Terbiyesizlik

Sebahattin Aydın

Sebahattin Aydın

Tüm Yazıları

Bugün sabah İzmit Belediyesi ve Başkan Fatma Kaplan Hürriyet’in eski şoförü Hüseyin Ergül’ün davası vardı.

Ergül, milletvekilliğinden başkanlığın ilk döneminin sonuna kadar Hürriyet’in şoförlüğünü yaptı.

Ergül, Kocaelispor camiasında sevilen bir isimdi.

Taraftar grubuyla iyi ilişkileri vardı.

Hürriyet’le bu grupların arasında köprü oldu.

Şimdi bunu inkar etseler de etkisi yüksekti.

Gel zaman git zaman Hüseyin Ergül’le Hürriyet’in arası açıldı.

“Bu nasıl olur?” diyebilirsiniz.

Başkan Hanım’la mesaisi olup arası açılmayan en fazla iki kişi sayabilirsiniz.

Üçüncü isim zor bulunur.

Zaten yakın tarih herkes her şeyi hatırlar.

Ergül, mobbinge maruz kaldığı ve haklarını alamadığı iddiasıyla dava açtı.

***

Dava belediyenin yan şirketi BEKAŞ’a açılıyor.

Ancak Ergül, sadece Başkan Hanım’la muhatap.

Kimseye de bir bağımlılığı yok.

Fakat Hürriyet’in şahsına dava açamayacağı için BEKAŞ’a dava açıyor.

Bu dava benim açımdan haber değeri taşıyan bir davaydı.

Çünkü bir belediye başkanının yıllarca en yakınındaki isim olan şoförü belediyeye dava açmış.

Mobbinge uğradığını iddia ediyor.

Sabah duruşma için Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne gittim.

Duruşma salonu yakınında belediye tarafını gördüm.

Yıllardır hukukum olan avukat arkadaşım, DİSK Bölge Temsilcisi Vedat Küçük, Basın Yayın Müdürü Sercan Al gibi isimlerle ayaküstü sohbet ettim.

Sonra davanın diğer tarafı Hüseyin Ergül’ü ve Mehmet Açık’ı gördüm.

Onlarla merhabalaştım.

Sonra meslektaşlarımızla davanın başlamasını bekledik.

Stajyer arkadaşlar falan toplam 5 kişiydik.

***

Duruşma salonundan mübaşir taraflara seslendi.

Biz de salona girmek için kapıya yöneldik.

Görevli mübaşir arkadaş, “Siz giremezsiniz, hakime hanım böyle uygun görüyor” dedi.

Basit bir iş davasından farksız olan, adı üstünde iş mahkemesinde davanın kapalı görülmesine anlam veremedim.

Gerekçe neymiş?” dedim cevap vermedi. Zaten görevli arkadaşla münakaşa yersiz.

Dostlar ben adliyeyi bilirim.

Yıllarca duruşmaları izledim hala haftanın belirli günleri ağır ceza mahkemelerinden haberler yapıyorum.

Nice duruşmalara girdim.

Bir iş mahkemesindeki davayı izleyememek şaşırtıcı geldi elbette.

***

Tabi biz de bu işe dün başlamadık.

Ben o davada ne var ne yok ister içeri alsınlar ister almasınlar zaten yazacaktım.

Bıraktım ofise geldim.

Sonra kayıtları incelerken bir de ne göreyim?

İzmit Belediyesi vekilleri, "Dışarıda basın ordusu var. Basında asılsız haberler yapılmaktadır. Biz bu nedenle basın mensuplarının içeri alınmamasını isteriz" demiş.

Bu argüman hakime çok mantıklı gelmiş.

Duruşmanın kapalı olmasına karar vermiş.

"Madem basın yalan yanlış şeyler yazıyor, her şeyi kayıt altında olan mahkemede doğru şeyler yazsınlar" demek hakimin de aklına gelmemiş.

Belediye tarafının gazetecileri içeri almama kararı orada anlık akla gelen bir şey değil.

Bu bir şekilde kendi aralarında istişare edilmiş.

Basın camiasını yakından tanıyan avukat arkadaş, birlikte mesaimiz olan Basın Yayın Müdürü Sercan Al, DİSK Bölge temsilcisi Vedat Küçük gibi isimler.

***

Bu kararı birlikte mi aldılar bilmiyorum.

Hepsi neyin ne olduğunu gayet iyi bilen isimler.

Hepsi ne yaptıklarını gayet idrak edecek kadar bu sektörü bilen kimseler.

Bu yaptıklarının ne arkadaşlık, ne tanışlık ne de bir değer hukukta tarifi yok.

Yapılan büyük bir terbiyesizlikti.

Gazetecileri mahkeme huzurunda itibarsızlaştırmaktan başka bir şey değildi yaptıkları.

İktidara yönelttikleri ne kadar eleştiri varsa yönetme makamına geçtiklerinde aynını hatta çoğu zaman daha beterlerini yaptılar ve yapmaya muktedirler.

Bu yazının tarafları eğer yaptıklarını doğru bulmaya devam ediyorlarsa yitirdikleri çok büyük erdemler var haberleri olsun.

Tebrik ediyorum kendilerini.