceliğin kendisinde olması gerektiğini savundu.

Yıldız Entegre’nin satın alma işlemi gerçekleştiğinde paraların ödeneceğini söyledi.

Patron ağızlı bir konuşmaydı haliyle. Farklı bir şey beklemek yanlış olurdu.

Neyse…

***

O ara Asayiş Müdürü Yusuf Bey tekrar aradı.

Cem Gül’ün İzmit Plaj Yolu mevkiinde aracıyla önünün kesildiğini, problemin hallolduğunu, ikna edildiğini söyledi.

Daha sonra fabrikanın önünden gazeteye geri döndüm.

Akşam saatlerinde Cem Gül tekrar aradı.

Gündüz yaşadıklarını anlattı.

Polis engel olmasa gidip aracıyla kendini patlatmaya ne kadar kararlı olduğunu tekrarladı.

Arabasında bidonla yakıt da varmış.

Ama aklı başına gelmiş gibiydi, en azından o yola tevessül etmeyeceği belliydi.

***

Mücadelem sürecek dedi.

Elinde birtakım belgeler olduğunu söyledi.

Fabrikada yapıldığını iddia ettiği katakulli işleri belgesiyle ortaya koyacağını, işçinin hakkına girmenin ne demek olduğunu böylece anlayacaklarını ifade etti.

Aynı öfkesi devam ediyordu.

Savcılığa suç duyurusunda bulunduğunda belgelerin yayınlanmasının mümkün olacağını söyledim.

Ayrıca gazeteye gelip basın açıklaması vermesi gerektiğini…

Hepsine tamam dedi.

Bugün tam buluşacakken fabrikadaki masasında, tüm verilerin alındığını elinde belge olmadığını anlattı.

“Ben o fabrikadan ayrılmadan kişisel eşyalarıma dokunamazlar, savcılığa suç duyurusunda bulunacağım”

dedi.

O da olmazsa bildiğim ne varsa açık açık anlatacağım dedi.

Az önce öğrendim ki Cem Gül aşırı stres ve üzüntüden kalp spazmı geçirip acile kaldırılmış.

Kendisine anjio yapılmış. Şimdilik durumu iyi.

Allah iki evladına ve sevdiklerine bağışlasın.

***

Yıldız Sunta MDF’nin muhasebe müdür yardımcısı Cem Gül ile yaşananları olduğu gibi aktardım.

Cem Gül, 550 kişiden sadece biri.

Yüzlerce işçi bir anda kapının önüne konuldu ve akıbetleri konusunda hiçbir fikirleri yok.

Onlara haliniz ne olacak diye soran da yok.

Bu kentin 12 milletvekilinden bir tanesinden dahi ses seda yok!

Adam arabasıyla kendini orada yaksaydı ne olurdu?

Bu, bugün olmadıysa belki yarın olacak.

İlla Cem Gül değil, başka Cemler çıkacak.

***

Zor oyunu bozar!

İnsanlar zora girdi mi gözü hiçbir şey görmez!

Onca işçinin mağduriyetine, dağılma noktasına gelen aile hayatlarına, bozulan psikolojilerine kimse el atmayacak mı?

Fabrikayı Yıldız Entegre satın alacak olsa şimdiye kadar almaz mıydı?

Hani 20 gün geçti, neredeler?

Neden adam gibi bilgi verilmiyor?

Neden işçi sınıfı hep ezilen taraf oluyor?

Sermayeyi kollayan bu sistemin çarkları bir gün onları da yemeyecek mi sanıyorlar?

***

Kim bilir, belki de az daha bir insanın hayatının yok olmasına tanıklık edecektim.

Acaba 550 işçi ne halde diye iki gündür bununla yatıp kalkıyorum.

Sahi siz nasıl bu kadar rahat uyuyorsunuz?

Bu olayın etkileşimiyle Yıldız Sunta’daki işçilerden bir sürü dram hikayesi dinledim.

Utanmanız yok onu anladık, Allah korkunuz da mı yok?

Nerede bu kentin dinamikleri, nerede seçilmişleri?

Nerede iktidar olup muktedir olamayanlar?

Nerede üstüne vazife olmadığı halde devlet kurumları adına açıklama yapan iktidar partisi il başkanı?

Nerede muhalefet yaptığına inanan, salonlardan kafasını dışarı çıkarmayan, kongre kazanınca iktidar olduğunu sanan muhalefet il başkanları?

***

Burada siyaset yok, burada ortaklaşma var.

Ortaklaşıp emekçinin derdine çare olmak var.

Bir kerecik olsun taşıdığınız kimlikler işe yarasın!

Sahip çıkın bu insanlara!

Konkordato alınca işveren sorumluluktan kurtuluyor mu yani?

Hay ben bu konkordatoyu icat edenlere…!

Adam öldüm bittim diyor, konkordato alıyor ama hayat standartlarından gram eksilme olmuyor.

O bar senin bu otel benim resmen konkordatoyu eğlenerek eziyor.

Bunlara da yer vereceğiz.

Birileri yatağa aç girerken diğerinin göbek atması, keyif çatması insanın kanına dokunuyor.

Böyle vicdansızlık olmaz?

***

Sözün özü;

Yıldız Sunta işçilerini sahipsiz bırakmayın.

Allahını seven el atsın!

En azından bir takvim ortaya konsun.

Gaz almak için değil, gerçekten sonuca giden bir takvim olsun.

Sıkı sıkıya takipçisi olacağım.