Sendika, mafya ve emek mücadelesi!
Sendikal örgütlenmenin, şartlar ne olursa olsun tüm iş yerlerinde olması temennisiyle yazıma başlayacağım.
Sendikanın işi, üyelerinin ekonomik ve hukuki sorunlarına çözüm üretmektir.
Sendika, bir işçi için hangi sektörde çalışırsa çalışsın, ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç.
Türkiye işçi sınıfının mücadelesi çoğu zaman işverenle değil; bizzat üye oldukları sendikayladır.
Bu acı bir gerçek.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden en büyük yarayı alan yine Türkiye işçi sınıfı oldu.
DİSK gibi eylemselliğe önem veren bir sendika, 12 yıl boyunca bu ülkede kapatıldı.
O dönem sistemin sendikaları devreye sokuldu.
Sendikal örgütlenme o günden bu güne bir türlü dikiş tutmadı.
SADECE İŞÇİ Mİ BİLİNÇSİZ?
Şu an Türkiye’de üç büyük işçi sendikası konfederasyonu var.
Bunlar; Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk-İş Konfederasyonu ve Hak-İş Konfederasyonu…
Türkiye’de çalışan kayıtlı işçi sayısı 13 milyon 764 bin 63, sendikalı işçi sayısı ise sadece 1 milyon 894 bin 170…
Bu istatistik bile sendikal örgütlenmenin can çekiştiğinin göstergesi.
Bu durumu sadece işçi sınıfının örgütlenme bilincinden uzak olmasıyla açıklayamazsınız.
Sendikalar ve o sendikaları yönetenler özeleştiri yapıyor mu?
Hak-İş, hükümetin yüzde 100 kontrolünde.
Türk-İş, kusura bakmasınlar ama çoğu zaman hem işverenin hem de hükümetin kontrolünde…
Gelelim DİSK’e…
DİSK içerisinde de öyle sendikalar var ki; mafyamatik yöntemlerle adeta derebeylik gibi hareket ediyor.
İşçi size bakarak nasıl bir sendikal örgütlenme mücadelesi içerisine dahil olacak?
Emeği için mi sizin keyfiniz ve hükümdarlığınız için mi?
SENDİKA BAŞKANLARINA SALDIRILAR
Kocaeli’de son bir aylık süreçte iki sendika şube başkanı saldırıya uğradı.
Bunlardan biri Türk-İş Kocaeli Bölge Temsilcisi Yakup Yıldız…
Diğeri Lastik-İş Sendikası Kocaeli Şube Başkanı Yusuf Bayraktar.
İki saldırı da üzücü.
İşçileri temsil makamında olan bu iki başkana yapılan saldırı kabul edilemez.
Bir daha yaşanmamasını diliyoruz.
Bu saldırılar sıradan husumetlerle sınırlandırılacak saldırılar değildir.
Bu saldırıların eğer bir azmettiricisi çıkarsa; seyreyleyin ortaya saçılacak rezaletleri…
İşçiyi temsil eden, odağında emek mücadelesi olması gereken bu iki isme yapılan saldırıların tekrarlanmamasını temenni ediyoruz.
Sendika başkanlarının örnek olması gerekir.
Her şeyiyle işçisini doğru temsil etmesi gerekir.
Bu saldırılarla ilgili önümüzdeki süreçte daha net bilgiler ortaya çıkacaktır.
Süreci izliyoruz.
MAFYA, SENDİKA BAŞKANI BELİRLER Mİ?
AKP hükümetleriyle birlikte mafyanın da bitirildiği konuşuldu.
Evet; yanına bir iki serseri alan beline de ruhsatsız silah takıp vatandaşa rahatsızlık veren çapulcuların büyük çoğunluğu silindi gitti.
Ama dev bütçelere hükmeden şimdiki adı “İş adamı” olan şahsılara kimse dokunmadı.
Giderek daha güçlendiler.
Öyle ki; işçi sendikalarına bile hükmetmeye meyil ediyorlar.
Son zamanlarda öyle şeyler kulağıma geliyor ki; ilerleyen dönemde gerçekleştirilecek bir sendika başkanlığı seçimi olacak.
Burada birden fazla başkan adayı olacak.
Bu başkan adaylarının hepsini destekleyen gruplar olduğu dillendiriliyor.
Kimini bir mafya babası, kimini bir başka mafya babası, bir diğerini büyük ve güçlü bir aile destekliyor deniliyor.
Mafyanın ne işi var sendikada?
Emek mücadelesini, kirli beklentiler ve kişisel ikbal için zedeleyen kim varsa PARAZİTTİR, ASALAKTIR.
Buradan bu tip ucuz, çirkin ve basit yöntemlerle işçi önderliğine soyunanlara uyarımdır:
Yanlış yoldasınız geri dönün.
Hatta bu yol sizin yolunuz değil, kendinize başka bir yol bulun.
Vesselam…